Hülya Koçyiğit Evlenmeden Gelin Oldu




Hem Mendelsohnn’un hem Wagner’in «evlenme marşı» vardır, ama düğünlerde hep birincinin eseri çalınır. İşte o müzik parçası gene çalıyor. Bütün genç kızların rüyalarında çınlayan nağmeler, billur avizelerden dökülen ışıklar gibi salonu kaplamış… Gelin yukarı kattaki odada hazırlandı ve merdivenlerden şimdi ağır ağır, müziğin temposuna ayak uydurarak iniyor. Tüller içindeki beyaz gelinliği, güzelliğini biraz daha artırmış; onu tıpkı masallardaki prenseslere benzetmiş… Bir elinde limon çiçeklerinden yapılmış buketi, kollarında beyaz eldivenleri, ayağında beyaz saten pabuçları ve yerlerde sürünen etekleriyle inen gelinin yanında ince, uzun boylu, yakışıklı bir delikanlı var. Ona da siyah elbiseler giydirmişler. Sadece gömleği beyaz… Ama gelinin bütün beyazları da onun için değil mi? Bütün gelinler, kendilerinden daha çok sevgili eşleri için beyazlara bürünmüyorlar mı?





Bizim güzel gelin de sol kolundaki mutlu damat ile merdivenlerden indi. Hem nikah hem düğün töreni bir arada yapılıyordu. Nikah memurunun masasına gelince yerlerini aldılar. Davetlilerin meraklı bakışları arasında nikah «kıyıldı» ve düğün, bu gibi törenlerin adeta bir demirbaşı olan «La Comparsita» ile başladı. Bütün davetliler, özellikle kadınlar, gelinin hali - tavrı ve gelinliği ile meşguldü. 7.500 liraya ünlü bir terzinin diktiği gelinliğin adı bile vardı: «My Fair Lady»... Ufacık burnu, gamzeli yanakları, sedef beyazı teni ve heyecandan kızaran yanaklarıyla gelin bir içim su gibiydi. Ama düğünün en neşeli yerindeyken:

- «Bıktım usandım gelinlik giymekten! Haydi çabuk olun da bitsin bu iş!» demez mi? Hepimiz şaşırdık.



Gerçek hayatta böyle konuşan bir gelin görülmemiştir; ama yerli film oyuncusu olursanız siz bile böyle konuşabilirsiniz. Bu «garip» sözleri. Hülya Koçyiğit «Üvey Ana» filminde aynen söylemiştir. Zira, o gün yapılan provalar ve çalışmalar genç artistin canına «tak» etmişti. Gelin olma bahsindeki sorumuza:

- « 'Susuz Yaz' ilk filmimdi, evlenmekle film oyunculuğuna başladım. Ama orada bir köylü kızıydım ve beyaz gelinlik giyememiştim. Bugüne kadar kaç defa gelin olduğumu ben de unuttum. Her halde 20'den fazladır. Gelin olmak önceleri hoşuma gidiyordu. Fakat artık kanıksadım, hatta, evet hatta bıktım. Sadece rolüme olan hürmetim dolayısıyla oynuyorum,» diye cevap verdi.





Yerli sinemadaki başından nikah geçmemiş yıldızlarımızın pek çoğu kamera karşısında gelinlik giymekten Hülya Koçyiğit gibi pek memnun değildir. Kimi de Türkan Şoray gibi memnun ve mesut görünür!...

Türkan Şoray evlilik ve gelin olma konusunda bakın neler diyor:

- «Gelin elbisesi ile kamera karşısına çıkmak beni daima heyecanlandırıyor. Çok da hoşuma gidiyor... Tabii, her genç kızın özlemle beklediği gibi ben de gelinlik giymek, gelin olmak isterim. Ama, Film çalışmaları, daha doğrusu sinema artistliği buna imkan vermiyor. Elbet bir gün sinema kamerası dışında, kendi özel hayatımda bir gelinlik giyeceğim. O günleri bekleyip gece- gündüz demeden çalışıyorum. Sinemanın bütün jönleriyle en az bir defa evlendim. Yerli filmciler, kadın yıldızları evlendirmekten çok hoşlanıyorlar. Sinema seyircileri de mutlu sonları beğeniyor. İşte bu yüzden de biz sinema oyuncuları sık sık seyircinin karşısına, bembeyaz gelinlikler içinde çıkıyor, genç kızların yüreklerini hop kaldırtıyor, hop oturtuyoruz.»





Selda Alkor, yerli film yıldızları içinde evlenme rekorunu elinde tutuyor. Bugüne kadar çevirdiği 39 filmin 29'unda evlermiş:

- «İlk filmimde 'nikahsız' bir eş rolündeydim. Arkadan 'Güneşe Giden Yol' imdadıma yetişti. Muzaffer Tema ile evlendim. Her halde Muzaffer bana uğur getirmiş olacak ki, ondan sonra karşıma çıkan senaryolarda, hemen her filmde gelir oldum. 'Çiçekçi Kız', 'Ava Giden Avlanır', 'Senede Bir Gün'... Saymakla bitmez.»



Sema Özcan, evlenmeden gelin olanların içinde en ilgi çekici serüvenin kahramanıdır. Tiyatro sahnesinde evlendiği yetmiyormuş gibi Metin Erksan'ın «Sevmek Zamanı» filminde hem gelin olmuş, hem de kendisinin cansız mankenine gelin elbisesi giydirilmiştir. Yani, Sema Özcan filmde «cansız» rakibesi ile yan yana gelin olmuştur... Sema Özcan da yerli sinemanın «çok evlenen» yıldızlarındandır. «Beş Fındıkçı Gelin», «Ömrümce Ağladım», «Allahaısmarladık» ve «Sevda» isimli filmlerde evlenmiştir. Hem de hep aynı kimseyle... Türk beyazperdesinin bir numaralı jönprömiyesi Ediz Hun'la...

Fatma Girik evlenmeden gelin olanların içinde en talihsizidir. Bir filmde hem gelin, hem katil olmuş, «Zilli Nazife» de gelin olduğu halde evlenemeden kocasını bırakıp kaçmıştır. Filmlerde kaç defa evlendiğini kendisi bile bilmiyor.





- «Valla galiba ben filmlerde 25 - 30 kere evlendim. Gerçek hayatta da evlenmek isterim tabii... Ama yerli film oyuncusu evlenince yıldızı sönüyor. Biz, sinemayla evliyiz. Hayranlarımız bizim evlenmemizi istemiyor. Evlendik mi onlara ihanet etmiş gibi oluyoruz. Dünyada ille de evlenerek mi yaşanır?» diyor.

Evlenmeden gelin olanların arasında SES 1966-67 Kapak Yıldızı Yarışması üçüncüsü Hülya Darcan da var:

- «Daha ilk filmimde telli - duvaklı gelin oldum. Son filmimde de evlendim. Beş filmde iki evlilik...» diyor.



Nurlan San, Nuran Aksoy ve Nilüfer Koçyiğit de evlenmeden gelin olan genç kızlardan. Nurlan ve Nuran «Çapkınlar Kralı»nda evlenmişler. Nilüfer Koçyiğit ise önce «Ölmeyen Aşk» ta, sonra «Beni Affet» te evlenmişti. 14 filmde iki defa gelin olmuş...

Yerli sinemada daha birçok genç kız, evlenmeden gelinlik giymiş, kamera karşısında evlenmiştir. Onların hepsini teker teker saymaktansa «gelin olanların» iç dünyalarını anlatmak daha önemlidir.



Yerli sinema oyuncusu kadınların bu «mutlu» olayda hissettikleri duygu, hemen hepsinde, acı bir burukluk... Gelir, olan kadın yıldızlar, birçok seyircinin ruhunda ve hayalinde tatlı hayaller uyandırıyorlar. Ama, artist kadınların iç dünyalarına biraz eğilirseniz, hepsinin bu sahnelerde acı ve işkence çektiklerini kolayca anlayabilirsiniz. Her genç kızın hayatında bir defa giyeceği o canım gelinliği, yerli film artisti kadınlar giye giye bıkmışlar. Sonra, en acısı, sevdikleriyle evlenememişler veya evlenemiyorlar... İnsan sevdiği kişiyle evlenemedikten sonra, dünyanın en pahalı, er güzel gelinliğini de giyse hiç değeri var mı?

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 47. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir