Semiramis Pekkan’ın Zıpzıp’ı



Telefondaki hanım, «Ses mecmuası mı efendim?» diye sordu. «Evet, buyurun,» cevabını alınca da, «Şey efendim ben Semiramis Pekkan'ın telefon numarasını rica edeceğim, çok önemlidir,» diyerek devam etti. Her gün SES'e yüzlerce kişi telefon eder. Çoğu da artistlerin telefon numaralarını isterler. Fakat artistler numaralarının verilmesini, istemedikleri için, biz de okuyucularımızın arzularını yerine getiremeyiz...

Telefondaki ses, «Hayırlı bir iş için,» diyerek ısrar ediyordu. «Hoppala! Semiramis'e kısmet mi çıkmıştı acaba?» diye düşünmekten kendimizi alamadık. Halbuki Semiramis Pekkan bir aşkın eşiğinden daha yeni içeriye girmişti.





Efendim sebep, meğer, «kedi davası» imiş! Hatırlarsınız, Pekkan kardeşlerin «Mine» adında bir kedileri vardır. Hani Ajda Pekkan'ın hasretine dayanamayıp, çakla yanına getirttiği o sevimli kedi. «Mine» eve girdiği günden beri iki kardeş arasında bir problem, «paylaşılamayan bir sevgili» olmuştur. Birbirlerini çok seven iki kardeş, bu yüzden zaman zaman kavga etmişler, hatta birbirlerine darılmışlardı...

İşte bu telefon iki kardeş arasındaki bu büyük problemi, şıp diye halledecek cinstendi. Çünkü, telefon eden hanım: «Benim de tıpkı Mine'ye benzeyen, iki kedim var,» diyordu. «Ablasının kaprisinden kurtulması için bu kedilerimden birini 'Zıpzıp' ı Semiramis'e hediye etmek istiyorum.»





Tabii biz hemen bu «hayırlı teklif» i yapan hanımın telefon numarasını ve ismini aldık. «Biz sizi ararız,» deyip telefonu kapadık ve sıcağı sıcağına Semiramis Pekkan'a telefon ettik.

Semiramis önce, «Mine'nin yerini kimse tutamaz,» dedi. Sonra biz Zıpzıp'ı alev gözlüymüş, pamuk tüylüymüş, Mine'ye de çok benziyormuş diye methetmeye başlayınca, dayanamadı, «Galiba ben de bir kedi alsam hani fena olmayacak,» diyebildi. «Böylece ablamla da kavga etmemiş oluruz. Mademki, Zıpzıp Mine'ye çok benziyormuş, kabul.»





İki gün sonra Semiramis Pekkan'la birlikte, «Zıpzıp»ı almak için Heybeliada'ya kardeş kavgasına artık bir son verecek olan Türkan Hızal'ın evine gidiyorduk. Türkan Hanım bizi iskelede karşıladı. Semiramis'le sanki birbirlerini kırk yıldan beri tanıyormuş gibi sarılıp öpüştüler. Bizim usulen de olsa tanıştırmamıza hacet kalmamıştı. Türkan Hanım çift atlı bir araba kiralamıştı.

Söz daha biz yoldayken döndü, dolaştı Zıpzıp'a geldi.

Türkan Hanım, «Şimdi Zıpzıp'ım bizi camda bekliyordun Çünkü, öyle tembih ettim. Semiramis ablanı karşıla, artık onun oluyorsun, dedim» derken gözleri adeta dolu dolu olmuştu.





Az sonra arabamız Ümit Sokağı'nda bahçeli bir evin önünde durdu. Semiramis, camda «Zıpzıp»ı görünce bir feryat kopardı ki sormayın, «Sevdim seni hayatım! Sevdim seni tatlım! Mine' min tıpkısı,» diye söylenip duruyordu. İçeriye girer girmez Zıpzıp'ı hemen kucağına aldı. Dudaklarını, kulaklarını velhasıl her yanını öpüp koklamaya başladı. Hayvancağız bu aşırı samimiyet karşısında önce korktu, ürktü, ama sonra alıştı. Ve Semiramis ablasının yanından hiç ayrılmadı. Zıpzıp da Semiramis'i sevmişti anlaşılan.

Çaylar içilirken bir fincan da Zıpzıp'a konuldu. Biz sıcak çaylarımızı içerken Zıpzıpcık da dilini soğuk çayının içine daldırmış, şapur şupur içiyordu. Kedilerin süt içtiğini çok görmüştük ama, çay içen bir kediye ilk defa rastlıyorduk. Türkan Hanım, «Ben kıymasını kavururum, siz de öyle yapın,» diye Zıpzıp'ı nasıl besleyeceğini Semiramis'e anlatıyordu.





Vapur saati gelmişti. Türkan Hanım artık kendisinin olmayan Zıpzıp'ım defalarca öptü. Bir torbaya güzelce yerleştirdi. Gözleri bir tuhaftı. Zıpzıp'ın hasreti anlaşılan daha şimdiden başlamıştı...

Şimdi Pekkan kardeşlerin evinde bir sessizlik var. Kedi yüzünden ne kavga ediyorlar, ne de darılıyorlar. Ve Semiramis Pekkan artık herkese, «Allah Türkan Hanımdan razı olsun,» diyor, «Zıpzıp geldi, kavga bitti.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 16. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir