1968 Altın Mikrofon Yarışması

DOĞU’DA BAYRAM

35 gün süren Altın Mikrofon heyecanı nihayet sona erdi ve birinciliği 6068 oyla T.P. Batman Orkestrası kazandı. İkinciliği Haramiler’in, üçüncülüğü Moğollar’ın, dördüncülüğü Erkin Koray 4’ün, beşinciliği de Sis Beşlisi ve Turgut Oksay’ın kazandığı yarışmanın sonuçlarının ilan edilmesi doğu illerimizde büyük bir sevinç yarattı. Kolay mı, ilk üç yıl İstanbul’da kalan Altın Mikrofon, Batman Orkestrası sayesinde doğuya gidiyordu…





• ALTIN MİKROFON kervanı her gittiği yerde büyük ilgi ile izleniyordu. Urfa'ya gelindiği zaman kervandakiler hayli şaşırdılar. Urfalılar yağmur duasına çıkmışlardı. Onların hareketlerini dikkatle ve merakla seyrediyorlardı. Dua bitince uzun saçlı orkestra elemanlarını gören Urfalı yaşlılar da onları «dikkatle ve merakla» seyretmeye başladılar

• KERVAN'ın geniş ilgi gördüğü illerden biri de Çanakkale'ydi. Kaldıkları otelden, konser verecekleri sinema salonuna kadar beş finalist orkestraya trafik polisleri eşlik etti.



• KERVAN, 1 otobüs, 1 minibüs ve 1 kamyondan ibaretti. Otobüste 32 müzisyenle yardımcıları vardı. Yarışmanın takdimciliğini başarıyla yapan Orhan Boran minibüste kalmayı tercih etmişti. Kamyonda ise toplulukların ortalama 250.000 TL. değerinde tesisatları taşmıyordu.

• URFA'da unutulmayacak bir gece geçirildi. Şehrin en lüks otelinde kalıyorlardı. Kaloriferli otelin yatakları üçüncü sınıf Sirkeci otelinden farksızdı. Buna bir de «akrep» korkusu eklenince, çocuklar sabahı dar ettiler.





• 17 GÜN boyunca en iştahlı yemek Diyarbakır'da yendi. Diyarbakır’da «Gazi Köşkü»nde verilen ziyafette kuzular doldurulmuştu. Bütün kervan mis gibi kokan kuzu kızartmasına ok gibi daldılar.

• EĞER kaldıkları şehirde pavyon, gece kulübü varsa, beş finalist topluluk hemen soluğu orada alıyorlardı. Gençlerin kulüp ve pavyonlardan toplanması işini Orhan Boran üzerine almıştı.



• DOLAŞILAN yerlerde Orhan Boran, Orhan Boran olarak değil de «Yuki'nin babası» olarak tanınıyordu.

• İZMİR'de, Efes Oteli'nde kaimdi. Finalistler «havuza gireceğiz» diye tutturdular. Fakat havuz klorlanmadığı için açılmamıştı. Nihayet durum otel müdürlüğüne aksettirildi ve en sonunda havuz açıldı ve kervan İzmir'deki bütün boş zamanlarını havuzun içinde geçirdi.

• KERVAN'ın en yaşlı müzisyeni Batman'dan Ünal Üstol, en genci ise Haramiler'den Asım Ekren idi.



Hürriyet Gazetesinin düzenlediği «Altın Mikrofon» yarışmalarının ilki 1965 yılında yapılmıştı. Yıldırım Gürses'in «Altın Mikrofon» u kazandığı ilk yarışmaya 100 orkestra katılmış ve ilk elemeden sonra finale kalan orkestralar İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'da da halk karşısına çıkmışlardı. Ertesi yıl, yani 1966'da kervan biraz daha uzadı ve finale kalan orkestralar bu dört şehirden başka Bursa, Eskişehir ve Samsun'da da konserler verdiler. İlk «Altın Mikrofon» yarışmasında ikinci olan Mavi Işıklar, ikinci yıl da aynı başarıyı tekrarlarken, 1965 yılı nın üçüncüsü Silüetler iki derece birden sıçrayarak 1966 Altın Mikrofon'unu alıyorlardı. Üçüncü sırada ise Selçuk Alagöz vardı. Geleneksel bir yarışma haline gelen «Altın Mikrofon» yarışmalarının üçüncüsü geçen yıl yapıldı. Her yıl kervanın biraz daha uzaması da âdet halini almıştı. İlk iki yıla nazaran çok fazla sayıda şehri dolaşan «Altın Mikrofon Kervanı» sonunda ilk yılların gedikli İkincisi «Mavi Işıklar» a güldü. İkinciliği Cem Karaca ve Apaşlar, üçüncülüğü ise Rana Alagöz almıştı. Dördüncü Altın Mikrofon yarışması ise geçen ayın ortalarında sonuçlandı. 1968 Altın Mikrofonu ilân edildiği zaman 65 orkestra müracaat etmişti. Adlarını yazdırmakla yarışmaya katılmayı kabul eden 65 orkestradan, 32’si sonradan bu kararlarından caydılar ve finaller 33 orkestra arasında yapıldı. Yarışmacıların çoğu amatördü. Batman, Haramiler, Moğollar, Erkin Koray 4 ve Sis Beşler ve Turgut Aksoy finale kalmayı başardı.





Geçen ay sonuçlanan 1968 Altın Mikrofon yarışmasında finale kalan bu beş orkestra, toplam olarak 12 ilde 35 gün süreyle konserler verdiler. Bütün yarışmalara katılan, fakat bugüne kadar ilk üç dereceye giremeyen Türkiye Petrolleri Batman Orkestrası azim, sabır ve çalışmalarının karşılığını nihayet gördüler ve «Meşelidir, Enginde Dağlar Meşeli» adlı aranjmanlarıyle Altın Mikrofonu kaptıkları gibi, Doğuya götürdüler. Neticelerin açıklanması sadece Batman' da değil, Doğu’nun bütün illerinde tam bir bayram havası estirdi. Bu yılki Altın Mikrofon yarışmasına katılan orkestralar içinde, Doğu’yu temsil eden tek orkestra olan Batman T.P. Orkestrasını kendi orkestraları olarak kabul eden Doğu illeri bunu bir «ortak başarı» olarak kabul ettiler.



1968'in birincisi olan Batman orkestrası, yarışmadan iki gün sonra, ellerinde altın bir mikrofonla, memleketlerine uçmuşlardı. Orkestra Batman’da tıpkı krallar gibi karşılandı. Kolay mı, ilk üç yıl, İstanbul’da kalan «Altın Mikrofon» Batman orkestrasının sayesinde Doğu'ya gidiyordu.

T.P. Batman Orkestrası 1965’ten bu yana Altın Mikrofon yarışmalarına katılmış, ama ilk üç dereceye girememişti. 1968’de yapılan yarışmada azim ve çalışmalarının mükâfatını gördüler ve dört yıldır hayallerini süsleyen Altın Mikrofon’a kavuştular.



Otuz beş gün boyunca sahibini bekleyen «Altın Mikrofon» sonunda Türkiye Petrolleri Batman Orkestrası'nın malı oluverdi. İstanbul’dan, Anadolu'ya yayılan «Altın Mikrofon» heyecanını Şan Sineması'ndaki final gecesinde takdimci Orhan Boran şöyle sona erdiriyordu: «1968 Altın Mikrofon birinciliğini 6068 oyla Türkiye Petrolleri Batman Orkestrası kazanmıştır. İkinciliği...»

Batman, Siirt iline bağlı 24.500 nüfuslu bir ilçe. Türkiye’nin petrol hazinesinin bulunduğu yer... 1.600 km. uzaklıktaki İstanbul'a uçarlarken, sadece Batman'ı değil, Doğu'yu temsil edecek bu altı müzisyenin aklından «Altın Mikrofon»un parıltısı bir an olsun çıkmadı. Ve yarışın sonunda Batman'ın altı yağız delikanlısı, alınlarının teri ile kazandıkları «Altın Mikrofon»u kaptıkları gibi, Doğu'ya, Batman'a uçuruverdiler.



Türkiye Petrolleri Batman Orkestrası ilk düzenlendiği yıldan bu yana «Altın Mikrofon»a katılmıştı. Geçen üç yıl boyunca çeşitli dereceler aldılar. Ama onların tek dileği, tek ideali birincilik tahtına oturmak, Doğu'nun sesini duyurmaktı. «1968'de bu işi bitirmemiz gerek» diyorlardı. Üç yıl boyunca aldıkları küçük dereceler onları yıldırmamış, aksine daha çok kamçılamıştı. Ve yıllar süren azimlerinin karşılığını gördüler.



MATEMATİĞE VURULURSA!

Batman Orkestrasının elemanlarını teker teker tanıtmadan önce, sizlere onların toplam olarak «matematiksel» yanlarını belirtelim:

• Batman Orkestrasının ağırlığı tamamı tamamına 445 kg. yani ortalama olarak adam başına 74 kg. düşüyor.

• Yaşlarının toplamı 178 yıl. İki asıra yaklaşan bu rakamdan ortalama alınacak olursa her elemanın 30 yaşında olması gerekiyor.



• Orkestra elemanlarının çocuklarının toplamı ise 11. Bir futbol takımı gibi. Adam başına düşen çocuk sayısı ise 1,08. Yani biri var, öteki var olmak üzere!...

• Orkestranın enstrüman ve öteki aletlerinin toplamı da 142 kg. geliyor. Eleman başına 23,5 kg. ağırlık düşüyor.

• Batman’lıların bir de boy ortalamalarını aldık. Toplamı 10m. 42cm. olduğuna göre, adam başı 1,73 m. olaları gerekiyor.



• Batmanlı altı müzisyenin müzik hayatları toplamı ise 65 yıl tutuyor. Küçük bir hesapla her birinin 10,8 yıllık müzik geçmişleri oluyor...

Batman Orkestrasının matematik ifadeleri böyle. Şimdi gelin 1968 Altın Mikrofon birincisi Batman'ın elemanlarını yakından tanıyalım.





KİM, KİMDİR?

• İLHAN TELLİ: 1938'de Sivas'ta doğmuş. İlkokul sıralarında müzikle ilgilenmeye başlamış ve Sivas TCDD 4’üncü İşletmedeyken profesyonel olarak sahneye çıkmış. Beş yıldan beri Batman Orkestras'ında. 7 yıldan beri şantörlüğü ön plana alan İlhan Telli, piyano, org ve trombon çalar. Biri oğlan, biri kız, iki çocuk babasıdır. Briç oynamayı seven İlhan Telli içkiden nefret ettiğini sövüyor.



• ÜNAL YİĞİTBAŞ: 1940’da Adana’da doğmuş. İlkokul yıllarında müziğe olan aşırı ilgisizliği yüzünden bir hayli dayak yiyen Yiğitbaş, sonunda başka çare kalmadığını görünce müzikle uğraşmaya başlamış ve bir süre sonra müzikten başka hiç bir şeyle ilgilenmez olmuş. Bu sevgisi onu 1953 yılında Askeri Müzik Okulu'na talebe yapmış, bir süre sonra da sahneye itmiş. Ünal Yiğitbaş evlidir, bir oğlu vardır. Orkestrada klarnetle, tenor saksafon çalan Ünal Yiğitbaş, «müzik benim her şeyim, hayatımın en değerli parçasıdır, onsuz katiyen edemem,» diyor.





• SEMİH ÖZMERT: 1932’de İstanbul'da doğmuş. 20 yala yaklaşan bir müzik hayatı var. Muhtelif topluluklarda çalışan Semih Özmert'in orkestradaki asıl enstrümanı bateri. Bunun yanı sıra piyano ve akordeon da çalıyor. Son derece sabırlı ve yumuşak bir insan olan Özmert evlidir. Biri kız, dördü erkek olmak üzere tam beş çocuğu var. Sevdiği toplulukların başında Beatles, Durul Genco 5, Yabancılar, Dave Bru- beck geliyor.



• ÇETİN ORAL: 1936'da Ankara’da doğmuş. Erkek Sanat Enstitüsü mezunu olan Çetin, org, piyano ve bateri çalıyor. Boş zamanlarında da ya spor yapıyor, ya da briç oynuyor.

• ÜNAL ÜSTOL: 1934’te İstanbul’da doğmuş. Dört arkadaşıyla 1951 yılında kurduğu amatör toplulukla müziğe başlamış. En büyük ideali iyi bir caz trompetçisi olmak. Ünal Üstol trompetten başka piyano ve gitar da çalıyor.



• ATİLA AKMAN: Topluluğun en genç elemanı olan Akman, 1948 yılında İzmit’te doğmuş. Müziğe, 3 yıl önce Diyarbakır Koleji'nde öğrenciyken başlamış. Müzik çalışmalarının yanı sıra kimya mühendisliği öğrenimine devam eden Akman'ın en büyük özelliği, başladığı her işi yarıda bırakmasıdır. Son günlerde çocukluğundan beri yazdığı «aşk şiirlerini» bırakmış ve şiir sevgisini yabancı şarkılara Türkçe sözler yazarak tatmine başlamıştır. Durul Gence 5, Beatles, onun en sevdiği yerli ve yabancı topluluklardır. Çarkıcı olarak, Petula Clark, Tom Jones ve Aretha Franklin’i tercih eder...





T. P. BATMAN ORKESTRASI SÖYLÜYOR

MEŞELİDİR ENGİNDE DAĞLAR, MEŞELİ (Shake)

Meşelidir enginde dağlar, meşeli Hey! meşeli.

Üç yıl oldu biz bu derde düşeli,

Hey! düşeli.

Yumurtanın sarısı, yere düştü yarısı,

Ben yarime kavuştum, cümlenize dansı.

Yumurtanın kulpu yok, gözlerimde uyku yok,

Sür gemici gemiyi, hiç kimseden korkum yok.

Üç gider de, beş ardıma bakanın,





Hey! bakarım.

Gözlerimden kanlı da yaşlar dökerim,

Hey! dökerim.

Yumurtanın sarısı, yere düştü yarısı,

Ben yarime kavuştum, cümlenize dansı.

Yumurtanın kulpu yok, gözlerimde uyku yok,

Sür gemici gemiyi, hiç kimseden korkum yok.





ALTIN MİKROFON İKİNCİSİ

Haramiler

İKİNCİLİKLERİNİ ÇOCUK PARKINDA KUTLADILAR

Koray, Oğuz, Uğur, Çetin ve Asım’dan kurulu Haramiler, yarışmaya «Arpa Buğday Daneler» isimli parçalarıyla katılmışlardı. Şarkıları, renkli kıyafetleri, uzun saç ve sakalları ile hayli ilgi topladılar.

«Arpa, buğday daneler Aman, arpa buğday daneler Aman yıkılsın meyhaneler...»

Haramiler; samba - swing oryantal olmak üzere üç değişik ritimde düzenledikleri bu Anadolu türküsünü yarışmanın sürdüğü otuzbeş gün boyunca durmadan tekrarladılar. 20. yüzyılın gidişine ayak uydurmuş beş müzisyen «tereci» ye «tere» yi başka yoldan satıyordu. Haramiler bu türküyü öylesine güzel dile getirdiler ki, muhafazakâr Anadolu halkı onların uzun saçlarına, garip kılıklarına göz yumdu. Alkışlarla kucaklayarak bu beş gence ikinciliği armağan etti.





Birinciliği 1592 oy farkla kaptıran Haramiler kazandıkları dereceyi ne Boğaz’da, ne bir gece kulübünde değil de Taksim'deki çocuk parkında kutladılar. Nasıl mı? Tıpkı çocuklar gibi güle, oynaya. Güneşin kavurucu sıcaklığı bile onların sevincini önleyememişti.

Zaman geldi tepedeki güneş kendi varlığından haberleri olmayan beş Harami’yi terletti. Ama onlar oyunlarına devam ettiler. Koştular, oynadılar, sonunda yorulup, kendilerini yeşil çimlerin üzerine atıverdiler. Çam ağaçlarının gölgesindeki serinlikte birbirlerine fıkra anlatmaya başladılar.



Çetin, «Adamın bir çocuğu olmuş, ama cüceymiş. Meğer babası...» diye tam anlatırken uzaktan düdük sesleri gelmeye başlamaz mı? Parkın yaşlı bekçisi elinde bir değnek, koşa koşa üzerlerine doğru geliyor... Bizimkiler istifini bile bozmuyorlardı. Yanlarına gelen bekçi büyük bir hışımla, «Turist misiniz, nesiniz ülen. Okumanız yazmanız yok mudur sizin? Hele bakın, burada ne yazıyor?» diye bağırıyor, bir yandan da elindeki değnekle çimenlerin üstündeki tabelayı gösteriyordu. Beş Harami, «Yeşil sahaya girmeyiniz» yazısını okuyunca, bekçiden özür dileyim gönlünü almaya başladılar. Ve onunla bir de hatıra resmi çektirdiler. Bekçi babanın kalbini fethetmişlerdi.



Kırmızı çizmeli beş Harami’nin çocuk parkında düzenledikleri kutlama töreni sona ermek üzere idi. Yürümeye başladılar. Kendilerini takip eden kalabalık birden gülmeye başlayınca önce şaşırdılar, sonra da kahkahaların sebebini anlayıp gülenlere katıldılar Asım, bateri başında çok pantolon eskittiği için, arkasına koskaca meşin bir yama yaptırmıştı. Kahkahaların arasından Asım’ın sesi duyuldu: «Görün bakalım, ben bu pantolonla daha kaç yarışmada derece alacağım. Son gülen iyi güler.»



HARAMİLERİ TANIYALIM...

En büyük idealleri yurt dışına çıkmak ve Avrupa’da Türk müzisyenlerini temsil etmek olan Haramiler, şu beş gençten meydana gelmiştir:

UĞUR DİKMEN: 21 yaşındadır. General Nedim Dikmen'in oğludur. Müziğe 6 yaşındayken başlamıştır. Org ve piyano çalar.

OĞUZ DURUKAN: 22 yaşındadır. Topluluğun baş gitaristidir. 7 yıl önce müziğe başlamış, İstanbul Şehir Konservatuvarına devam ederken, profesyonel olmuştur.



KORAY OKTAY: 24 yaşındadır. Şantör ve solo gitarist olan Oktay, tahsiline devam eden yegâne haramidir.

ÇETİN YORULMAZ: 20 yaşındadır. Avrupa'yı karış karış dolaşmıştır. Topluluğun tenor saksçısıdır.

ASIM EKREN: 17 yaşındadır. Bateri çalar. Yaptığı sololar, onun ileride büyük bir baterist olacağını müjdelemektedir.



HARAMİLER SÖYLÜYOR

ARPA BUĞDAY DANELER

(Samba - Svving - Oriyantal)

Arpa, buğday daneler

Aman, arpa, buğday daneler

Aman yıkılsın meyhaneler

Aman yıkılsın meyhaneler

Terzi elin kiırılsın

Aman, terzi elin kırılsın

Yavrum dar geliyor düğmeler

Aman dar geliyor düğmeler

Aman döne, döne yar geliyor

Yandım güle, güle hâr geliyor



Arpa, buğday çeç olur

Aman arpa, buğday çeç olur

Aman güzeller güleç olur

Aman güzeller güleç olur

Meyil verme güzele

Aman mendil verme güzele

Aman ayrılması güç olur

Aman ayrılması güç olur

Aman döne, döne yar geliyor

Yandım güle, güle hâr geliyor.





ALTIN MİKROFON ÜÇÜNCÜSÜ

Moğollar

KOYUN POSTLARI ONLARA UĞUR GETİRDİ

Moğollar’ın iki önemli özelliği vardır: Biri orkestra elemanlarının hepsinin saçlarını, sakallarını uzatmaları, diğeri de koyun postlarına bürünerek sahneye çıkmaları.

• 22 konserde toplanan 19.658 geçerli oydan Moğollar’ın kısmetine 3,71’i düştü. Bu 3.711 oy da Moğollar’ı 1968 Altın Mikrofon üçüncüsü yaptı...

Moğollar yarışmaya «Ilgaz» adlı aranjmanlarıyla katılmışlardı. Slow ve bolero olarak iki ritimde düzenledikleri bu parçaları ile Moğollar geniş ilgi topladılar. Ancak yarışma dışı seçtikleri parçalarını isabetli seçememiş olmaları onları üçüncülüğe itiverdi.



Moğollar da Haramiler gibi halkın oylarıyla meydana gelen klasman hakkında en küçük bir söz söylemiyorlar. «Son derece uygun» diyorlar, hepsi hepsi o kadar. Neticeyi o kadar «doğru» buluyorlar ki, kendi aralarında bile bu konunun tartışmasını yapmıyorlar. Onların münakaşasını yaptıkları, birbirlerini yedikleri konunun müzikle uzaktan, yakından hiç ilgisi yok.

Engin, Murat, Aziz, Hasan ve Cahit birbirleri ile «lakap» savaşı içindeler. Bu savaşın bazen öylesine kızıştığı anlar oluyor ki, her biri «panter» kesiliyor.



En uzun boylu Moğol, Aziz Azmet. Saçının ve sakalının eşit uzunlukta olması sayesinde topluluğun «panter» e en çok benzeyen adamı. Öyle fazlaca birden celâllenme huyu yok ama gel gelelim bu takma ad işin içine girince kan tepesine sıçrıyor. Mesele şu: Engin, Murat, Hasan ve Cahit geçiyorlar Aziz’in karşısına; başlıyorlar «Arnavut» demeye. Aziz'in yerinde olun da kızmayın bakalım. Bu sefer o başlıyor, «Çocuklar, yapmayın etmeyin. Ben 'Arnavut' falan değilim. 'Çerkez'im yahu Çerkez! Siz kendinize baksanıza bir kere. 'Toro' Hasan. 'Salça Engin, 'Şehvar' Murat, 'Takma diş' Cahit... Benden üstün bir yeriniz olsa hani!...»





Bu sözler üzerine kızma sırası tabii öteki Moğollar’a geliyor. Hepsi yavaş yavaş renk değiştirir gibi oluyorlar. Önce Hasan bağırmaya başlıyor: «Toro da ne demekmiş sanki. Bir kendinize bakın, bir de bana.»

Kakkahalar arasından bir başka ses yükseliyor. Engin: «Anladık, sakalımızın rengi kırmızı. Bu yüzden adımızı salçaya çıkarmak mı lazım yani, Arnavut Aziz Bey?»

Aziz’in kükreyişleri arasında ortaya bu sefer Murat atılıyor: «Yahu, baksanıza ben hiç bozuluyor muyum? Kızacak ne var bunda? Aslında bir şey yok ama, yine de 'Şehvar' adından hoşlanıyorum sanmayın.»



O ana kadar sesini çıkarmayan bir tek Moğol kalmıştı: Cahit Berkay. «Çocuklar boşverin bu konuşmalara da, birbirimizle kavga ettiğimizi sanmasınlar. No’lur yani 'Arnavut' oluversen Aziz?»

Aziz tam ağzını açacaktı ki, Moğollar’ın «Jönprömiye» si Hasan'in sesi duyuldu: «Aman çocuklar, az kalsın unutuyorduk. Randevumuz vardı.»

Bu «Randevu» lafını duyunca beş Moğol güneş görmüş buz gibi çözülüverdiler. «Lakap» krizleri de geçmişti. «Arnavut» Aziz, «Takma diş» Cahit, «Şehvar» Murat, «Toro» Hasan ve «Salça» Engin yaptıkları müziğin ritmine uygun şekilde koşar adımlarla uzaklaştılar.





ALTIN MİKROFON DÖRDÜNCÜSÜ

ERKİN KORAY DÖRTLÜSÜ

Bu yılki yarışmaya «Çiçekdağı» adlı enstrümantal (beat ritminde) parçaları ile katılan Erkin Koray Dörtlüsü 2980 oyla 4. oldu. Erkin Koray Dörtlüsünü meydana getiren elemanlar ve özellikleri şöyle:

ERKİN KORAY: 27 yaşında ve 10 yıllık müzisyendir. Lise mezunudur. Topluluğun kurucusu olup şarkıcılığını ve solo gitaristliğini yapmaktadır.

TUNCER DÜRÜM: 19 yaşındadır. Lise öğrencisidir. Dört yıllık bir müzik hayatı vardır. «Erkin Koray 4» topluluğunun ritim gitaristidir.

ZİYA BAKANAY: 24 yaşındadır. Bir özel yüksek okulda öğrencidir. 6 yıllık müzik hayatı vardır. Dörtlünün basçısıdır.

SEDAT AVCI: 27 yaşındadır. Lise mezunudur. 3 yıldan beri müzikle uğraşmaktadır. Bateri çalar.



İlk müzik dersini İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda piyano öğretmeni olan annesi Vecihe hanımdan alan, bir süre Konservatuvara devam eden, fakat bitiremeyen Erkin Koray, ilk orkestrasını 1957 yılında kurmuştur. Bir süre sonra Almanya'ya gitmiş, Hamburg'da «The Hıccups» grubuyla çalışmıştır. Altın Mikrofon Yarışması'na katılan orkestrasını 1,5 yıl önce kuran Erkin Koray: «Demek çalışmalarım yeterli değilmiş,» diyor ve hemen ilave ediyor: «İnşallah seneye birinciliği kazanırım... Tıpkı Batman Orkestrası gibi biz de yılmayacağız...»





ALTIN MİKROFON BEŞİNCİSİ

SİS BEŞLİSİ ve TURGUT OKSAY

Geçen yılın «Altın Ses» finalistlerinden olan Turgut Oksay ile Sis Beşlisi 1968 Altın Mikrofon Yarışması'na «Iğdır'ın al elması» adlı düzenlemelerle katıldılar. Vals ritmindeki bu parça onları 2423 oy ile 5. yaptı. Aşağıda, orkestranın elemanlarını tanıyacaksınız.

TURGUT OKSAY: 24 yaşındadır. Jeoloji öğrenimi yapmaktadır. 10 yıllık bir müzik hayatı vardır. Şantördür.

GÖKTÜRK ALPANLI: 22 yaşındadır. Teknik okul öğrencisidir. 6 yıldan beri müzikle uğraşmaktadır. Toplulukta ritim ve solo gitar çalar.



İHSAN AVŞAR: 21 yaşındadır. Apaşlar'ın eski bateristidir. Halen İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi öğrencisidir. 8 yıldan beri bateri çalmaktadır.

METİN CENGİZ: 21 yaşındadır. Fen Fakültesi öğrencisidir. Bas çalmaktadır. 5 yıllık müzik geçmişi vardır.

ERDAL PEŞKİRCİOGLU: 25 yaşındadır. İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu öğrencisidir. 12 yıldan beri müzikle uğraşmaktadır. Org çalar.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 23. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir