Gönül Bayhan Geri Döndü
1950 yılında bir güzellik yarışması yapılmıştı. Yarışmayı seyre gelenlerin içinde genç ve heyecanlı bir adam vardı. Adam sık, sık gözlüklerini siliyor ve sahneye sıralanan güzellerden soldan dördüncüsüne dikkatli dikkatli bakıyordu. O günlerin heyecanlı genci günümüzün meşhur rejisörlerinden Atıf Yılmaz Batıbek’ti. Heyecanı da ilk filmine başlamak üzere oluşundan ileri geliyordu. Yarışma biter bitmez hemen kulise koştu ve dikkatini çeken genç kızla konuştu. Bu konuşma sonunda Çamlıca Kız Lisesinden henüz ayrılmış olan 18 yaşındaki Gönül Nadire Özkökleşen Atıf Yılmaz’ın ilk rejisörlüğünü yaptığı «Kanlı Feryat» isimli filmde kendine teklif edilen rolü kabul ederek, sinemaya adımını attı.
Artistlerin çoğunun yaptığı gibi ismini değiştirdi. Gönül Bayhan olarak, sinemaseverlerin karşısına çıktı. Ve kısa zamanda bu isimle ün yaptı. Sinemaya girişinin üçüncü yılında vamp rollerinin en çok aranan ismi oldu. Yıllar yılları, filmler filmleri kovaladı. 1964 yılında, Belgin Doruk, Göksel Arsoy çiftinin oynadığı «Evcilik Oyunu» Gönül Bayhan'ın rol aldığı son film oldu. Sinemayı bırakıp tiyatroya geçti. 2 yıl Bakırköy Sanat Tiyatrosunda oynadı.
3 yıldır beyazperdeden uzak kalan Gönül Bayhan bugünlerde yeniden sinemaya başlamanın heyecanı içinde. Rejisör Yavuz Figenli'nin yönetiminde çevirdiği «Killing - Ölüler Konuşamaz» isimli filmin setinde yıllar öncesinin bu ünlü vamp kadınını görünce önce şaşırdık, sonra da onun hesabına sevindik. Bize: «Sinema sevgisini ben sigara tiryakiliğine benzetiyorum» dedi. «Nasıl tiryakiler sigaradan vaz geçemiyorlarsa, sinema oyuncuları da imkanı yok kamerasız edemiyorlar. Dile kolay, tam 14 yıl kaldım sinemada. Sonra, ailevî sebepler yüzünden bıraktım, ama kulaklarım her an kameranın o kendine has tıkırtısını arıyordu.
Nihayet daha fazla dayanamadım, koşup tekrar yuvama döndüm. 3 yıllık hasret de böylece bitmiş oldu. Hem bu filmin benim için apayrı bir özelliği var. İlk filminin prodüktörü Hüseyin Peyda Beyle tam 17 yıl sonra tekrar bir arada oynuyoruz.»
O sırada içerden kendisine seslendiler. Bize duyulur duyulmaz bir sesle «Allahaısmarladık» dediği gibi koşarak yanımızdan ayrıldı. Sinema, sahneyi seçen öz evlatlarının boşluğunu yine emektarlarıyla dolduruyordu...
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 46. SAYISI