Nebahat Çehre-Yılmaz Güney Evliliğinin Perde Arkası



1 — KAMALI ZEYBEK: Yılmaz Güney Nebahat Çehre'yle 1964 yılının yaz aylarında Nuri Akıncı'nın çevirdiği «Kamalı Zeybek» filminde tanışmıştı... O günlerde Yılmaz henüz «Çirkin Kral» sıfatını kazanmamıştı. Sinema seyircilerinin çoğu için tamamen meçhul bir isimdi. Fakat Yılmaz Güney, 15 yaşından beri sinemanın içindeydi. İşletmeci ve pursantaj memuru, senarist, rejisör yardımcısı olarak çalışmıştı. Şöhretin basamaklarındaydı...





2 — ÜÇTE İKİ: Aşağıdaki resim 7 şubat tarihinde bir gece kulübünde çekilmiştir. Artık bütün sinema seyircileri tarafından tanınan «Çirkin Kral» her gece, değişik eğlence yerlerinde, etrafa «karım» diye tanıttığı Can Ünal'la görülmektedir. Bu resim çekildikten 6 ay sonra Yılmaz Güney baba olmuştur.





3 — NEBAHAT'LE AŞK BAŞKADIR: Yılmaz, şöhret basamaklarını son süratle tırmanırken önüne çıkan kadınlarla kısa ilişkiler kurmuştur. Nebahat'le olan «yakınlığı» da önce böyle başlamış, fakat diğerlerine hiç benzemeyen bir hızla hemen «aşk»a dönmüştür. Zaman her şeyi olduğu gibi bu aşkı da su yüzüne çıkarmıştır. Çünkü Kral artık evlenmeye karar vermiştir.





4 — «VEFA»: Yıllarca süren Yılmaz - Can beraberliği bitmiştir artık. Ama ilgileri devam ediyor. Kalbi Nebahat için çarpan «Çirkin Kral» kendine yıllarını veren diğer kadından tamamen kopamamıştır... Hele, hamile olduğunu öğrendikten sonra. Can istediği zaman Yılmaz'ı görebilmekte, bir araba camının ardından da olsa ona dertlerini açabilmekte, «Yılmaz»ından para isteyebilmektedir. Yılmaz, Can'a resimde 5.000 lira verirken görülüyor.





5 — «BABA YILMAZ»: 3 ağustos 1966'da Yılmaz'a telefon edip «Müjde... Kızın oldu..» demişlerdi. Hemen hastaneye koşan «Çirkin Kral» karmakarışık hislerin tesiri altındadır. Baba olmanın heyecanı, kendine ilk çocuğunu veren kadının durumu, evleneceği diğer kadının aşkı... Hepsi bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmektedir... Düşünceleri Can'ın kucağına verdiği kızıyla durulur, ağzından şu kelimeler dökülür. «Elif'im... Biricik yavrum! Benim de kızım var, ben de babayım artık!»





6 — NİŞAN: İki genç uzun uzun konuşmuşlar, yakınlarına danışmışlar, kalplerinin sesini dinlemişler ve sonunda beraberliklerini nişan yüzüğüyle perçinlenişlerdi. O günlerde mutluluk denizinde kulaç atan Yılmaz'la Nebahat, «Evleneceğiz... Mutluluğumuz bir ömür boyu sürecek!» diyorlardı. Ayrı bir nişan töreni yapmadılar. Sadece sarı altın halkaları kendi aralarında parmaklarına taktılar. Nebahat, Yılmaz'ı tanıdıktan sonra çok değişmişti.





7 — DÜĞÜN: Yılmaz - Nebahat - Can üçlüsünün etrafında dedikodu fırtınaları kopuyordu. 1967 yılının 30 ocağında bembeyaz gelinlikler giymiş «Güzellik Kraliçesi» gelinle, simsiyah smokin içindeki «Çirkin Kral» Yılmaz Güney düğünden sonra balaylarını geçirecekleri otelin odasında fotoğrafçılara mutluluk dolu çeşitli pozlar veriyorlardı.





8 — BALAYI: Yılmaz - Nebahat çiftinin üzerinde, henüz evliliklerinin altıncı ayında kara bulutlar dolaşmaya başlamış, fakat Kuşadası'na yapılan «ikinci balayı gezisi» bu kara bulutları biraz olsun dağıtmıştı.





9 — MUTLU ÇİFT: Genç çifti yakından tanıyanlar «Kuşadası seyahati, evliliği sadece uzatır, nasıl olsa er geç ayrılacaklar,» derken, Yılmaz'la Nebahat, İzmir plajlarında denize girmekte ve kendilerini tanıyanlardan, dedikodulardan uzak geleceğe ait planlar yapmaktaydılar. Fakat İzmir'deki üç günlük «barışma tatili» kısa sürdü. Yeşilçam'a dönünce kıskançlıklar yeniden alevlendi.





10 — «KİMİN KIZI, KİMİN KIZI?»: Sarsıntı geçiren evliliklerini korumak için Yılmaz'la, Nebahat İzmir'e uçadursunlar, Can Ünal da Yılmaz'ın döşeyip dayadığı Beşiktaş'taki kira evinde roman okuyarak vakit geçirmektedir. Yalnız, Can'ın okuduğu kitaplar, durumuna ve olaya pek uygun düşen «Aşk» romanları değil, cinai eserlerdir! Can Ünal sonradan, eşyalarının haczedilmesiyle gazetelere beyanatlar verecek, geçimini temin için şarkıcılığa başlayacaktır.





11 — SONUN BAŞLANGICI: «Öldürmek Hakkımdır» filmindeki rol arkadaşı Sema Özcan'la ilgili olarak çıkarılan söylentiler olmasaydı bile, bu «hastalıklı evlilik» yürümeyecek, onları tanıyanların söylediği gibi «er geç ayrılık» olacaktı.





12 — «KADER BÖYLE İMİŞ»: Dört yıl süren bir beraberliğin perdesini tek celselik bir mahkeme ile kapadılar. Köprücük kemiği kırılan «eşini» hastanede ziyaret eden Yılmaz Güney ona üzgün bir ifadeyle, «İkimiz de böyle olsun istemezdik, di mi bebeciğim?» diyordu. Bu, onların nikahlıyken çekilmiş son resmiydi.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 19. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir