Öztürk Serengil’in İbretlik Hikayesi



«Düşenin dostu olmaz» diye bir ata sözü vardır. Öztürk Serengil bunu şahsında deneyip doğruluğuna varanlardan. Bir zamanların zirvedeki Öztürk'ü, bulunduğu yerden şırrak diye sırt üstü düşüverince arkasında tamamı tamamına 512 bin lira borç bırakmıştı. Herkesten «ağamsın, paşamsın» laflarını duymaya alışmış olan Öztürk'e bu düşüş ölümden de ağır gelmişti. Düne kadar dost görünenler sırt çeviriyorlar, hatta yollarını bile değiştiriyorlardı. Eski dostlarının davranışı birden bire değişmişti. Ucu sarkık bıyıkları, başından eksik etmediği şapkası ve bir zamanlar yediden yetmişe herkesin diline çengellediği, Yeşşe!»siyle Öztürk Serengil unutulmaya mı mahkum olmuştu? Buna ancak kendisi ve zaman cevap verebilirdi.





Çok değil, aradan üç yıl geçtikten sonra, Öztürk'ün yıldızı yeniden parlamaya başladı. Yuvarlandığı merdivenleri yeniden tırmanıyordu. O, kendisine apayrı bîr yol arayıp bulmuştu. Türkiye'de pek denenmemiş bir işi kendine meslek seçmişti. Bu, şimdi 'işim' dediği «Showman»likti. Bugün Öztürk, sahnelerin aranan adamı olma yolunda, ilgi çekici kıyafetleri, başına yerleştirdiği peruğu ile halkın karşısına çıkıyor, gülüyor, güldürüyor. Kaybettiği sevgiyi yeni baştan kazanmaya çalışıyor.





Yaşadığı olayları tekrar yaşarcasına konuşmaya başladı. «Öztürk Serengil'i herkes bilir, herkes tanır. Herkes tanır derken böbürlenmek, büyüklük taslamak istemiyorum. Ben, sinemadan pılımı pırtımı toplarken 'Oh ne iyi oldu' diyenler beni iyi tanımayanlardı.

Benim de hatalarım olmadı değil. Hatta, çok, çok oldu. Katı, başı havalarda, dış görünüşün içinde yaşayan, hassas, duygulu bir Öztürk'ün mevcudiyetini nereden bilebilirlerdi. Bunların sözünü bile etmek istemiyorum. Fakat gerçeği söylemeden olmuyor. O gün bana film çevirtmemek için türlü numaralar yapanlar, bugün 'Bize film yapar mısınız' diye kapıma geliyorlar. Sadece gülüyorum. Benim esas işim «Showman»lik. Vakit bulursam film de çevireceğim, fakat bu adamlara değil.»





Yeni Harman'ın İkincisini yakarken, dudaklarının kenarında acı bir kıvrılış belirdi. Gün görmüş, acı çekmiş, hayatı iyice anlamış insanların hali ile, «Her şeyi karıma borçluyum,» diyerek konuşmasına kaldığı yerden devam etti. «O, benim en büyük desteğim ve her şeyimdir. Yeniden merdivenleri tırmanmama o sebep olmuştur. Bana moral, güç, kuvvet vermiştir. Birlikte acı günlerimiz oldu. Fakat yılmadık. Haftada bir gece 125 liraya Show'a çıktığımı unutmadım ben. Çok acıdır, kaldığımız evin kirasını veremeyecek durumlara bile düştük. Bugün ise, çalıştığım yerlerle iki yıllık kontratım var. Tekrar aranan, sevilen adam olma yolundayım, işte, merdivenleri yeni baştan tırmanıyorum. Bunları söyleyişim kendimi üstün görmemden değil. Madalyonun her iki yüzünü de anlatmak istediğim için söylüyorum.»





Öztürk Serengil, sahnede ciddi olarak söylediği tek şarkıyı konuştuğumuz sahil kahvesinde durmadan mırıldandı.

Atlı karınca dönüyor, dönüyor

Dünya durmadan dönüyor, dönüyor...

Doğrusu bu sözler tam karşımızdaki Öztürk Serengil'i anlatıyordu. Onun bir hiçten şöhret oluşunu, tekrar başladığı yere inişinin ve yine şöhret merdivenlerini tırmanışının hikayesiydi sanki.

Bir süre daha Boğaz'ı seyrettik. Masamızdan kalkarken Öztürk, «512 bin liralık borcumun 367 bin lirasını ödediğimi lütfen yazın, olmaz mı?» dedi. Söylemesi ondan, yazması bizden...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 20. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir