Selda Alkor Söylentilere Cevap Verdi
Selda Alkor Osmanbey’de Itır sokakta yeni yapılmış apartmanın en üst katında, yepyeni eşyalarla dolu, ufak, şirin bir dairede oturuyor. Apartmanın ilk kiracılarından. Her taraf pırıl pırıl… Pahalı, zevkli eşyalar… Hava ile şişirilen plastik bebekler, kuşlar, tavşanlar, ördekler… Üzerinde de «mini – mini» bir elbise… Hali, tavrı, konuşmaları, hele ela gözleri, ince, uzun elleri, ufacık ayakları, gür saçları, pembeleşmiş yanakları, manalı burnuyla, eskilerin «saraylardan gelmiş güzel» dedikleri kadınlardan…
10 milyonu aşan sinema seyircisinin yakından tanıdığı bu divan edebiyatı güzelinin yakından görünüşü de güzel... Bugün yerli sinema yıldızlan arasında üçüncülüğü elinde tutuyor. SES mecmuası yarışmasına geldiği günü hatırlıyorum. Beyaz bir «Chevrolet» arabanın içinden milyonerler gibi inmişti. Mayo giyip ilk defa kameranın karşısına geçtiği zaman «Ne muhteşem kadın!» diyenleri duymuştum. Sonra filimler birbirini kovaladı. Hakkında birtakım dedikodular çıkarıldı. Ona, her yeni gelene yapılan sabotajlar yapıldı.
- «Ben de bundan şikayetçiyim,» diye söze başlayıp anlatıyor, anlatıyor. Yerli sinemanın içinde bulunduğu şartlardan, hayallerine, hülyalarına kadar her şeyi, büyük bir samimiyetle anlatıyor:
- «Fakat herkesle samimi olmaya gelmiyor, hemen aleyhinize kullanıyorlar. Yerli sinemanın bir kanunu vardır: Kadın yıldız yalnız, himayesiz olunca hemen herkes onu sömürmek, kandırmak istiyor. Fatma'nın yanında Memduh, Filiz’in yanında kocası, Türkan'ın yanında Rüçhan var. Beni ise şu anda himaye eden kimse yok. Tanju, kendi aleminde, havai bir çocuktu. Benim sinema politikamı çizecek, bunu uygulayacak bir yakınım olmadığı için çok sıkıntı çekiyorum. Dedikodulara gelince: Siz inanmayın onlara. Ayhan Işık, Halit Refiğ, Semih Evin... Bunları mahsus çıkarıyorlar. Orhan Günşiray’a gelince, o da arkadaşım... Yerli sinemada hiç bir kadın rahibe değil. Tabii ben de değilim... Ama, yazılan ve söylenenlerin de onda dokuzu mübalağa, yalan veya yanlış...
Tanju’dan ayrıldıktan sonra, ben tamamen yalnız bir kadın oldum. Bundan sonra da hep böyle kalmak istiyorum. Ama bir filime veya tiyatroya da yalnız gitmeme imkan yok. Onun için yanımda bir «kavalye» görürseniz sakın yanlış yorumlamayın. 'Aman ne yakışıklı delikanlı... Yeni flörtün mü?' diye soruyorlar. Tabii yakışıklı olacak. Ama. flört olması gerekli mi? Gerçekten arkadaş, hiç olmazsa «refakat eden erkek» olamaz mı? Sonra bizim toplum ne kadar geri. Benim yaptığım Alimlerdeki rollerimi ve oyunumu eleştirseler ya... Hayır, onlara göre en önemli şey erkek - kadın ilişkileri... Oysa, bu tabiatın en basit olayı. Aslında Önemli olan sinema sanatı. Rejisörün, senaristin ve sinema oyuncusunun sanatı ve eseri eleştirilmeli. Bizim bir gece kulübünde kiminle dans ettiğimiz incir çekirdeğini doldurmayacak şey...»
Selda Alkor, hayatının yeni bir merhalesine gelmiş. Önceleri böyle sağlam fikirleri yoktu. Artık, yaşadığı çevrenin gerçek yüzünü görüyor ve sinemanın derin taraflarına tam inebiliyor.
- «Kazandığımız berberlere, terzilere gidiyor. Bazı yıldızların sonlarını görüp muntazam olarak para biriktiriyorum. Onun için henüz bahçeli bir ev, otomobil, ziyafetler, eğlenceler gibi masraflara girmedim. Fakat ileride elbet bunlar da olacak.»
Konuşmamız burada kesildi. Çünkü, filmciler gelmiş:
- «Aman çabuk, sizi stüdyoda bekliyoruz. Şık bir gece kıyafeti giyeceksiniz. Etiler’deki evdeyiz...» diyordu.
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 44. SAYISI