Dünya Sinema Tarihi



«SİLAHLARA VEDA»: Amerikan sinemasında kadın seyircilerin yufka yüreklerini duygulandıracak romantik filmler çevirmekle ün salan rejisör Frank Borzage, 1927'de «Yedinci Cennet» ve 1932'de «Kötü Kız» filmlerindeki başarısıyla birer Oscar armağanı almıştı. O tarihte 39 yaşında olan rejisör bu başarıların üzerine yenilerini eklemek amacıyla hemen kolları sıvamış ve son kazandığı Oscar heykelinin daha üzeri tozlanmadan, yeni bir filme başlamıştı. Ünlü romancı Ernest Hemingway'in «Silahlara Veda» isimli dev eserini filme çekiyordu. Bu unutulmaz filmde başrolleri genç ve yakışıklı aktör Gary Cooper ile o günlerin kadın yıldızı Helen Hayes ve sevimli aktör Adolphe Menjou oynamaktaydı. «Silâhlara Veda» yıllarca sonra tekrar çevrildi ve bu defa başrolleri R. Hudson ile J. Jennifer oynadı.





EN BAŞARILI FOTOĞRAF HİLESİ: İlk dokümanter film olan «Grass» (Ot) un yaratıcıları Ernest B. Shoedsack ile Merian C. Cooper, elde ettikleri başarılardan sonra tembelleşip bir kenara çekilecekleri yerde, daha büyük başarı elde edebilmek için eskisinden daha hummalı bir şekilde çalışmaya başlamışlardı. Diğer filmciler, seyircileri acıklı hikayeler ya da yakışıklı, güzel artistlerle oyalamaya çalışırlarken ilk dokümanter filmin yaratıcıları da bambaşka bir yoldan seyirciyi kendilerine bağlamak çabası içindeydiler. Sinemanın her şeyden önce bir gürültü sanatı olduğuna canı yürekten inanmışlardı. Yeni bir eser yaratırken de görüntü sanatını, çeşitli hilelerle depdeğişik bir havaya sokmak istiyorlardı. İşte yıllar yılı sinemaseverlerin unutamadıkları «King Kong'un Maceraları» da bu hava içinde doğdu. İnsanlık için büyük bir tehlike teşkil eden goril King Kong'un New York'ta Empire State Building'in tepesine çıkması muazzam bir fotoğraf hilesiydi.





KÜÇÜK KADINLAR MI BÜYÜK KADINLAR MI?: Louisa M. Alcott'un genç kızlık çağına yaklaşmakta olan kızlar için yazdığı ölümsüz «Küçük Kadınlar» romanı filmciler için gerçekten iIgi çekici bir hikayeydi. Fakat bu filmde başrolü oynayabilecek dört kız çocuğunu bulmak filmcileri düşündürüyordu. Zira Amerikan kanunları küçük çocukların çalışmalarını kanunlarla kısıtladığı için, Hollywood'da 4 küçük kız bulmak meseleydi. Nihayet George Cukor; Jean Parker, Joan Bennett, Katherine Hepburn ve Frances Dee'yi angaje etti. Bu genç yıldız adayları, Alcott'un «Küçük Kadınlar»'ı canlandıracaklardı. Anne rolünde ise Spring Byington oynayacaktı. 1933'te çevrilen bu film, konusu bakımından çocukların, artistleri bakımından da büyüklerin zevkle seyrettikleri nadir filmlerden biri olmuştur. Aynı hikaye, 1949 yılında tekrar filme alındı.





BİR GECEDE BEŞ ARMAĞAN: Amerikan sinemasının ünlü rejisörlerinden Frank Capra, 1934 yılında «It Happened One Night» (Bir Gecede Oldu) isimli komediyi çevirirken, bu filmin bir gecede beş armağan birden kazanabileceğini şüphesiz düşünmemişti. Fakat başrollerini Claudette Colbert - Clark Gable çiftinin oynadığı bu salon komedisi gerçekten yılın en başarılı filmiydi. Oscar armağanları dağıtılırken de, komite üyeleri film ve yaratıcılarına tam beş Oscar heykelciği verdi. Clark Gable, kazandığı Oscar heykeli sayesinde Amerikan sinemasının en gözde aktörlerinden biri oldu. Claudette Colbert de aynı şekilde Oscar heykelciğiyle sinemadaki yerini sağlamlaştırdı. Frank Capra ise bu filmden sonra Amerikan sinemasının belli başlı komedi rejisörlerinden biri olarak isim yaptı.





İDEAL ÇOCUK: Bukle bukle saçları, yumuk yumuk elleri, çukur yanağı ve zeki bakışlarıyla Shirley Temple, 1930 yıllarının ideal kız çocuğu olmuştu. Sinemanın bu küçük artisti, daha önce de birkaç film çevirmişti ama onun şöhrete ulaşmasını sağlayan film «Stand Up and Cheer» (Ayağa Kalk ve Selamla) olmuştu. 1934'te Paramount Şirketi hesabına çevrilen bu film, küçük yıldızı şöhretin zirvesine çıkardı.





ALTIN SESLİ KIZ: Çocuk yıldızlar için büyük tehlike çocukluk çağından gençlik çağına geçiş devresidir. Bu devrede çocuk artistler ya bir köşeye çekilip unutulmamak için dua ederler, adaklar adarlar, yahut da her şeye rağmen film çalışmalarına devam ederler. Ama çocuklukla gençlik arasındakileri ilgilendirecek konuları bulmak da zordur. İşte meselâ Shirley Temple, çocukluk günlerindeki başarısını, bu ara devam ettirememişti. Ama tatlı sesiyle milyonları büyüleyen Deanna Durbin, becerikli prodüktör Joe Pasternak ve rejisör Henry Koster sayesinde bu yılları tehlikesizce atlattı. Deanne Durbin'in çevirdiği en başarılı filmlerden biri de «Yüz Erkek ve Bir Kız» idi. Leopold Stokowski yönetimindeki orkestranın da katıldığı bu film, Universal Şirketini zengin ettiği gibi, Deanna Durbin'i de yıldız yaptı.





EN HEYECANLI SAHNE: 1936'da çevrilen «San Francisco» filmi, sinema tarihinin en heyecanlı fiImlerinden biridir. Meşhur San Francisco zelzelesini ana konu alan bu filmdeki zelzele sahnesi tam yirmi dakika sürmüştür. Bugüne kadar da böyle uzun ve aynı zamanda insanı gerçekten dehşete düşüren bir zelzele sahnesi çevrilmemiştir. «San Francisco» filminde başrolleri Clark Gable, Spencer Tracy, Jeannette McDonald ve Jack Holt oynamıştı.





TANIDINIZ MI?: Sinemanın en şirin çocuk artistlerinden biri de, hiç şüphesiz Mickey Rooney idi. Ufak tefek yapısı sayesinde çocuk - delikanlı rollerine uzun yıllar devam edebilen bu ünlü aktör, «Hakim Andy Hardy Ailesi» isimli seri filmin kahramanı olarak şöhret yapmıştı. 1937'de bu serinin ilk filmi çevrilmiş ve bütün dünya kısa zamanda «Andy Hardy» salgınına uğramıştı.





AYNI YILIN ÇOCUKLARI : Her yeni yıl girerken falcılar da kolları sıvayıp o yıl doğacak çocuklar hakkında kehanette bulundular! Falcıların kehanetleri doğru çıkar mı çıkmaz mı, bunlara inanmalı mı, inanmamalı mı? Bunlar insanlara göre değişir. Fakat sinema dünyasında aynı yıl dünyaya gelmiş iki çocuğun kaderi, sinemaseverleri her halde hayli ilgilendirecektir... Anthony Hope, «Zenda Mahkumu» nu yazdığı yıl, Edison da Kinetoskop'unu ilk defa halka sunmuştu. Edison ile Anthony Hope'un eserleri aynı yılın çocuklarıydılar ve ikisi de kendi sahalarında büyük ilgi toplamışlardı. «Zenda Mahkûmu» sinemada en sık filme çekilen roman olarak isim yapmıştır. İlk «Zenda Mahkûmu» nu 1922'de Ramon Novarro çevirmişti. İkincisini 1947'de Ronald Colman çevirdi. 1952'de de Stewart Granger. Resimde, Colman ile Douglas Fairbanks...





ŞÖHRETLERİ DİRİLTTİ: Herkes dünyada isim yapmış, başarılarıyla sivrilmiş şahsiyetleri öldürmeye kalkışmaz ya. Bazıları da onları diriltmeye uğraşırlar ve bu sayede isim yaparlar. Birinci gruptakiler daima kötü bir şöhret yaparlar ve çoğu kere işledikleri günahın bedelini hayatlarıyla öderler. İkinci gruptakiler ise sinema ve tiyatro artistleridir. Hüviyetine büründükleri şöhretli şahısları sahnede ya da perdede gerçekten diriltebildikleri takdirde mükâfatları da büyük olur. İşte ünlü aktör Paul Muni, bu ikinci sınıfa girer. 1937, Paul Muni'nin meslek hayatının en başarılı yılıydı. Sanatçı, önce Lois Pasteur'ü sonra da Emile Zola'yı beyazperdede canlandırdı. Fotoğrafta, Paul Muni, Zola rolünde.





AİLE DRAMI: İkinci Dünya Savaşı'nin ilk mermileri atılırken Hollywood filmcileri de ortada hiç bir fevkaladelik yokmuş gibi aile filmleri çevirmeye devam ediyorlardı. O yıl çevrilen «Old Maid» «İhtiyar Kız» da bu türdeki filmlerin en fazla ilgi toplayanlarından biriydi. Bette Davis ve Miriam Hopkins'in beraber çevirdikleri bu film, Şarkın o ağır, acıklı melodramlarından farksızdı.





BİR DEVİR BÖYLE BİTTİ

Yirmi dokuz yıl önce çevrilmiş olan «Rüzgar Gibi Geçti» filmini 1968 yılında seyredenler, «Bir daha böyle bir film çevrilemez. Bu kadar kabiliyetli artist bir daha aynı kameranın karşısında bir araya gelemez,» diyerek herkesi şaşırttılar. İkinci Dünya Savaşı’nm başladığı sıralarda çekimine geçilen «Rüzgar Gibi Geçti» büyük fedakârlıklar ve masraflar sonunda ortaya çıkmıştı. Bu filmin çekimiyle, sinemada bir devir kapanıyor, bir yenisi başlıyordu. Artık Kinetoskop, sessiz sinema devrinin derme çatma filmlerinin modası geçmişti. Sinemaseverler, eğlence konusunda daha müşkülpesent davranıyorlardı. Bir tarafta amansız bir savaş şehirleri, kasabaları yerle bir eder, milyonlarca insanın hayatini tehlikeye sokarken, öbür tarafta filmciler de seyircilere bu dertleri unutturabilmek için çok daha dikkatli davranmak, daha fazla gayret göstermek ve hepsinden önemlisi daha fazla masraf etmek zorundaydılar.



İşte dört milyon dolardan fazla masraf edilen «Rüzgar Gibi Geçti» nin sinemada bir devrin kapanıp yenisinin başlamasına önayak olduğu için, dünya sinema tarihinde önem taşır. Bu filmin çekilişinden sonra diğer filmciier de ona yakın eserler yapmak zorunda kaldılar.

Başlangıcından bugüne kadar sinema tarihini bir resimli roman havası içinde yayınlamaya başlarken, sinemanın Amerika’da doğduğunu göz önüne alarak Amerikan filmciliğine çok daha fazla yer ayırmıştık. Maksadımız; okuyucularımıza sadece sinemanın gelişmesini verebilmekti. Sinemanın bütün dünyada yaygın bir eğlence unsuru olmasıyla, diğer ülkelerde de filmcilik gelişmiş, hatta zaman zaman Amerikan filmciliğini gölgede bırakmıştır. «Dünya Sinema Tarihi»'nin Amerikan sinemasının ilk devirlerine ayrılan bu bölümüne son verirken okuyucularımıza şunu da belirtmek isteriz: Pek yakında «Dünya Sinema Tarihi»'ni tekrar bütün olarak ele alıp her ülkede sinemanın başlangıcından bugüne kadar geçirdiği değişiklikleri, inceleyeceğiz. Dünya sinemasının son otuz yılda geçirdiği değişiklikleri de içine alacak olan bu yazı serimiz, okuyucularımızın hiç bir yerde yayınlanmamış fotoğraflarıyla kıymetli bir dünya «Sinema Tarihine» sahip olmalarını sağlayacak.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 27. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir