“Dişi Killing” Oya Peri
Türk sinemasının Hollywood’u Yeşilçam’da son zamanlarda bir Killing modası aldı yürüdü. Sağa baksanız Killing, sola baksanız Killing… İstiklal caddesinde, ellerinde Killing filmlerinin reklamlarıyla dolaşan iskelet elbiseli adamlardan geçilmiyor! Zaten son zamanlarda filmcilerimize bir hal oldu. Bir filmin tuttuğunu görmesinler, hemen işleri güçleri bırakıp sanki dünyada başka konu yokmuş gibi hemen kafalarını o yönde çalıştırıyorlar. Biraz amiyane bir deyimle «İşin suyu çıkıncaya kadar» da o konuyu işliyorlar, işliyorlar… İşte Ringo Kid’li, Cango’lu, Dalton’lu kovboy filmleri; işte Karaoğlan’lı. Malkoçoğlu’lu, Akbulut’lu tarihi filmler ve nihayet Killing’ler, Killing’ler, Killing’ler !…
Yılmaz Atadeniz'in yaptığı ilk iki Killing filminin kazandığı paranın çokluğu, diğer yapımcıların gözünü açmaya yetmişti. Önce Atadeniz'in asistanı Çetin İnanç hemen iç içe iki Killing filmi yaptı. Onları, Nuri Akıncı'nın yaptığı «Killing, Dr. No ve Frankeştayn'a Karşı» takip etti. Killing kervanına en son yetişen firma Kervan Film oldu. Yavuz Figenli de yaptığı filmle Killing'leri besledi...Herkes «artık Killing miadını doldurdu,» derken, birden Bond filmleri için Hollywood'da yapılan 'hiciv filmleri' akla geldi... Natuk Baytan hemen Killing'le alay eden 'Şaşkın Hafiye Killing'e Karşı'yı çevirdi.
Bunlar yetmiyormuş gibi, Beyoğlu'nda bir sinemada 'ithal malı' bir Killing de geçen haftalarda afişlere çıkınca şenlik tamamlandı. Bu 'ithal malı' Killing'in büyük kısmı İstanbul'da çevrilmiş. İdamdan kurtulan Killing, bir fırsatını bulup kapağı İstanbul'a atıyor (Laf aramızda, buradaki yerli Killingleri görünce epey şaşırmıştır zavallıcık!) Burada da cinsini, cibilliyetini gösterip iki, üç kişiyi öldürüyor, birkaç soyguna karışıyor, sonunda da Tuzla civarında mevlasını buluyor!... Ama Killing meraklıları sakın üzülmesinler... Bu Killing denen adam, bitmez tükenmez bir şey... Mübarek ölüp ölüp diriliyor
Yabancı Killing'i görünce, «Eh, bundan sonra yerli filmcilerimiz artık Killing'e el atmazlar,» derken, Aram Gülyüz'le, Yavuz Figenli bizi yanılttılar. Erkeği yetişmiyormuş gibi, bir de başımıza Killing'lerin dişisini çıkardılar. Hem de aynı anda iki dişi Killing birden... Killing'in de dişisi olur mu, demeyin. Nasreddin Hoca'nın dediği gibi: «Yerli filmcilerimiz yaparsa pekala olur!»
«Acaba bu dişi Killing fikri nerden çıkmıştı?» Buna en doğru cevap verecek olan kimseler, dişi Killing filmlerinin rejisörleri olurdu. Bakın dişi Killing nasıl doğmuş. Aram Gülyüz:
- «Erkek Killingler çoğalınca, hele bunlara bir de yabancısı ilave edilince, Killing filmlerini devam ettirmek için yeni bir şeyler bulmak lazımdı. Birden hatırımıza, ünlü polis hafiyesi Mike Hammer'in sevgilisi Velda geldi. Bildiğiniz gibi Killing'in de böyle bir sevgilisi vardır. Sarışın Dora... İşte biz hemen bu sarışın Dora'yı Killing'in sevgilisi olmaktan kurtardık, vücuduna uyan bir Killing elbisesi yaptırıp bir sevgili bulduk ve eline de bir tabanca tutuşturup erkeklerin üzerine saldık...»
Rejisör Yılmaz Figenli şöyle diyor:
- «Yerli sinemada gaye para kazanmak olduğuna ve yerli filmlerin hemen hiç birinin eğitici ve öğretici bir vasfı bulunmadığına göre, her çeşit konuyu filme çekmek hakkımız değil mi?»
Yakında sinema afişlerinde isimlerine rastlayacağımız bu dişi Killing'lerin ilkini Gülgün Erdem, diğerini de Yeşilçam'ın çok çok yenilerinden Oya Peri oynuyor. Bu iki hanım kızımız, ellerinin hamuru ile erkek işine karışıp ellerinde tabanca, hemcinslerinin intikamını alıyorlar. Önüne gelen erkeği şıp diye öldürüveriyorlar!
Şimdiye kadar yapılan Killing filmlerinde, hep kadınların öldüklerini hatırlayanlar için bu, belki garip gelebilir. Fakat filmin yapımcıları aynı kanaatte değiller. Kadınların erkekleri öldürüşünün, daha çok tutulacağını ısrarla söylüyorlar. Eğer düşündükleri gibi olursa, birçok dişi Killing'le karşılaşacağa benzeriz.. Ondan sonra mı? Canım yerli filmciler için yok yok ki... Hem daha bu işin bir de çocukları var! Hele çocuk Killingler önce dergi ve mecmua sayfalarında, sonra da sinema afişlerinde boy göstersin, ondan sonra Killing'li filmlerin gençler üzerinde tesirlerinin ne olacağı hakkında kötü düşünmeye başlarız!
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 47. SAYISI