Fatma Karanfil ile Röportaj



Üsküdarda iskeleden Beykoz'a doğru uzanan yolun adı Paşalimanı caddesidir... Bu caddede üç katlı bir evin orta katındayız... Önümüz deniz, gerilerde Kabataş belli belirsiz bir silüet halinde... Bu mütevazı ev, 1968 SES Sinema Artisti Yarışmasında kızlar arasında üçüncülüğü kazanan şipşirin bir kızın, annesi ve babasıyla birlikte oturduğu ev. Evin dışı gibi, içi de her türlü gösterişten, şatafattan uzak. Daha doğrusu evin içiyle dışı bir. Tıpkı içinde oturan dört kişilik Karanfil ailesi gibi...

Tam karşımızdaki koltukta oturan gencecik, cıvıl cıvıl kız hiç durmadan anlatıyor... Bir ara konuşmasını kesip konuyla hiç ilgisi olmayan bir soru soruyoruz. Duraklamıyor, şaşırmıyor, «pat» diye hemen cevabı yapıştırıyor. Bundan da belli ki, samimi ve yapmacıksız biriyle konuşuyorsunuz. Bütün hislerini, ileriye ait bütün düşüncelerini olduğu gibi söylemeye kararlı olanlar niye düşünmek lüzumunu hissetsinler?...



- «3 şubat 1952'de Eskişehir'de, Paşa mahallesinde doğdum. Babamın adı Haşan, anneminki Necla... Benden iki yaş büyük bir ağabeyim var... İlkokula, babamın işi dolayısıyla gittiğimiz Kütahya'da, Gazi Kemal ilkokulunda başladım. İlkokul diplomasını Eskişehir Malhatun İlkokulundan aldım. Sonra İstanbul'a geldik. Beylerbeyi Ortaokulunda ve Üsküdar Ortaokulunda okudum. Orta sonda iki dersten bekliyorum...»

Fatma Karanfil'in babası teknisyen... Halen NATO'da çalışıyor. Annesi ise bir çikolata fabrikasının satış kısmını idare ediyor. Kızından hep «Kainat güzeli...» diye bahseden Haşan Bey, biricik kızının, binlerce gencin girdiği bir yarışmada derece almasını bu iddiasının bir delili olarak görüyor. Fatma'ya verilen üçüncülük madalyonu evin en mutena köşesinde duvara asılmış, sanki eve gelecek misafirlere babanın iddiasını hatırlatmak için mahsus konulmuş...





Fatma Karanfil'in sinemaya girişi insanın aklına ister istemez çekirgeyle ilgili sözü getiriyor. Fatma, Eskişehir'deyken «Karadut» filmini çevirmek için oraya giden filimciler babasına teklif yapmışlar. Filmde Leyla Sayar'ın çocukluğunu oynayacak küçük, sevimli bir kıza ihtiyaçları varmış. Anne ve baba Karanfiller düşünmüşler, taşınmışlar sonunda ,«Olmaz,» demişler... Aradan yıllar geçmiş. Ortaokul ikinci sınıfta okurken Hayvanları Koruma Cemiyeti'nin okullar arasında tertiplediği edebiyat yarışmasında «Yağız» adlı hikayesiyle birinciliği kazanan Fatma, o günlerde bir tiyatroda Öztürk Serengil'le karşılaşmış. Öztürk, bu gözlerinin içi gülen sevimli kıza ne olmak istediğini sormuş. Fatma da, «Sizin gibi artist olmak istiyorum,» deyince Öztürk Serengil bakmış bakmış, «Aman sakın haa...» demiş. Kendi söylemiyor, ama tecrübeli bir aktörün ağzından çıkan bu sözler Fatma'nın sinema artistliği arzusunu biraz azaltmış ve «paşa paşa» okuluna gidip gelmeye devam etmiş... Fakat çekirge bir sıçramış, iki sıçramış, sonunda SES yarışmasına katılınca akan sular durmuş... O güne kadar gerek kendinin, gerek annesinin bütün isteklerine inatla karşı koyan baba, bu defa nasılsa «olur» deyivermiş. Sonra fotoğraf çektirme, elemeler, ilk defa kamera karşısına çıkış, final ve nihayet «üçüncülük».



Fatma Karanfil belki de yaşının tesiriyle her şeyi açık açık söyleyen tatlı, sevimli bir genç kız. Yemeklerden bifteği ve bütün acılı yemekleri, şarkıcılardan Tom Jones'la Adamo'yu, kulüplerden Eskişehirspor'u seviyor. Yarışmada derece alan diğer arkadaşları için kanaatini sorduğumuz zaman bize şunları söyledi:

- «Birinciliği kazanan Nil her bakımdan buna layık, kibar ve asil bir genç kız. İkinci Ülkü benim çok eski ve çok iyi bir arkadaşım. Bunca yıllık tiyatro tecrübesi var. Elbet benden üstün olacak.»

Fatma Karanfil'in bal rengi gözleri var. Boyu 1.63, kilosu 50. Vücut ölçüleri ise şöyle: Göğüs: 85, bel: 47, kalça: 85. Ama siz bu vücut ölçülerine bakmayın, daha çok değişir. Çünkü yaşı henüz 16 Fatma'nın.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 18. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir