Muammer Karaca Şarkıcı Oldu
Loş ışıklı salona girer girmez: «Bunun da adına musiki diyenlerin sülalesine rahmet olsun!» diyen Muammer Karaca’nın sesini duymuştuk, ama kendisini ilk bakışta pek seçememiştik. Bereket «Ye – Ye»cilerin ortasındaki yelekli, kasketli, çizmeli bir çocuk, başındaki perukayı tutup çıkarınca Muammer Karaca’nın sempatik yüzü ortaya çıktı da çok şükür aradığımız ünlü sanatçıyı bulduk ve sıkıntıdan da kurtulduk. Zira Muammer Karaca durunca orkestra da tısss diye susmuştu. Uç elektrikli gitar ile elektriksiz davullar susunca «oh, dünya varmış!» dedik ve Muammer Karaca ile konuşmaya başladık. Muammer Karaca, aylarca sahnede oynadığı «Demirel’e Söylerim» komedisini şimdi de beyazperdede canlandıracaktı.
- «Bu yaştan sonra çocuk rolüne çıkıyorum,» diye konuşmaya başladı. «Ne yapayım, baktım ki bu Ye - Ye'ci denilen gençlerden kurtuluş yok. Bari onları alaya alıp rezil edeyim dedim... Kolera bu zıpırların yanında hiç kalır.
«Bu filimde yeni bir numaramız var: Tam bir tiyatro gibi oynuyoruz. Konuşmaları da teybe alıyoruz. Yani filimde bizi kendi sesimizle dinleyeceksiniz. Biz, yerli filim oyuncuları gibi, 'konuşamayan aktör' değiliz tabii... Yahu dünyanın neresinde var: Oynadığı rolü konuşamayan aktör?»
Ye - Ye'cilere döndü: «Çıkarın şu perukaları da adam olduğunuz anlaşılsın!» dedi. Perukalar çıkınca Zeki Alpan, Faruk Eker, Rıza Pekkutsal ve Süheyl Gürkan'ı tanıdık. Yani Muammer Karaca Tiyatrosu'nun demirbaş kadrosunu... Zeki Alpan:
- «Biz oyuncuyuz efendim, sinema yıldızı değil!» diye ayak üzeri bir hiciv yapıp yerli filim yıldızlarını bozuk para gibi «harcadı». Muammer Karaca:
- «Haydi beyler perukaları takın, yeni yetişen gençliğin ilâhlarını canlandıralım!» dedi. Orkestra cehennemi gürültüyle çağırıp bağırmaya başlayınca gece kulübünden dışarı kendimizi dar attık.
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 2. SAYISI