İki Günahkar: Fikret Hakan -Sevda Ferdağ




«Adem ile Havva» filmi çevriliyor, dedikleri zaman insanoğlunun, hepimizin dedesi Adem Baha’yı göreceğiz, Havva Anamızı tanıyacağız sanmıştık. Filmin çekildiği yer Büyükdere – Bentler arasındaki yüzlerce, binlerce yıllık ormanlar… Davet ettiler. Biz de:

– «Eh, gidelim de peygamber mertebesine ermiş ecdadımız Adem Aleyhisselam’ın Hazreti Havva’nın elinden elmayı nasıl yediğini seyredelim!» dedik.

Yolda konuşuyoruz:

– «Adem Baba, filmin sonuna kadar hayvan postuna sarılı olarak mı, yoksa bir incir yaprağı ile örtünerek mi rol yapacak?»






– «Havva Ana da aynı kılıkta olmalı! Onun da elbisesini asırlardan beri ressamlar hep incir yaprağı olarak gösterirler. Dünyanın en ucuz elbiseli kadını acaba sinemada nasıl görünecek?»

– «Bazı ressamlar Havva Ana’yı uzun, topuklarına kadar inen saçlarıyla örterler. Filmciler de her halde bir berberden aldıkları uzun saçları birbirine ekleyip Havva’yı sansürden geçecek bir kılığa sokarlar.»

Biz böyle fikir beyan eylerken kendimizi filmin çevrildiği ormanda bulduk. Hemen önümüze geçtiler:






– «Aman sete girmeyin, Adem Baba çok kızgın. Elma ağacı diye ayva ağaç getirmişler. «Temmuz ayında elma ağacı bulamadık» demişler. «Adem Baba rolündeki Fikret Hakan da küplere bindi. Biraz bekleyelim de kızgınlığı geçsin» dediler. Yanımızdaki bir muzip arkadaş:

– «Fikret’in kızgınlığı on yıldır geçmiyor» diye bir taş attıktan sonra önümüzdeki barikatı geçip hayvan postlarına bürünmüş oyuncuları seyretmeye başladık.

Kökü olmayan, «dekor» bir elma ağacına, balmumundan yapılmış kocaman bir kızı! elma takılmıştı. Havva Ana’mız rolündeki Sevda Ferdağ elini uzattı. Elmayı çekti, kopardı ve gözlerini süzerek Fikret Hakan’a verdi. Fikret, soluyarak, elmayı aldı:






«Cart» diye kağıt yırtar gibi ısırdı ve elmayı böylece yemiş oldu.

Fikret elmayı yedikten sonra, araya şeytan rolündeki Turgut Özatay ile, Habil rolündeki Salih Güney, Kabil rolündeki Tanju Gürsu, Salih’in sevgilisi rolündeki Devlet Devrim girdi. Bir sürü patırtı gürültü oldu. Meğer Fikret elmayı yiyip günah işledikten sonra Kabil ile Habil adlı iki oğlu olacakmış. Film de hepsi bir arada ve bir yerde çekildiği için meşhur efsaneyi birkaç dakika içinde baştan sona görüyoruz.

– «Niçin Adem Baba’ya hayvan postu giydirdiniz de Havva Ana’ya incir yaprağını münasip gördünüz?» sorusuna rejisör Nejat Saydam:






– «Erkeği İncirli yapmak çirkin oluyor. Vaktiyle Talat Artemel ‘İstanbul Sokaklarında’ filminde aktör Rahmi’yi bu kılıkta öldürüyordu, ama onlar orada Habil – Kabil kardeşleri temsil ediyorlardı.

«Adem ile Havva» efsanesinde, Havva, Adem’i kandırıyor, ona günah işletiyordu ya! Burada da, Havva rolündeki Sevda, Adem rolündeki Fikret’i kandırıp ona modern günahlar işletiyormuş. Ancak modernlik sadece günahta kalmıyor, Adem’le Havva’nın her tarafından akıyordu: Adem Baba Fikret, set arasında sigarasını yakıyor, radyodan müzik, ajans dinliyor (Fikret siyasete meraklıdır), minibüsüne gidip, geliyor, aynasına bakıyor, saçını, sakalını tarıyor, gazetesini okuyor, hatta telefon bile ediyordu.






Sevda Ferdağ da Fikret’i gölge gibi takip ediyor, Fikret kızdı mı, o da kızıyor, Fikret küfür edince o da ediyordu. Bir aralık film icabı cennetin karışması sahnesinde «bulut bombaları» patlatıldı. Sevda dekolte vaziyette kaçarken resmini çeken setteki fotoğrafçılara:

– «Allah belanızı versin!» demeyi ihmal etmedi. Havva Ana (yeryüzündeki ilk kadın) Adem Babamızı ayartmış, onun cennetten kovulmasına sebep olmuştu. Ama her halde yerli film oyuncusu Sevda Ferdağ gibi bela okumamıştı…

Adem Baba Fikret bir aralık saatine baktı:






– «Beni, öteki filmim için bekliyorlar, gideceğim!» diye kükreyerek postlu giyeceğine uygun düşer tarzda bir konuşma yaptı. Yumuşak başlı rejisör Nejat Saydam:

– «Az kaldı, sabret!» «Kabil’in Habil’i öldürmesini çekmeden seni gönderirim» dedi. Fikret telaşlı… Boyuna saati soruyor.

– «Yahu, ne bitmez rolmüş!» diye söylenmekten geri durmuyor. Sonunda Fikret’e:

– «Adem Babalığın bitti» dediler, o da sırtındaki postu atmadan minibüsüne koştu. Havva’sına alelacele veda etti ve yürürken takma sakalını çıkardı, yanındaki set işçisine verdi. Kendini arabasına attı. Orada postu çıkarıverdi ve marşa bastı. Araba, yangından kaçar gibi ormanlar içinde kayboldu.






Havva kıyafetindeki Sevda Ferdağ elini çenesine dayamış, bir sert kaya üzerine oturmuş, Fikret’in arkasından baka kalmıştı. Düşünüyordu. Düşünceli hali dakikalarca sürdü. Heykel gibi kalmıştı. Neden sonra kendine geldi. O da ayağa kalktı. Perukasını çıkardı. Kıyafet değiştirmek üzere bir köşeye saktandı. Biraz sonra takma kirpikli, rujlu, rimelli, ojeli, sivri topuklu, mini – etekli bir Havva ortaya çıktı. Kendi arabasını sattığı için Turgut Özatay’ın «Pontiac»ına bindi ve radyoda ye-ye müziği dinleyerek şehrin yolunu tuttu…

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 32. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir