Dünya Sinema Tarihi



MÜZİKLİ ÇALIŞMA: 1926'da Amerikalı filmciler portatif radyosuz gezmeye gidemeyen müzik meraklıları gibi, müziksiz film çalışmalarının yapılamayacağına inanmışlardı. Nitekim «Scarlet Letter» (Kızıl Damga) filmini çevirmek için Hollywood yakınlarındaki tepelerde çalışmalar başlarken, rejisör Victor Seastrom, film ekibine bir de müzik ekibi katmayı unutmamıştı. Keman, viyolonsel ve bir de küçük piyanodan kurulu seyyar orkestra, film çalışmaları boyunca eserin havasına uygun parçalar çaldı.





HEP AYNI HİKAYE: «Talebe Prens»in acıklı hikayesini bilmeyen var mıdır? Öğrenimini tamamlamak için üniversiteye giden veliaht prens, yemek yediği lokantadaki garson kızlardan birine aşık olur. Genç prens, aşkı ve görevi arasında uzun bir bocalamadan sonra, görevinin her şeyden üstün olduğunu düşünüp, sevgilisini yüzüstü bırakır, ülkesine döner... 1926 yılında bu piyes, Broadway'de hasılat rekorlarını kırmıştı. Hemen ertesi yıl da filmciler «Talebe Prens»in acıklı hikayesini filme çekmek için hazırlığa başladılar. Başrolü o günlerin yakışıklı aktörü Ramon Novarro oynayacaktı. Prens'in kalbini çalan garson kız rolüne ise Norma Shearer uygun görülmüştü. Ernest Lubitsch'in idaresinde çevrilen bu film, filmciler için daima el atılan bir ideal senaryo olmuştur.





TANIDINIZ MI?: 1927 yılında John Gilbert sinemada şöhrete ulaşmak isteyen genç kızlar için adeta sihirli bir değnekti. İşte «Twelve Miles Out» isimli filmde, John Gilbert'le oynayan bu genç kız da şöhretini ona borçludur. Bu esmer genç kız size tanıdığınız şöhretlerden birini hatırlatıyor mu? Cevabınız her halde «hayır» olacak. Çünkü 1927 yılının Joan Crawford'u, ile günümüzün Joan Crawford'u arasında o kadar büyük farklar var ki...





UĞURSUZ FİLM: Sinema tarihinde oyuncularına uğur getirmeyen filmlerin sayısı bir haylidir. Mauritz Stiller'in 1927 yılında çevirdiği «Barbed Wire» isimli filmde 1. Dünya Savaşı sıralarında bir Alman esirine aşık olan Fransız kızının hikayesi anlatılmaktaydı. Filmde rol alan Einar Hanson, film piyasaya çıktıktan kısa bir süre sonra bir araba kazasında öldü. Rejisör Mauritz Stiller ise bu içli aşk hikayesinin kazandığı başarının tadına varamadan, bir yıl içinde hayata gözlerini kapadı.





EN GÜZEL KIZA EN PAHALI DÜĞÜN: Bugün, «Sinema dünyasının yıldızları arasında en güzeli kimdir?» diye bir soru sorulsa, herkesin aklına birkaç değişik isim birden geliverir. Ama dün böyle bir soru sorulsaydı, herkes «Macar asıllı artist Vilma Banky» diye cevap verirdi. 1926-27 yıllarında «Amerikan sinemasının en güzel kadını» olarak şöhret yapan Vilma Banky aynı zamanda iyi bir oyuncuydu da... Vilma Banky'nin 1927 yılında Ronald Colman ile çevirdiği «Night of Love» (Aşk Gecesi) isimli film uzun zaman hafızalardan silinmemiştir. Metro Goldwyn Mayer film şirketi, Vilma Banky'yi elinden kaçırmamak için genç yıldıza muhteşem bir düğün töreni tertiplemişti. Vilma Banky'nin düğünü öyle muhteşem oldu ki, bugün bile Hollywood'un unutulmaz efsanelerinden biridir. Vilma Banky'nin hayranları, gelinliğini parçalayıp kumaş parçalarını hatıra diye saklamışlardı.





«KRALLAR KRALI»: Kalabalık sahneli tarihi filmler rejisörü Cecile B. De Mille, dostlarının ve rakiplerinin sert tenkitlerine aldırmadan hâlâ bildiğini okumaya devam ediyordu... Ünlü rejisör, film çevireceği zamanlar diğer meslektaşları gibi ünlü yazarlara baş vurmuyor, kütüphaneleri karıştırmıyor, din kitaplarını, tarih vesikalarını masasına yığıp bunların arasından bir seçme yapmıyordu. 1927 yılında da Cecile B. De Mille yeni bir eserle hayranlarının ve düşmanlarının karşısına çıktı. Bu çevirdiği film, onun gerçekten medeni cesaret sahibi ve aynı zamanda kurnaz bir rejisör olduğunu açıkça gösteriyordu. Cecile B. De Mille, olur mu, olmaz mı diye düşünmeden, Hıristiyanlığın kurucusu Hazreti İsa'nın hayatını filme çekmişti. Bereket ki İsa rolünü oynayan aktör, H. B. Warner de rolünü adamakıllı benimsemiş ve başarılı bir İsa kompozisyonu çizmişti. Onun oyunu sayesinde de rejisör Cecile B. De Mille, ağır tenkitlere uğramaktan kurtulmuş oldu.





TEKNİĞİN ZAFERİ: Bugün için bir filmin başarılı olabilmesi, her şeyden önce tekniğinin mükemmelliğine bağlıdır. Fakat 1927 yılında güzel film çevirmek için teknik imkanlardan faydalanmayı düşünmek pek akıl karı bir iş değildi! Ama F. W. Murnau, ışık oyunları ve başarılı fotoğraflarla «A Trip To Tilsit» (Tilsit'e Bir Gezi) isimli filmini yılın başarılı filmlerinden biri olarak halkın karşısına çıkarmayı başardı.





VATANA DÖNÜŞ: Sinema dünyasının en başarılı aktörlerinden Emil Janings, Alman asıllı bir anne-babanın çocuğu olarak New York'ta doğmuş, fakat küçücük bir bebekken ailesiyle beraber Almanya'ya gitmişti. Ama ne de olsa Emil biraz da Amerikalı sayılırdı! Ünlü aktör, Paramount Şirketi'nin idarecileriyle görüştükten sonra, Amerika'ya gelmeyi kabul etti.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 22. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir