İkinci Kız Sevim Emre




Daha 12 yaşındayken babası ölüvermiş Sevim’in… Sevim, dediğim Eskişehirli bir genç kız… Çekik gözleri, ince burnu ile biraz Moğol tipli. Annesi, kız kardeşi daha çok benziyor kuzeyli Türklere. Şişli’de Koca Mansur sokağında bir apartmanın birinci katında oturmuş konuşuyoruz. Ben koltukta, o da gayet yüksek bir divanda… Onu, yüksek kaidesine çıkmış bir heykel gibi seyrediyorum. Sevim, sahiden heykel gibi vücudu olan bir genç kadıncık… İnce sesiyle, içten, çabuk çabuk anlatıyor. Hem dinliyorum, hem de düşünüyorum. Altı yıl önce rejisör ve prodüktör Çetin Karamanbey’in Aslan Film isimli bir firması vardı.



Beyoğlu’nda Eski Mahkeme Sokağında… Vaktiyle Enver Paşa merhum, Çetin Karamanbey’in film yazıhanesinin bulunduğu bu konakta yabancı dilberlerle alemler yaparmış. Evi de o zamanlar almış. Mermer şömineleri, at koşturacak kadar büyük sofaları olan bu sabık aşk yuvasına Sevim Emre «kiralık ev aramak» için girmiş… Kiralık ev bulamamış, ama Çetin Karamanbey’i bulunca hayatının akışı değişmiş. Neriman Köksal’ı, Fatma Girik’i, Önder Somer’i artist yapan Çetin Karamanbey, Sevim Emre’yi on beş gün içinde artist yapmış. «Harmandalı Efem Geliyor» isimli filmde oynatmış.






– «Karamanbey beni oynattı, ben de neredeyse aklımı oynattım. O kadar çok seviniyordum. Fakat tecrübesizlikten bir sürü hata yaptım. 1961’de o filmi çevirdim. Düşünün Göztepe Pansiyonlu İlkokulu, Erenköy Lisesi dokuzuncu sınıfından gelmiş bir yalnız kız… Filme başladım ya, bir de güzellik yarışmasına girdim. 1963’te Türkiye Güzeli oldum. 1964′ te Beyrut’ta yapılan Avrupa Güzellik Yarışmasında dördüncü oldum. Filmlerim olduğu için «Nice» şehrinde yarışmaya gidemedim. İkinci güzeli benim yerime, Türkiye’yi temsilen gönderdiler.



Sonra işte ‘Dilberler Yuvası’, ‘Helal Olsun Ali Abi’ derken isim yaptık. Ayhan Işık’la oynamıştım bu son filmi… Hulki Saner oynamıştı. Fakat ben bir aralık okuyucu olmaya kalktım. Hata etmişim. Sonradan anladım. Ama 1965 sonu ve 1966’da hiç sinemayla uğraşmadım. Sonradan baktım ki filin piyasasına kim girse başrole çıkıyor. Ben de tekrar sinemaya döndüm. Şimdi gene ‘şarkı söyle’ diyorlar; çağırıyorlar, çok para veriyorlar, ama yapmam… Vallahi tam 12 tane çevrilecek filmim var. Şimdi ilk olarak ‘Samanyolu’nda kocaman bir rolde Hülya’nın arkadaşı oluyorum. Bendeki vücut kimsede yokmuş.






Üç de kardeşim var. Aman unutmadan söyleyeyim, şunu da yazın: ‘Cüneyt’le adımı çıkardılar. Vallahi bir şey yok. Fikret Hakan’la bir filmde oynayacağım. ‘Mevzusunu’ okudum, çingene kızı oluyorum. Başrol… Nevzat Pesen söyledi… Yılmaz Güney’le renkli filmde, gene baş kadın rolündeyim: ‘Kurt Mustafa’da… Artık sinemayı bırakmam… Tövbeler tövbesi…»



Sevim Emre gerçekten haklıydı. Elindeki «Men» mecmuasına bakıp modeller seçiyor, oradaki elbiseleri yaptırıp fotoğrafçılara istedikleri pozları veriyordu. «İnsan güzel olan tarafını göstermeli» diyordu. Tabii ki Sevim Emre’nin de önünde şöhrete, servete ve hatta saadete giden yol açıktı. Öteki meşhur kadınların fazla neleri vardı ki? 93 santimlik göğüs çevresi, 53 santimlik boyun gibi bir bel ve 97 santimlik (hem de pergelle çizilmiş gibi) kalçaları vardı. Bugüne bugün 1963 yılında Türkiye Güzeli seçilmiş, yabancı diyarlarda «Miss Turkey» olmuştu ya! Daha ne yapacaktı yani Sevim Emre?…

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 32. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir