Ünlülerden Haberler




OKAY TEMİZ AVRUPA’DA — Kısa bir süre önce Avrupa’ya giden Türkiye’nin en iyi bateristlerinden Okay Temiz, halen İsveç’te çalışıyor. İsveç’ten önce Danimarka’da çalışan Okay, oranın en iyi gece kulüplerinden birinde yaptığı solo-show’larla dikkati çekmiş ve hakkında parlak yazılar çıkmıştır. Yaz sezonu sonunda yurda dönecek olan ünlü davulcumuzun bir de kuzeyli sarışın getireceğini haber verelim.






YARDIMCI DEĞİŞTİ — Bugün Charles Aznavour, Fransa’nın en iyi müzik temsilcilerinden biri olarak anılır. Aznavour, bu yolda ilerlerken, kendisine en çok Edith Piaf’ın yardımı olmuştu. Şimdi Fransa’nın yeni Piaf’ı sayılan 1,50m. boyundaki ve 51 kilo ağırlığındaki ufacık fakat, sanat yönünden devleşmiş bir isim olan Mireille Mathieu’ye de sanki ünlü şantör Piaf’a olan minnet borcunu ödemek için bütün gücüyle yardımcı olmaya çalışmaktadır.






AYAĞA GELEN ÇEKİLİR

Sadri Alışık «Akşamcı» adında bir film çeviriyordu. Meşhur «vamp» Suzan Avcı da, çevirdiği filmin sahibiydi. Bir gün Sadri’nin bahçıvan olması icap etti. Suzan Avcı, kira ile tutulan köşkteki bahçıvanın yırtık elbise ve eski ayakkabılarını Sadri’ye verdi: «Bunları giyersen filmimiz realist bir eser olur, dedi. Sadri, tabanına çiviler batan pabucu giyip çalıştı, ama mikrop kapan ayağı ertesi günü «fil ayağı» gibi şişti. Bu yüzden yataklara düştü, «gerçekçi filmin» çekimi de bir hafta geri kaldı. Sadri: «Allah Allah, ben filleri çok sevdiğim için mi ayağım fil ayağı gibi şişti, acaba? Filleri de ayıplamadım ki başıma böyle bir dert gelsin! Filleri sevmek iyi ama, insan iken fil gibi olmak kötü…» diyordu… Şimdi Sadri Alışık, sabahtan akşama kadar yatağından çıkamıyor. Dostlarından gelen «Geçmiş olsun» telefonlarına cevap veriyor, bol bol gazete, kitap okuyor ve «gerçekçi filmin» kurbanı olan ayağını da tedavi ettiriyor.






Bir Yanda Sinema Bir Yanda Bale

SES Mecmuası Kapak Yıldızı Sezer Güvenirgil, «Malkoçoğlu Krallara Karşı» isimli filmini bitirdikten sonra yeni filmine başladı. Her ay bir başka firma ile anlaşması olan genç artist bir yandan da Editha Oktar Bale Okulu’ndaki öğretmenlik görevini devam ettiriyor. Öğretim yılının sona ermesi dolayısıyla, okulun öğrencileri, başlarında Sezer Güvenirgil olmak üzere, Atlas Sineması’nda geçen hafta bir bale resitali verdiler.






Seyirciler SES’te resimlerini gördükleri genç balerini sahnede uzun uzun seyredip daha da beğendiler. Sezer Güvenirgil birçok oyunlara çıktı, fakat «Ofelya» rolünde hepsinden güzeldi. Şimdiye kadar bale resitallerinde bir yerli film yıldızının oynadığını görmeyenler için Sezer Güveningil’in resitali hayli ilgi çekiyordu. Sezer Güvenirgil güzel vücudu, makyajı, kostümleri, son derece zarif ve bilgili oyunuyla, büyük alkış topladı ve bütün seyircilerin takdirlerini kazandı. Resimlerde, Türk sinemasının yeni artistlerinden Sezer Güvenirgil ve öğrencileri, bir arada görülüyor.






ŞEYTAN RUHLU GÜZEL

İki sevimli haydudun maceralarını anlatan «Diabolik» (Şeytan Ruhlu) adlı filmi daha önce Fransızlar çekmişlerdi. Şimdi eser, Roma’da ikinci defa filme almıyor. Filmin başrollerini Marisa Mell ile İngiliz aktörü John Philip Law paylaşıyorlar. «French Dressing» isimli ilk filminden sonra iki yıllık bir bekleme devresi geçiren güzel Marisa, Raquel Welch, Claudine Auger gibi yeni çıkan bazı seks bombaları yüzünden bir türlü hak ettiği mevkiye ulaşamamıştı. Şimdi rakibelerinin başarısız filmler çevirmeleri tekrar şansın onun yüzüne gülmesine yol açtı…






«AJDA» APARTMANI — Yeni yapılan bir apartmanın «kat sahipleri», yeni komşularının Ajda Pekkan olduğunu öğrenince: «Kaç gündür yeni apartmanımıza isim arıyorduk. İşte bundan güzel isim olur mu? Müşterek konutumuzun adını «Ajda» koyalım. Ne dersiniz Ajda Hanım, izin verir misiniz?» dediler. Ajda başını salladı: «Çok memnun olurum» diye karşılık verdi. Şimdi herkes «Ajda» Apartmanını Ajda’nın zannediyor.






ALEV ORAL0ĞLU VİYANA’YA UÇTU…

Daha annesinin karnındayken yurt dışına çıkan Alev Oraloğlu geçen haftanın başında Viyana’ya gitti. 21 temmuz 1967’de 13 yaşına girecek olan Alev, Alman lisesinin yetiştirici kısmını bitirince, ayrılmış olan annesi Lale Oraloğlu ile babası Ali Oraloğlu onu lisanını ilerletmesi için dışarıya göndermeyi kararlaştırdılar. Alev Oraloğlu’nun akrabası olan Avusturya Büyükelçisi Hasan İstinyeli’nin de davetine uyarak anne ve baba kızlarını yaşlı gözlerle Viyana’ya uğurladılar.






JAMES MASON’UN SEVİNCİ

Yıllar öncesinin şöhretli İngiliz aktörü aile problemleri ve gönül maceralarına olan merakı yüzünden sinemadaki mevkiini kaybetmişti. Fakat yeni yıl ile birlikte James Mason prodüktör ve rejisörlerin aradıkları bir isim oldu. Beyazperdenin kaybettiği birçok şöhretin yerini dolduracaktı. Son olarak James Mason, İngiliz filmciliğinin özel mükâfatı olan «Korda Star» a lâyık görüldü. İlk defa iki yıl önce Sophia Loren‘e verilen mükâfatı kazandığı için çok sevinçli olduğunu sık sık tekrarlayan şöhretli aktörü büsbütün heyecanlandıran olay İngiliz Kraliyet sinemasının sezona onun filmiyle başlaması olmuştur. Resimde Mason mükâfatı aldığı gece Leslie Caron ve Delia Baccardo ile görülüyor.






HİSAR YARIŞMASI SONUÇLANDI

Robert Kolej Sinema Kulübü’nün düzenlediği 1. Hisar Kısa Filmler Yarışması sonuçlanmıştır. 16 mm.lik filmlerde birinciliği Özer Kabaş «İstanbul Hatırası» adlı filmiyle, ikinciliği Sezer Tansuğ «Gün Doğuşundan Gün Batışına» adlı filmiyle kazanmıştır. 8 mm.likler arasındaki yarışmada da Nurdoğan Tasalan «Çingeneler» le birinci, Artun Yeres «Çirkin Ares» ile ikinci olmuşlardır. Gümüş ve bronz heykellerin yanı sıra 16 mm.liklerdeki yarışmanın birincisi 2.000, ikincisi 1.000 liralık Shell ödülünü almışlardır. 8 mm.lerde derece alanlardan birinciye 1.000, ikinciye 500 liralık Robert Kolej Sinema Kulübü ödülü verilmiştir. Üner Birecikli de «Format 20» adlı filmiyle James Baldwin ödülünü kazanmıştır. Kazananlara ödülleri Hisar Restoranda törenle verilmiştir. Resimde armağan kazananlar toplu halde görülüyor.






ASKERE GİDİYOR — Tarihi filmlerde şöhrete ulaşan ve Başkan Johnson’un kızı Lynda’nın sevgilisi olan Amerikalı aktör George Hamilton artık tarihi filmlerde oynamayacağını bildirmiştir. George Hamilton’un önümüzdeki günlerde askere alınması beklenmekte.






ORSEN WELLES «KRAL OEDİPUS» — Ünlü Yunan tiyatro yazarı Sofokies’in klasik eseri «Kral Oedipus», Yunanistan’da antik Dcdoni Tiyatrosunda filme alınmaktadır. Bilmeden annesiyle evlenen ve bunu öğrendiği an gözlerini kör eden kral rolünü rejisör-aktör Orson Welles büyük bir başarıyla oynamaktadır. Film önümüzdeki günlerde vizyona girecektir.



PERİ-HAN

Asıl adı Perihan Özbeserek’tir. 7 Ocak 1934’te Kütahya’da doğmuştur. Babasının adı Mehmet Süreyya, annesinin ki Nimet’tir. Rana adlı evli bir ablası vardır. Gaziantep’in Oğuzeli kazasında öğretmenlik ve Türk Hava Yolları’nda hosteslik yapmış, Muammer Karaca Tiyatrosunda sahneye çıkmıştır. «Peçeli Efe» adlı filmle sinemaya giren ve «sincap» lakabıyla tanınan Peri-Han, perdede özellikle vamp rollerinde gözükmüş ve 12 Mayıs 1962’de Mete Kalkavan’la evlenerek perdeden ayrılmıştır. Nil ve Elif adlı iki kızı olan Peri-Han’ın en büyük merakı evde uzun etekli elbiseler giymektir.



JENNİFER JONES

«Ölmeyen Aşk» ve «Aşk Güzel Şeydir» filmlerinin unutulmaz yıldızı Jennifer Jones, 2 Mart 1917’de Tulsa’da «Oklahoma-Amerika» doğdu. Bir gezici tiyatro sahibinin kızı olan Jones’un en büyük ideali ünlü bir tiyatro oyuncusu olmaktı. Fakat küçüklüğünde geçirdiği parasız günler onu mecburen sinemaya itti. Önce ufak tefek rollerle beyazperdede şansını deneyen Jennifer Jones «The Song of Bernadette» (Bernadette’in Şarkısı) ile 1943 yılının en iyi kadın aktrisi olarak Oscar armağanı kazanınca birden bire meşhur oluverdi. Başlıca filmleri şunlardır: «Love Letters» (Aşk Mektupları) 1945, «Duel in the Sun» (Kanlı Aşk) 1947, «Portarit of Jennie» (Hayal Kadını) 1949, «Madame Bovery» 1949, «Carrie» (Sefahat Kurbanı) 1952, «Love is a Many – Splendored Thing» (Aşk Güzel Şeydir) 1955, «The Man in the Gray Flannel Suit» (Roma’daki Sevgili) 1956, «A Farewell to Arms» (Silahlara Veda) 1957 ve «Tendre est la nuit» (Gece Tatlıdır) 1960.



SELMA GÜNERİ

1 Şubat 1951’de İstanbul’da doğmuştur. Babası ses sanatkârı Lûtfi Güneri, annesi Neriman’dır. Metin İnöntepe ve şantör Çetin İnöntepe ile baba ayrı kardeştir. Öğrenci iken 1964 yılının Ağustos ayında «İstanbul’ un Kızları» adlı filmde oynayarak sinemaya geçmiştir. 1,67 boyunda ve 54 kilo ağırlığında olan Selma Güneri esmerdir ve koyu kahverengi saçları vardır. 29 Ağustos 1966 pazartesi günü Yusuf Sezgin’le evlenmiştir. Değişik tipiyle sinemada kendine sağlam bir yer yapmış, fakat çok sayıda film çevirmesi yüzünden durumu sarsılmıştır. Selma Güneri artistliğin yanı sıra şantözlük de yapmaktadır.



BEDİA MUVAHHİT

1906’da İstanbul’da doğdu. Notre Dame de Sion’da liseyi okudu. Bir ara telefon santral memureliği yaptı. Fransızca hocalığı yaptığı sıralarda eşi, Muvahhit’in teşvikiyle ilk defa İzmir’de Darülbedai sanatkârlarının oynadığı «Ceza Kanunu» piyesindeki Sacide rolü ile sahneye çıktı. «Ateşten Gömlek» filminde oynadı. Darülbedai, sonra da Şehir Tiyatrosundan başka bir grupta oynamadı. İlk eşi tiyatro sanatçısı Muvahhit’in vefatından sonra Ferdi Von Statzer adında bir müzisyenle evlendi ve ayrıldı. Darülbedai ile birlikte yurt dışında Atina’da temsiller verdi. En önemli oyunları: «Deli Dolu», «Saz Caz», «Lüküs Hayat», «Vişne Bahçesi», «Deli Saraylı», «İhtiras Tramvayı», «Ben Çağırmadım», «Hissei Şayia», «Ceza Kanunu», «Sekiz Kadın» piyeslerindedir.



VASFİ RIZA Z0BU

1904’de İstanbul’da doğdu. Zamanın Güzel Sanatlar Akademisi olan Sanayii Nefise’de okudu. Çok küçük yaşta Darülbedai’ye aktör olmak için müracaat etti. Uzun zaman ona rol vermediler. İlk defa «Kayseri Gülleri» piyesinde ufak bir rolde sahneye çıktı. İlk önemli rolü «Meraki» piyesindeki Damız Liyneti rolüdür. İlk Türk filmleri olan «Karım Beni Aldatırsa», «Söz Bir Allah Bir» de oynadı. Şehir Operetinde «Lüküs Hayat», «Üç Saat», «Yalova Türküsü», «Saz Caz» operetlerinde şarkı söyleyerek dans etti. İlk günden beri Darülbedai, sonraki adıyla Şehir Tiyatrosu’ndan ayrılmadı. En önemli rolleri «Paydos», «Ben Çağırmadım», «İki Efendinin Uşağı», «Yanlışlıklar Komedyası», «Ahududu», «Ceza Kanunu», «Bir Kavuk Devrildi», «Aynaroz Kadısı», «Mum Söndü», «Hissesi Şayia» piyeslerindedir.



SIR LAURENCE OLIVIER

İngiliz tiyatro ve sinemasının asalet unvanına sahip oyuncusu Laurence Olivier, 22 Mayıs 1907’de Dorking’nde «Surey-İngiltere» doğdu. 15 yaşında tiyatroya giren Olivier, 1930 yılında beyazperdeye geçti. İlk filmi olan «The Temporary Widow» u Almanya’ da çevirdi. Shekespeare piyesleriyle kendisine ün yapan Laurence Olivier, 1930 yılından bugüne kadar İngiltere ve Amerika’da birçok filmlerde rol aldı, rejisörlük yaptı. 1947 yılında İngilizlerin asalet unvanı olan «Sir» lükle taltif edilen aktörün başlıca filmleri arasında şunları sayabiliriz: «Yellow Ticket» (Sarı Bilet) 1930, «Divorce of Lady X» (Lady X’in Boşanması) 1937, «Rebecca» 1940, «Lady Hamilton» 1941, «The Magic Box» (Sinema Dünyası) 1951, «Spartacus» 1960, «Le Cabotin» (Tuluatçı) 1960, «Le Verdict» (Hüküm) 1961. 1945’te «Henry V» filmiyle rejisörlük yapmaya başlayan Olivier 1947’de «Hamlet» ve 1956’da «Richard III» filmlerinin de rejisörlüğünü yaptı. «Henry V» onun rejisörlük alanında en çok başarı gösterdiği filmidir. Onunla hem rejisör ve hem de oyuncu olarak «Akademi Özel Armağanı» aldı. 1948 yılında «Hamlet» filmiyle en iyi film ve en iyi erkek oyuncu Oscar’larını alan Sir Laurence Olivier İngiliz sinemasının ünlü aktrisi Vivien Leigh’ den ayrıldıktan sonra, yine sinema oyuncusu olan Joan Polwright ile evlendi. Richard adında bir oğlu vardır.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 27. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir