Nurhan Nur 19 Yıl Sonra Şarkıcı Oldu

Dost ahbap meclislerinde ona hep söylenip dururlardı: «Sesin güzel, neden şarkı söylemiyorsun?» O bunlara gülüp geçer, «Nasıl olur da bir artist sahneyi, beyazperdeyi bırakır, şarkıcı olur?» diye düşünürdü.





Ajda Pekkan ile başlayan, «beyazperdeden mikrofona hücum» hareketini, ilgi ile takip ediyordu. Ajda'dan sonra Gülsün Kamu, Nuran Aksoy, Selma Güneri, Sevinç Pekin, Peri - Han, Neriman Köksal ve nihayet Lale Oraloğlu birbiri peşi sıra mikrofonu ellerine alınca, on sekiz yılını sinemaya vermiş olan Nurhan Nur'un da fikirlerinde bir değişme başladı. Sonunda da düşündü, taşındı, kararını verdi.

Fakat, Nurhan Nur, şimdiye kadar, beyazperdeden şarkıcılığa geçenler arasında kimsenin yapmadığı, denemediği değişik bir şeyi yapmak istiyordu. Bir orkestra kurmalıydı. Nihayet onu da halledince, bu şarkıcılık işi iyiden iyiye ciddileşti. Artık on dokuz yıllık sinema, altı yıllık tiyatro oyuncusu Nurhan Nur da şarkıcı oluyordu.





14 mayıs 1930'da Elazığ'da dünyaya gelen Nurhan Nur, 1949 yılında «Namı diğer Parmaksız Salih» isimli filmle beyazperdeye geçmişti. Atıf Yılmazla 9 yıl evli kalmış, bu evlilikten bugün 12 yaşında olan kızı Kezban dünyaya gelmişti. Ve onun şarkıcılık yapmasına da en çok kızı Kezban sevinmişti. Nurhan Nur «Ömür Çocuklar» adını taşıyan amatör bir toplulukla çalışacaktı. Anlaşma yapılır yapılmaz hemen işe girişti. Önce kostümden başladı. Kostümlerin modellerini kendisi buldu. Hatta, bir kısmını kendi elceğiziyle dikti. Bu arada çalışmalar da olanca hızı ile devam ediyordu. Topluluk Nurhan'ın, Nurhan da topluluğun olmuştu.





Son yaptıkları çalışmalara Nurhan Nur, bizi çağırdı, kalkıp gittik.

Orkestra eşliğinde söylediği şarkılardan sonra, yanımıza gelip: «Nasıl beğendiniz mi?» Ama cevabımızı almadan konuşmasına devam etti: Nurhan'a göre: Daha çok çalışmaları lazımmış. Daha ziyade aranjman parçalarına ve gençliğe hitap edebilmek için Beat müziğine büyük önem veriyormuş.

Nurhan Nur'un «Ömür Çocuklar» ı bir diğer parçaya geçtikleri zaman, yanımızdan özür dileyerek ayrıldı. Mikrofonunu eline alıp sinema ve tiyatro oyuncusu olmanın verdiği rahatlıkla son zamanların sevilen melodisi «Karacaoğlan» ı söylemeye başladı.



Prova yaptıkları yer, orkestranın maskotu baterist Bedo'nun Yeşilyurt'taki eviydi. Topluluk birkaç defa Nurhan Nur'un Şişli'deki evinde çalışmayı denemiş, fakat iyi netice alınamamış. Semt sakinleri düğün dernek var diye Nurhan Nur'un evine üşüşmüşler. Hele alt kattan da şikayetler artınca, topluluk prova için Yeşilyurt'taki eve sığınmış. Nurhan: «Burası bahçe içi olduğu için kimse bizden, biz de kimseden rahatsız olmuyoruz.» diyor. Sonra da şunları ilave ediyor:



«Bir müddet daha prova yapmamız lazım. Sonra çalışmaya başlayacağız. Ama size kesin bir tarih veremem. Tabii bu arada tiyatroyu bırakacak değilim. İki karpuzu bir koltuğa en iyi şekilde sığdırmaya çalışacağım.»

Veda edip ayrılıyoruz. Hava soğuk mu soğuk. Düşünüyoruz: «Acaba Nurhan Nur bunca yıl emek verdiği sinemadan, tiyatrodan bir çırpıda kopabilecek mi? diye...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 6. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir