Türkan Şoray Rüçhan Adlı’yı Terketti
Ses mecmuası İstanbul’da 15 mart cuma günü sabahı çıktığı zaman onu hemen hemen ilk okuyanların başında Türkan Şoray geliyordu. Kapağında, resmini gördü. Sonra ikinci sayfayı çevirdi ve okumaya başladı. Dört sayfalık röportajı okurken iyiden iyiye huzursuzdu. Bu, son karan vermek üzere olan insanların huzursuzluğuydu.
O günün akşamı eşyalarını, daha doğrusu giyeceklerini bir fırsatım bulup topladı ve annesinin Topağacı'ndaki evine gitti. Annesi Meliha Şoray ile zaten çoktan barışmıştı. Ana - kız birbirlerine sarıldılar, gözlerinde yaşlarla kucaklaştılar. Büyükannesi ve kız kardeşi Nazan da bu manzara karşısında göz yaşlarını tutamadılar.
Aynı gün gazetelerde «Türkan Şoray» imzalı bir de ilan çıkmıştı. Bu ilanda ünlü yıldızın bugüne kadar mali ve hukuki işlerini yapmak üzere tayin ettiği şahısların vekaletine son verdiği bildiriliyordu.
İki gün sonraki bazı gündelik gazeteler bu olayı birinci sayfada büyük başlıklarla verdiler: «Türkan Şoray Rüçhan Adlı'yı terk etti» diye bağıran müvezzilerin sesleri İstanbul'un yedi tepesinde saatler boyunca çınladı durdu.
Türkan Şoray'ın annesinde kaldığını ve bu «son ayrılışın» daha önceki ayrılışlara benzemediğini gördüğümüz için önce Rüçhan Adlı ile konuşup fikrini sorduk. Onun sözlerini not ettikten sonra 18 mart pazartesi günü, Beylerbeyi'nde «Kahveci Güzeli» filminin setine gittik. Rejisör Muzaffer Aslan'ın kendi firması hesabına çevirdiği bu filmin setinde olağanüstü bir «hava» vardı. Setteki elemanlar ve artistlere sorup soruşturduk ve Rüçhan Adlı'nın cuma günü sete kardeşi Firuzan Adlı ile geldiğini öğrendik. Türkan Şoray, Rüçhan Adlı'nın geldiğini öğrenince: «Sete alırsanız çalışmam,» demiş ve Rüçhan, evin dışında sadece prodüktör - rejisör Muzaffer Aslan ile konuşmak zorunda kalmıştı. (Telefonla konuştuğumuz Bay Adlı bize: «Beylerbeyinde bir arsa almak için gitmiştim. Şöyle bir uğrayalım, dedik,» sözlerini söylemişti).
Film setinde sabahtan akşama kadar oturduk. Bu sırada sete Türkan Şoray'ın teyzesi, kızlarıyla gelip gitti. Etrafında «34 HD 753» plakalı Oldsmobile marka otomobilinin şoförü Sezai Küçükcan ile Kastamonulu hizmetçisi Güllü kadın bir an olsun ayrılmıyordu. Saat 17.15'te bir kadın sesi Türkan'ı telefondan istedi. Arkadan Rüçhan Adlı'nın kardeşi Firuzan Adlı telefona geldi ve saat 17.35'e kadar tam 20 dakika, ünlü yıldızdan «bir görüşme» talebinde bulundu. Türkan’ı kamera karşısına çağırdılar. 17.45'de tekrar Rüçhan Adlı'nın kendisinden dört yaş küçük kardeşi telefonla konuşmaya başladı. «Annenizle karşılaşmak istemiyorum. Onu görünce tüylerim diken diken oluyor. Yalnız bir yerde konuşalım. Bizim eve gelin,» diyor.
Türkan da, «Siz bize gelin, bu akşam olmaz. Gazeteciler gelecek, meşgulüm. Yarın akşam gelebilirsiniz,» cevabını veriyordu. Bu konuşmayı Yusuf Sezgin, Murat Soydan, Nedret Güvenç ile asistan Uğur Duru ve .setteki bütün işçiler duyuyordu. Ev sahibi Hakkı Gedik’in yeğeni olan hanımefendi, kulağımıza: «Tekrar barışacak. Zira, bir ilgiyi kesip bitirmek isteyen kadın telefonu hemen kapar !« sözlerini fısıldadı.
Film çalışmalarından bir an fırsat bulup bir köşede Türkan Şoray’la konuştuk, «Sizin için, 'yine barışacak,' diyorlar. Ne dersiniz?» diye sorduk.
- «Asla... Bu kesin ve son ayrılıştır,» cevabını verdi.
- «Ayrılma kararını niçin ve nasıl verdiniz?»
- «Rüçhan'ı tanıdığım zaman 17 yaşındaydım. İlk defa, bir erkeğin bana bu kadar fazla iltifat ettiğini görünce kandım. Tatlı sözleri, benimle son derece fazla ilgilenmesi, her gün çiçek göndermesi, romantik mizacıma çok tesir etti. Biz kadınlar, iltifat ve tatlı dil karşısında dayanamıyoruz. Hele çocuk denecek yaşta olursak. Annemin sert davranışlarına karşılık Rüçhan’m, o zamana kadar kimsede görmediğim davranışları beni ona iten, beni adeta kandıran, ipnotize eden bir şeydi. Beraberlik yıllarımızda onunla müteaddit defalar kavga ettim, evden kaçtım. Fakat ricacılar gönderdi. Kendi geldi, yalvardı.
Dayanamadım, barıştım. Bugünlerde de, görüp duyduğunuz gibi araya birtakım insanlar koyuyor, benimle barışmak istiyor. Aleyhinde konuşmak istemem. Dört buçuk yılımı birlikte geçirdiğim adamı kötülemek bana yakışmaz. Ona saygım var. Ama, artık bu iş burada bitti. Bitmesi gerekiyordu. Ergeç bitecekti. Bugün olmazsa, yarın, ama muhakkak sona erecekti. Kısmet bugünmüş. Şimdi annemin evindeyim. Yakında kendime bir ev alıp oraya yerleşeceğim. Her şeyden çok sinemayı seviyorum. Bundan sonra daha iyi, daha güzel filmler çevireceğim. Rüçhan Adlı'nın yarattığı beyinsiz bir 'Pygmalion' olmadığımı bütün dünya görecek...»
Türkan Şoray böyle derken, telefonla görüştüğümüz Rüçhan Adlı da bunun «basit bir aile kırgınlığı» olduğunu, Türkan'ın kısa zamanda evine döneceğini söylüyordu. Bakalım Yeşilçam'da bir bomba gibi patlayan bu maceranın sonu neye varacak? Bundan önce olduğu gibi Türkan’ın yuvasına dönüşü, yani Rüçhan Adlı'nın zaferiyle mi sonuçlanacak, yoksa Türkan Şoray kendine yeni bir dünya mı kuracak?... Şimdilik ibre son söylediğimiz cümleye doğru kayıyor... Ama, aşk bu, Yeşilçam bu, belli olmaz ki!...
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 13. SAYISI