Önder Somer Altın Devrini Yaşıyor




Caddebostan’dan sahile inen yola saptık. Karşımıza ilk çıkan bir gence önder Somer’in evini sorduk.

– «Önder Somer mi? Tanıyorum tabii. Gelin sizi götüreyim,» diyerek önümüze düştü. Birlikte yürümeye başladık. Nihayet bahçe içinde iki katlı köşkün kapısında durduk. Ben tam kapının zilini çalacaktım ki, foto muhabiri arkadaş Önder’i görmüş, o işaret etti, önder bizim geldiğimizden habersiz bahçede çalışıyordu. Üstünde kısa kollu bir gömlekle kadife bir pantolon vardı. O bahçeyi bellerken, arkadaş ondan habersiz birkaç poz resim çekti, ama sonunda suç üstü yakalandık.






O bahçeyle uğraşmaya devam ederken konuşmaya başladık:

– «Evleneli 3 yıl oldu, değil mi Önder?»

– «Geçti bile. 15 aylık bir de oğlum var…»

Oğlundan bahsederken gözleri parlıyordu. Belli, çocuğunun erkek olmasına çok sevinmiş.

– «Erkek adamın çocuğu erkek olur,» dedi… «Hoş, ben lafımı hazırlamıştım. Çocuğum kız olsaydı bu defa da ‘Erkek adamın erkek damadı olur’ diyecektim, ya buna lüzum kalmadı.»

Önder Somer Kadıköy’de oturan üç yerli film artistinden biri. (Diğerleri Tugay Toksöz ve Nuran Aksoy) Diğer ikisinin Kadıköy’ün yerlisi olmasına karşılık, önder Somer Kadıköy’e yaz aylarında geliyor.






– «Bu tarafa gelmemin iki sebebi var: Biri bahçesi, biri de buranın sükuneti,» diyor.

Bahçeyle uğraşmaktan büyük zevk duyduğu çalışmasından belli.

Önder’le evlenmeden önce, İstanbul Şehir Operasında «korist» olan eşi Tendü Somer’e soruyorum:

– «Nasıl, Önder ev işlerine yardım ediyor mu bari?…»

Hanımının cevap vermesine fırsat bırakmadan Önder atılıyor:

– «Ederim tabii. Zaten bizde pek öyle ağır şeyler yenmez. Umumiyetle yediğimiz hafif, çerez kabilinden yemeklerdir.»



Çocuğu doğduktan sonra evine daha çok bağlandığım söyleyen önder, bu konuda epey şaka konusu olmuş.

– «Benim bu düşkünlüğümle alay edenlerin başında Cüneyt Arkın geliyordu. Bir gün yolda reji asistanı Zühal Üstüntaş’ı gördüm. Bir çalışma gününde Cüneyt yarım saatlik boş vakitten istifade edip hemen eve koşmuş ve 4 günlük olan kızım sevip, okşayıp sete dönmüş. Ben bunu öğrendim ya, artık durur muyum? Başladım Cüneyt’i aramaya… Nihayet bir platoda buldum.

– «Nasıııl» dedim. «Gülme komşuna, gelir başına.»

– «Sorma birader,» diye cevap verdi. «İnsanın evladı hiç bir şeye benzemiyormuş meğer…»






Önder Somer 30 yaşında, uzun boylu, mavi gözlü, sportmen, yakışıklı bir genç adam. «Kötü adam» rolleri oynuyor ama, o bu deyimi kabul etmiyor.

– «Ben janrıma «Menfi jön» diyorum. Zaten bütün filmlerimde jönlerin yaptıklarım yaparım. Sadece karakterim kötüdür. Mesela jön de, ben de kızlarla ilişki kurarız, ama benim niyetim kötüdür. Ya kızı iğfal ederim, ya kötü yola iterim, ya da terk ederim. Öbürküler ise sözde iyi niyetlidir.»

Önder, artist olmadan evvel ticaret yapıyordu. Aksaray’da bir mobilya mağazası vardı. Sinemayı bırakınca yine ticaret yapmayı düşünüyor. Mağaza açmadan önce de profesyonel futbolcuymuş. Galatasaray’ın amatör takımından sonra Vefa ve Emniyetin profesyonel kadrolarında yer almış.



Konuşurken bunların yanında bir şey daha öğrendim. Önder, «on parmağında on marifet var» denen tiplerden. Evindeki birçok şey kendi eseri.

Biraz daha konuştuktan sonra müsaade isteyip ayrıldık. Önder de evden çıkarak top oynadıkları arsaya kadar bizimle yürüdü. Orada vedalaştık. Biz durağa giderken o da hasretini çektiği yemyeşil sahaya koşuyordu…

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 31. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir