Selda Alkor Ressamlığını Hatırladı

Son günlerde Selda Alkor’da bir sanat merakıdır başladı. Gün geçmiyor ki, yeni açılan bir sergide görülmesin… Sorduk, soruşturduk, sonunda da Selda’nın bu sanat aşkının sebebini öğrendik.

Çıka çıka karşımıza ne çıktı bilir misiniz? Selda’nın bir yeni aşkı! Efendim, Tanju Gürsu evlenmek için faaliyete geçer de, Selda Alkor buna seyirci kalır mı hiç? İki sabık sevgili «gönül işleri» konusunda, anlaşılan birbirlerine nispet edip duruyorlar…





Selda'ya «Bu yeni aşkın için ne diyeceksin bize,» dedik. «Hiç, ne diyeyim,» diye cevap verdi. Biraz daha sıkıştırınca da yeni sevgilisinin Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde öğrenci olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Gençmiş, hem de yakışıklıymış üstelik. Selda'yı, henüz tanışmadığımız bu delikanlıyı anlatırken bir görmeliydiniz. Bir heyecanlandı, bir heyecanlandı ki, sormayın.

Konuşmaya başlamadan önce bir şartı vardı Selda'nın: Yeni sevgilisi öğrenci olduğundan, ismini öğrenmek için ısrar etmeyeceğimize dair bizden söz aldı. «Yoksa, konuşmam,» diyordu. Bu yüzden biz de sormadık sevgilisinin adını. Nasıl olsa, günün birinde öğrenirdik.



Yeni sevgili ressam adayı olduğuna göre, Selda'nın sanat aşkının birden alevlenmesi, o resim sergisi senin, bu resim sergisi benim diye dolaşması yadırganmamalı.

Selda Alkor, aşk ve rekabet için gittiği resim sergilerinde, o güne kadar belki adını bile duymadığı ressamlarla tanıştı. Hepsi de söz birliği etmiş gibi, onun resmini, tablosunu, heykelini yapmak istediklerini söylediler ve Selda ya modellik teklif ettiler.





Selda, hepsine, film çalışmalarının olduğunu, bu yüzden isteklerini gerçekleştiremeyeceğini nazik bir dille anlattı. Fakat içlerinde diretenler, dayatanlar çıktı. Böyle güzel bir kadının resmini yapmanın, kendileri için bir şeref, bir zevk olduğunu söylediler... Hatta bazı ressamlar, Selda'nın kapısına dayandı. «İlle de sizin resminizi yapmak istiyoruz i» dediler.

Selda'cık, bir hanım ressamın, sosyetede bir hayli ismi olan Jale Yasan hanımın ricalarına dayanamadı ve «Evet» deyiverdi. Yalnız bir şartı vardı: «Bunu bir siz bilin, bir de ben bileyim? Diğer meslektaşlarınız duymasın, bana gücenirler sonra,» demeyi de ihmal etmedi.





Ama Selda Alkor, yerin kulağı olduğunu unutmuştu. Resminin yapılacağı günü, ressamın karşısına geçip modellik yapacağı zamanı, bizim haber alabileceğimizi hesaba katmamıştı. Ressam Jale Yasan'ın Osmanbey'deki evine «çat kapı» giriverince, önce Selda, sonra da ressam hanım şaşırdı. Ama biz, davetsiz misafirleri çok çok iyi ağırlamaktan da geri kalmadılar. Selda da durmadan, «Nereden haber aldınız? Kim söyledi?» diye soruyordu...

Selda, sorularını tekrarlıya dursun, biz, bir kenara çekilip, onun modelliğini seyre koyulduk. Jale Yasan harıl harıl çalışıyordu. Bir gözü Selda'da, bir gözü resimdeydi. Paletindeki boyaları, durmadan fırçasıyla tuvaline aktarıyordu...





Selda, hareketsiz durmaktan bıkıp usanmış olmalı ki, bir ara «Aman, modellik etmek ne zormuş? Heykel gibi durmaktan bıktım!» dedi. Oval mermer masanın üstüne oturmuş yanında duran taştan yapılma küçük heykelcik gibi poz veriyordu.

Selda'nın klasik tarzda resimlerini yapan ressam Jale Yasan, arada bir, ona iltifatlar etmekten geri kalmıyor: «Şahane bir yüzünüz var. Ömrüm boyu sizinle çalışsam bıkmam,» diyordu. Selda gülüp duruşunu değiştirince, ressamın birden kaşları çatıIdı: «Lütfen pozisyonunuzu bozmayın!» dedi. Ressamın bu sözleri karşısında Selda, sadece tebessüm etti. Bu tebessümde «Beni ücretli modeli sanıyor galiba,» der gibi bir ifade vardı.



Saatler sonra, nihayet Selda Alkor'un o günkü çalışması bitti. Birlikte sokağa çıktık. Selda: «Oh! Dünya varmış,» dedi. Evine giderken de anlatmaya başladı: «Jale Hanım, elinden gelse, beni her gün karşısında oturtacak. Nereden 'Evet' dedim, bilmem ki? Film çalışmalarım var benim, işim var, gücüm var. Perşembe, hiç gelmesin istiyorum. Haftaya perşembe yine karşısına oturup saatlerce put gibi duracağım. Ama o da haklı tabii... Şu tablolarımın yapılması bir bitse, yeniden dünyaya gelmiş zannedeceğim kendimi.»

Selda Alkor, her halde, yeni sevgilisine hoş görünmek için sergi sergi dolaşırken, bu güçlükleri hiç hesaba katmamıştı. Şimdi ise, bu maceradan bıkmış gibi bir hali vardı. Ama aşkların ve rekabetin fedakarlık istediğini de unutmuyordu. Bakalım bu fedakarlık ne zamana kadar devam edecek...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 7. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir