Tijen Par’ın Çocukluğu




Yaşlarımızın, olgunluğa erdiği şu günlerde, sık sık dilimizden düşürmediğimiz bir söz vardır. Şu çocukluk günleri yine geri gelse deriz. Çocukluk günlerinin özlemini çekmeyen, o günlerin tekrar geri gelmesini canı gönülden istemeyen kaç kişi vardır acaba?… Gelelim, sahne sanatçılarından çocukluk hasreti çekenlere… Mesela Müşfik Kenter… Çocukluğunda, meşin top peşinden koşan, biraz büyüyüp delikanlı olunca, basketbol sahalarının yıldızı ve kızların gözbebeği olan Müşfik’in aklından, tiyatrocu olmanın zerresi geçmezken, bir gün kendisini Küçük Tiyatro’da oynan Küçük Şehir piyesinde, küçük bir hamal rolünde buluvermiş.






Bunda muhakkak ablası Yıldız Kenter’in teşviki olacak. Nitekim, Yıldız, kardeşini, konservatuvarın tiyatro bölümüne yazdırmış, okutmuş ve böylece İstanbul’un bugünkü en kuvvetli sahne aktörü meydana gelmiş. Şehir Tiyatrosu’ndan Gül Gülgün’ün tiyatro aşkı da daha doğumundan itibaren başlamış denilebilir. İki yaşında, annesi Aliye hanımın makyaj malzemesi ile, yüzünü boyayıp, aynanın karşısına geçip rol yapan, on yaşında iken Kızıltoprak Halkevinde makyajla yetmiş yaşında bir kadın kompozisyonuna çıkan Gül, daha o zamandan artist olmaya karar vermiş…






Küçüklüğünde sahne sanatçısı olmaya karar verenlerden biri de Mualla Fırat’tır… Daha on yaşındayken, annesinin öteberisini giyip süslenir, aynanın karşısına geçer, taklit yaparmış. Tolga Tiğin ise, sahne artisti değil de balerin olmaya karar vermiş o zamanlar.. Işık Lisesinin ilk kısmında okuduğu çağlarda, bale derslerine de devam eder, hayalinde bir gün büyük bir balerin olmayı kurarmış. Ankara’dan Gökçen Hıdır, doğuştan artistik kabiliyeti olan bir çocukmuş. Daha üç, beş yaşında, misafirliğe gidecekleri zaman süslenir, püslenir, koskoca hanımlar gibi şapkasını giyer, çantasını koluna takar, hazırlanırmış…






Hele misafirlikte, büyükler gibi konuşarak, herkesi şaşırtırmış. Devlet Tiyatrosundan Şeref Gürsoy, Kayserili bir delikanlı… Küçükken, annesine, Ben artist olacağım diyecek olmuş. Hemen ağzına biber sürmüşler… Yıllar sonra Şeref, konservatuvarı bitirip, Ankara’da sahneye çıkınca, annesinin yüreğine iniyormuş. Konu komşuya, Ne yaparsınız, okuyamadı bizimki.. Oyuncu oldu diyormuş. Esin Avcı’nın annesi – babası ise, küçük yaşında, kızlarındaki sanat cevherini fark etmişler, onu konservatuvarın tiyatro bölümüne yazdırmışlar.






Meral Gözendor da, küçük yaşında, «Artist olacağım diye tutturanlardan… Bütün direnmelerine rağmen anne, sonunda, küçük kızının da artist olduğunu görünce, mücadeleyi bırakmış… Beyhan Hürol da, babasından gizli konservatuvara girerek, okuyup tiyatro sanatçısı olanlardan biri… Uzun süre, babasından bu durumu saklayan ana-kız Hürol’lar, sonunda, babanın bir arkadaşının, Kızınız sahnede güzel oynuyor demesi üzerine büyük sırlarını meydana çıkarmışlar.






Tijen Par ise, küçük yaşta artist olmak için ailesini ikna eden sanatçılardan biri… Tiyatro sanatçılarından, küçüklüğünde en yaramaz olanlarından biri Suna Pekuysal… Annesinin sahnede oynamasından faydalanarak, bir gün, Ben de artist olacağım diye, bayrakları açıvermiş… Küçüklüklerinde, babalarım, annelerini rol ezberlerken gören Ergun Köknar, Yalçın Boratap, Kazım Hün, Mazlum Kiper, Erhan Dilligil, Ayşegül Devrim, Deniz Gökçer, Sema Aybars, Alev Oraloğlu, Birsen Kaplangı da onların yolunu seçen genç sanatçılardır.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 29. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir