Dean Martin Frank Sinatra’nın Yerine Geçti




Doner kapıyı öyle bir itiş itmişti ki, o lüks otelin yumuşak halılarla kaplı koridorunda gözden kaybolduktan sonra da kapı birkaç saniye kendi kendine döndü.. Otelden içeri hışımla giren şahsın sinirleri son derece bozuktu. Oyun salonuna doğru hızlı hızlı yürürken, bir, iki eski dostuna rastladığı halde hiç birine selam vermedi. Bir an önce oyuna başlayıp sıkıntısını gidermek istiyordu.. Otele gelmeden az önce, karısı Mia’dan bir telgraf almış, onun Las Vegas’a gelmekten şimdilik vazgeçtiğini öğrenmişti.. Karısını telefonla aramaya kalkıp sinirlerini büsbütün bozmaktansa Sands Oteli’ne gidip biraz kumarda şansını denemek istemişti. Daha önceden de tecrübesi vardı, öfkeli zamanlarında rulet masasının başına geçerse çok para kazanıyor ve böylelikle de sıkıntısını unutuyordu.. O gece rulet masasına her zamankinden daha fazla para yatırmayı aklına koymuştu.



Sands Oteli'nin kurucu ve hissedarlarından, ünlü aktör ve şarkıcı Frank Sinatra, otelde konser programı başlamadan önce kumar oynamak için kumarhanenin veznesine gitti. Her akşam yaptığı gibi, para yerine geçecek fiş alacaktı. Ünlü aktörün vezneden istediği kadar fiş almaya hakkı vardı. Ama veznedeki memura: «Bana fiş verin» deyince veznedar, ellerini ovuşturarak:

- Özür dilerim, Mr. Sinatra» dedi, size fiş veremeyeceğim. Otel idaresi sizin fiş kredinizi kesti...»



İşte bu bir cümle Frank Sinatra'yı öfkeden çılgına çevirmeye yetmişti. En ağıza alınmayacak küfürleri savurmaya başladı. Bir yandan da ter ter tepiniyor, veznedara tehditler yağdırıyordu. Zaten tetikte beklemekte olan otel müdürü Carl Cohen hemen aktörün yanına geldi, veznedarı savunmak için: «Onun bu işte hiç bir suçu yok» dedi. «O, nihayet kendisine verilen emri yerine getiriyor. Haddiniz varsa bana küfredin bakalım...»

Sinatra, gözlerinden şimşekler çakarak, elli dört yaşındaki yüz yirmi kiloluk otel müdürünün üzerine yürüdü. Bir yandan sövmeye devam ediyordu. Carl Cohen, soğukkanlılığını bozmadı, birden iki adım geriledi, yumruğunu sıktı ve Sinatra'nın çenesine olanca hızıyla o anda yapıştırıverdi.. Yumruğun şiddetiyle şarkıcı sırt üstü devrilmiş, ağzındaki dişlerden ikisi de kırılmıştı. Etraftan yetişenlerin de yardımıyla Sinatra yerinden kaldırıldı. Ünlü şarkıcı için, o gece vereceği konserden de vazgeçip çıkıp gitmekten başka çare kalmamıştı...





Ertesi gün bütün dünya basını. Frank Sinatra'nın bir zamanlar kendi malı olan Sands Oteli'nde, otel müdüründen dayak yediğini yazacaklardı..

Dışardan bakılınca olay gayet basitti. Otel idaresi, Sinatra'nın şu veya bu sebeple fiş kredisini kesmiş ve bu yüzden kavga çıkmıştı.. Fakat bu sırada esrarengiz tavırlı, esmer bir adamın bir köşeye gizlenip kavgayı seyrettiğini ve Sinatra'nın ağzından kanlar aktığını gördükten sonra, memnun memnun, Carl Cohen'e 'aferin' der gibilerden bir işaret çakıp ortadan kaybolduğunu pek az kişi fark etmişti..



Sinatra’nın dayak yemesine sevinen şahıs, Hollywood'un esrarengiz milyarderi Howard Hughes'di.. Kazandığı paralarla film şirketleri, uçak şirketleri satın almakla yetinmemiş bu defa da Las Vegas şehrinin kralı olmaya azmetmişti. Bu uğurda büyük paralar harcamış, şehrin kalburüstü otellerini birer birer sat n almaya başlamıştı.. Howard Hughes, Las Vegas'a adımını attığı günden beri de Frank Sinatra'nın bu şehirdeki itibarı gittikçe azalmaya yüz tutmuştu.. Sands Oteli'ndeki olay da Howard Hughes'in, Sinatra'yı yıpratmak için başvurduğu usullerden biriydi..



Aslında gangsterlik konusunda Sinatra'nın da Howard Hughes'den kalır yeri yoktu.. Sinatra daha o gece, Sands Oteli'yle anlaşmasını feshedip, karşı kaldırımdaki «Little Caesars» Oteli'yle anlaşma imzaladı. «Buraya dünyanın ünlü sanatçılarını getirteceğim. Sands Oteli'nde hiç kimse konser vermeyecek» diyordu. «Hele Sinatra takımına dahil üyelerden hiç biri bundan sonra Sands Oteli'ne adımını atmayacak...»

Sinatra, meslek hayatında bir kere daha yanıldığını ertesi gün öğrenecekti... 'Benim çetemden hiç kimse buraya gelmeyecek' derken, ünlü şarkıcı Dean Martin'in de karara uyup Sands Oteli'ndeki programlarını iptal edeceğini düşünmüştü.. Gerçi Sinatra ile Dean Martin, yıllardan beri birbirleriyle .rekabet ediyorlardı ama ne de olsa Dean Martin, Sinatra'nın çetesine dahildi. Şefin isteğine uymamazlık edemezdi her halde.





Gerçek, Sinatra'nın düşündüğünün tam aksi oldu... Howard Hughes, Dean Martin'i bir köşeye çekmiş, ona, şöhretinin son zamanlarda arttığını, hatta Frank Sinatra'yı bile gölgede bıraktığını anlatmış ve bir misli ücretle Sands Oteli'ndeki programlarına devam etmesini istemişti.. Dean Martin, böyle bir teklife evet demeye dünden razıydı.. Hemen oracıkta mukavelesini yeniledi.. Artık Sands Oteli'nin bir numaralı şarkıcısı olmuştu... Frank Sinatra'ya karşı da açıkça savaş açmış oluyordu..



Sinatra durumu haber alınca, öfkesinden ne yapacağını şaşırdı. Sağa sola telefon etti, fedailerini Dean Martin'e yollamak istedi... Ama bunların hepsi boştu. Bir kere olan olmuştu.. Howard Hughes, milyarlarıyla, Sinatra'nın milyonlarının değerini sıfıra indirmişti.. Varsın Sinatra, «Issız bir çöl iken burasını dünyanın en modern şehri haline gelmesini ben sağladım. Ben gidince burası gene eski haline döner» desindi.. Howard Hughes, Sinatra'nın feryatlarını, tehditlerini, yüzünde alaycı bir tebessümle dinliyor, hiç bir şeyi umursamıyordu.. Zira vaktiyle Sinatra'nın para kudretiyle yaptıklarını, kendisi daha da fazla para harcayarak yapabilecek durumdaydı... Sinatra'nın şöhretini gölgelemek ve onu hayranlarının nezdinde küçük düşürmek için elinden geleni yapacaktı.



Böylece, bir yumrukla başlayan tatsız olaylar. Frank Sinatra'nın Las Vegas'taki tahtını kaybetmesi ve meslek hayatında büyük bir hayal kırıklığına uğramasıyla son buldu.. Bundan sonra, Las Vegas, iki dev şarkıcının şöhret uğruna çarpışmalarına sahne olacak... Dean Martin'in hayranları durumdan memnun görünüyorlar... Son yıllarda çevirdiği filmler ve televizyon programlarıyla kendisinden sık sık bahsettiren Dean Martin'in tatlı sesiyle de gene listelerin başına geçeceğini umuyorlar...

Sinatra'ya gelince... Onun bu günlerde hiç neşesi yok.. Nereye baksa, can sıkacak bir durumla karşılaşıyor.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 40. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir