Devlet Devrim Soyunmayacakmış

Devlet Devrim’in bir hafta Önce kuruşu kuruşuna 5.500 lira sayıp evine getirdiği koltuklarda karşılıklı oturmuş, konuşuyoruz. Daha doğrusu o anlatıyor, biz dinliyoruz:

– «Her yılbaşında bazı arkadaşlar beyanat verir ye ‘Bu sene şunu yapicim, şunu yapmicim…’ der durur. Fakat içlerinden dediklerini yapabilenler çok azdır…»

Duruyor; masanın üzerindeki filtreli sigaradan bir tane alıp yakıyor, derin bir nefes çekiyor ve anlatmaya devam ediyor: «Sinemaya geldiğim gün ufacıktım. Kim ne derse kanıyor, kim neyi yap derse yapıyordum. Bir de baktım ki vamp olup çıkmışım…»





Devlet Devrim soyunma konusunda gerçekten çok dertli. Ona göre herhangi bir film için kendisiyle anlaşma yapılınca, oynayacağı rol eğer biraz kapalı ise filmciler «A... Bu rolü Devlet oynayacak, nasıl olsa soyunur,» diyor ve senaryoyu bir çırpıda değiştiriyorlarmış. Hatta bir defasında çok ilgi çekici bir şey olmuş. Adını vermediği bir filmci ile anlaşma yapmışlar ve senaryo hemen oracıkta değiştirilmiş ve filme birkaç dekolte sahne" eklenmiş. Fakat sonradan ne olduysa olmuş, anlaşma bozulmuş ve filmci o rol için bir başka artisti angaje etmiş. Devlet merakla filmi seyretmeye koşunca bir de ne görsün yerini alan arkadaşı, gırtlağına kadar kapalı değil mi?



- «Ama bu hiç soyunmayacağım demek değil tabii...» diyor. Bana senaryoyu verirler, okurum. Hakikaten o rol soyunmayı gerektiriyorsa soyunurum, ama bundan sonra her filmde sırf soyunmuş olmak için soyunan bir Devlet yok artık...»

O konuşurken tam karşısındaki masanın üstündeki gümüş çerçevenin içinde duran Metin Ersoy'un resmi ona gülerek bakıyordu. Zaten ev bir fotoğraf sergisine dönmüş... Ne tarafa dönseniz, bir fotoğrafla karşılaşıyorsunuz. Ya Metin'in, ya Devlet'in ya da her ikisinin birden...





- «Sonraaaa...» diyor ve 'a' ları alabildiğine uzatarak devam ediyor. «Bundan sonra üçüncü kadın da oynamayacağım...»

Beş yıllık tecrübesi ona teklif edilen her rolü oynamaması gerektirdiğini öğretmiş.

- «Sinemaya girdiğim günlerde bu karan tatbik edecektim de görecektiniz,» deyince şaşırıyoruz. «Yani ne olacaktı? dememize fırsat bırakmadan lafın gerisini getiriyor. «Eğer işin başından beri böyle yapsaydım bugün olduğum yerde saymazdım!» Biraz düşünüyor, sonra da kesin bir ifadeyle son kararını açıklıyor.



- «Haa. En önemlisini söylemeyi unuttum. Bundan sonra röportajlarda da soyunmayacağım...»

Aslına bakarsanız, filmlerdeki artistler ikiye ayrılıyor, iyi oyunları sayesinde tutulanlar, güzel vücutları yüzünden göze girenler... Devlet Devrim, İkincilerden... Eğer, şimdiye kadar soyunup dökünmeseydi filmlerde bu kadar iş bulabilir miydi? Baş role çıkmıyor ki şöhret sahibi olduktan sonra kapris yapsın: «Ben masum genç kız rolünde oynuyorum. Dizimin ucunu göremezsiniz!» desin... Hem seyirci hem filmci onu bir kere «Çıplak Devlet» olarak tanımış, «janrını» değiştirmesi çok zor...



Ama ne yaparsınız ki bir defa soyunmaya, daha doğrusu soyulmaya alışmış. Biraz rica, biraz minnet... Sonunda üstündekileri teker teker çıkarıyor ve birbiri peşi sıra patlayan flaşlara hiç aldırmadan poz veriyor. Sonunda resim çekme işi de bitiyor. Foto muhabiri makinesini, flaşını toparlarken o da yepyeni divanın üzerine gelişigüzel atılmış elbiselerini topluyor ve bir yandan da «Bu son. Bir daha röportajlarda da soyunmayacağım,» diyor...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 6. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir