Dünya Sinema Tarihi
ARTİSTLER DE KONUŞUYOR: Sesli filmin Hollywood'da yarattığı şaşkınlık ve panik, 1929'un sonlarına doğru azalmaya başladı. Şirketler artık sesli film çeviren rakiplerini tenkit edecek yerde ellerini çabuk tutup onlardan önce sesli film çevirmeye bakıyorlardı. Bu arada filmlerde artistlerin konuşmalarını da seyirciye duyurmak mümkün oluyordu. Tabii ilk sesli filmlerdeki artist konuşmaları, ilk defa kürsüye çıkan amatör siyasetçilerin konuşmaları kadar kötüydü! Fakat seyirciler söylenen sözün manasına hiç önem vermiyorlardı. Bu sıralarda bazı artistler yeni bir moda yarattılar. Artık çevirdikleri filmlerin senaryolarını dikkatle okuyorlardı. Kamera karşısında söyleyeceği sözlere fazla önem veren artistlerden biri de Mary Pickford idi
Bu ünlü yıldız ilk defa, sahnede çok tutunmuş olan 'Koket' isimli piyesten alınan filmde konuşmuştu. Genç kadın bu film sayesinde gerçekten büyük bir oyuncu olduğunu ispat etti. Daha sonra ise genç kadın eşi Douglas Fairbanks ile beraber «Hırçın Kız» filminde oynadı. Bu film karı - kocanın beraber çevirdikleri ilk sesli filmdi. Mary Pickford - Douglas Fairbanks çiftinin yıllarca önce beraber çevirdikleri bu filmi, yıllarca sonra Elizabeth Taylor - Richard Burton çifti çevirdi. Tabii Shakespeare'in bu ünlü eserinin iki ayrı devirde çekilen filmi, her bakımdan büyük farklar göstermektedir.
ŞARKICILARA İŞ DÜŞÜYOR: Artistlerin beyazperdede konuşmaları, dünya sahnelerinin ünlü müzikal artistlerine sinemanın yollarını açıvermişti. Sesinin güzelliğiyle şöhret yapmış olanlar için kamera karşısında konuşmak tabii ki çocuk oyuncağı gibi bir şeydi. İki yıl kadar önce hayata gözlerini kapamış olan ünlü müzikal artisti Jeannette McDonald, 1922 yılının sonlarında, Fransızların ünlü müzikal aktörlerinden Maurice Chevalier ile «Aşk Resmigeçidi» isimli bir film çevirmişti. Bu iki sanatçının oyun kabiliyeti ve ses güzelliği, Ernest Lubitsch'in başarılı yöneticiliğiyle birleşince unutulmaz bir film çıktı.
AYNI HİKAYE, İKİ DEĞİŞİK ROL: İngiliz roman ve hikaye yazarı Somerset Maugham'ın sık sık beyazperdeye aktarılan hikayelerinden biri de «Mektup»tur. Filmciler nesil değiştikçe bu hikayeyi yeniden pişirip kotarıp seyirciye sunarlar! Maugham'ın bu hikayesi ilk defa 1929 yılında sesli olarak filme alınmıştı. Amerikan tiyatrosunun ünlü yıldızlarından Jeanne Eagels, Maugham'ın kadın kahramanını canlandırmıştı. Herbert Marshall ise kadının sevgilisi rolündeydi. «Mektup» 1940'da ikinci defa beyazperdeye aktarılırken, Jeanne Eagels'ın yerini Bette Davis aldı. Herbert Marshall'a ikinci kopyada da rol verilmişti ama bu defa sevgiliyi değil de kadın kahramanın kocasını canlandırıyordu. Böylece Herbert Marshall, bir filmde iki ayrı rolde oynamış oluyordu.
KONUŞMA SIRASI MIKI FARE'DE: 1928 yılında Walt Disney adında bir genç adamın yarattığı «Karton Film» tekniğini seyirci süratle benimsemişti. 1929 yılında aktörler ve aktrisler kamera karşısında konuşmaya başlayınca, Walt Disney'in «Miki Fare»si de sesini seyircilerine duyurmak zorunda kaldı. Tabii Miki Fare'nin konuşması, herhangi bir artistin konuşmasından çok daha zor olacaktı ama Walt Disney karton filmlerin hiç bir konuda diğer normal filmlerden geri kalmamasını arzuluyordu. Gırtlağa kadar borca dalıp hemen bir seslendirme stüdyosu kurdu ve o günden sonra seyirciler, Miki Fare'nin sesini de duymak fırsatını elde ettiler. Sesli Miki Fare, sessiz Miki Fare'den daha çok beğenilmişti. Böylece de Walt Disney'e film yapımcılığında yeni ufuklar açılmıştı.
HEP AYNI HİKAYE: Zengin kızın fakir delikanlıya olan aşkı, ya da fakir kızın zengin delikanlıya olan aşkı, bütün dünya filmcilerinin her şeye rağmen bir türlü vazgeçemedikleri konulardan biridir. Her devirde, her fırsatta bu çeşit aşk hikayelerine el atılır ve devrin icaplarına göre hikayenin sonu değiştirilir! 1929’da çevrilen «Fast and Loose» (Sıkı ve Gevşek) isimli film de zengin kız - fakir delikanlı aşkını inceleyen, bol miktarda göz yaşartıcı unsurla dolu olan, kadın seyircilerin mendilsiz seyretmelerine imkan bırakmayan acıklı bir filmdi!... Zengin genç kızı ilk defa kamera karşısına çıkan Miriam Hopkins canlandırmıştı. Carol Lombard’ın da bu filmde rolü vardı, ama ismi jenerikte bile yoktu. Fotoğrafın sol köşesine dikkatle bakarsanız, Carole Lombard'ı görebilirsiniz.
DİKKATİ ÇEKEN BİR ÇİFT: Sesli film, sinema dünyasına pek çok yeni isim kazandırmıştı. Sesleri çirkin olan sessiz film artistleri birer ikişer perdeden kaybolurken, onların yerlerini yenileri alıyordu. Tabii sesli sinemanın büyük rağbet görmesi de sinema artistliğimin değerini bir hayli artırmıştı. Hollywood'da yeni isimler çoğalırken, filmciler, bir de uygun çift yaratma sevdasına kapılmışlardı. 1930 yılında Amerikan sineması yeni bir çift kazandı: Claudette Colbert - Fredric March. Paramout bir yıl önce sessiz çevrilen «Manslaughter» (İnsan Mezbahası) isimli filmi, sesli olarak yeniden çekmeyi kararlaştırınca, Claudette Colbert ile Fredric March da ilk defa başrolde oynamak fırsatını elde ettiler... Şöhrete ulaşabilmeleri için bir tek iyi film yetecekti. Ve süratle şöhret basamaklarını tırmandılar.
GANGSTERLER BEYAZPERDE DE: 1930 yıllarında Amerika'yı haraca kesen «Bonnie ve Clyde» çetesinin maceralarını hikaye eden film, 1968 yılında sinema dünyasında büyük bir ilgi gördü. Yeni bir moda akımını öncülük etti. Bu filimde oynayan artistlerin şöhretini artırdı. «Bonnie ve Clyde» zaman zaman çevrilen gangster filmlerinin en güzel değilse bile en ilgi çekenidir. Gangster filmlerinin ilkini Warner Bros Şirketi 1930 yılında çevirmişti. Mervyn Leroy'un yönettiği «Küçük Sezar» sinemada gangster filmleri modasının başlamasına sebep oldu. Ve Küçük Sezar rolü ile Edward G. Robinson'un yıldızı parladı. Artık Robinson gangster filmlerinin vazgeçilmez aktörü olmuştu. Fotoğrafta Edward G. Robinson ve Douglas Fairbanks «Küçük Sezar» filminde.
MARLENE DIETRICH AMERİKA'DA: Alman sinemasının en başarılı artistlerinden Marlene Dietrich, Amerika'da ilk filmini 1930 yılında çevirdi. Sonradan «Mavi Melek» filmiyle şöhretin zirvesine ulaşan bu ünlü artist, «Morocco» filmindeki başarılı oyunuyla seyircilerin hayranlığını kazanmıştı. Marlene Dietrich'in bu filmdeki rol arkadaşı Gary Cooper'di. Aktörün gençlik yıllarında çevirdiği bu film, meslek hayatının bir dönüm noktası olmuştu. Josef von Sternberg'in yönetiminde çevrilen «Morocco», çok beğenilince, Marlene Dietrich, şöhretini bu rejisöre borçlu olduğunu düşünerek, bundan sonra da onunla birkaç film daha çevirmek istedi. Gerçekten de Marlene Dietrich'in, Josef Sternberg'in yönetiminde çevirdiği filmlerin hemen hepsi sinema dünyasının en ilgi toplayan filmleri oldu.
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 24. SAYISI