Şarkıcı Zümrüt, Asker Eşinin Yolunu Bekliyor
Saçları omuzuna kadar dökülmüş kız, derinden derine göğüs geçirdikten sonra konuştu: «Eğer, Ahmet olmasaydı rüyamda bile görmezdim Ankara'yı.» Son derece ince bir yapısı vardı. Kalın gözlüklerinin arkasında ışıl ışıl yanan gözlerini Boğaz'ın mavi sularına doğru çevirdi. Dudaklarından tamdık bir şarkının melodisi döküldü. «Sevgim», diyordu genç kız, «Sevgim o ağustos güneşinden bile kat kat sıcaktır.» Bu melodi Petula Clark'ın «My Love» adlı şarkısını hatırlatıyordu insana: «Sevgim o kadar ki, denizlerin bile en derini».
Zümrüt, İstinye sırtlarından Boğaz'ın engin sularına bir kere daha baktı. Bir çoban koyunlarını otlatıyordu. Koştu koyunların yanına gitti. Ufak kuzu korkup kaçtı. Sonra bir başkasında şansını denedi. Fakat yine olmadı. Güldü, bu sefer melodisiz konuşmaya başladı. «Şunlara bak, ne kadar cana yakın şeyler. İstanbul'un kuzuları bile bir başka geliyor bana. Dünya yüzünde İstanbul gibi ikinci bir şehir yok...»
Zümrüt uzun süredir Ankara'da idi. Eşi başkentte vatani görevini yapıyordu. Onu yalnız bırakmak istememişti. Ama İstanbul'da doğup büyüdüğü için birden Anadolu'nun kavuran havasına alışamamıştı. Yüzme havuzunda değil, Marmara'nın tuzlu sularında serinlemeyi biliyordu. İstanbul'dan uzak kalmak hiç hoşuna gitmemişti, ama sevdiğinin yanında olunca, yüzme havuzu okyanus gibi gelmişti, Zümrüt'e.
- «Bu yaz burada kalacağım. Ankara'ya gitmek yok. Dragos'taki evimizde her halde iyi bir tatil yapacağım. Ahmet de fırsat bulursa gelecek buraya. Yakında yeni bir plağım daha çıkacak. Onu hazırlıyorum.»
Zümrüt bunları söylerken, alnında biriken terleri fark etti. Hava müthiş sıcaktı. Beyaz mendil bile bu sıcaklıktan yanmış olacak ki, genç kızın alnına yaklaşır yaklaşmaz küçük ter damlacıklarını bir solukta emdi.
Zümrüt oturduğu yerden kalktı, yokuş aşağı uçarak inerken dudaklarında yine aynı şarkı vardı: «Sevgim O kadar...»
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 28. SAYISI