«Mayerling» faciası filminin artist kadrosu hazırlanırken başrollerden birinde, İmparatoriçe Elizabeth rolünde, Ava Gardner'in oynaması kararlaştırılmıştı. Buna, rejisör Terence Young karar vermişti. Eh Ava Gardner, artık yaşını başını almış bir artist eskisiydi... Gençlik yıllarında Amerikan sinemasının en cazip yıldızı olarak milyonları kendine hayran etmişti, ama kırk altı yaşındaki Ava'nın da artık genç kadın rollerini bırakıp ağır başlı anne hüviyetine bürünme zamanı gelmişti. Yalnız bu arada filmcileri düşündüren küçük bir nokta vardı: Ava Gardner'i İmparatoriçe Elizabeth rolü için fazla yıpranmış buluyorlardı. İmparator Franz Joseph'in zeki ve zarif eşini yılların yıpranmış Ava'sı acaba başarıyla canlandırabilir miydi? Rejisör Terence Young hariç, hemen herkes Ava Gardner'in yerine bir başka sanatçının seçilmesini istiyorlardı. Ama ne çare ki, son söz rejisördeydi...

Terence Young, bu konuda kararının kesin olduğunu belirttikten sonra herkes aynı şeyi düşünür olmuştu: İmparatoriçe rolüne uygun bir artistin seçilememesi yüzünden acaba bu önemli film bir fiyaskoyla neticelenir miydi? Fakat Ava Gardner stüdyoya adımını attığı an, kafalardaki bu kötü fikirler yok oluverdi. Gerçi yıldız biraz şişmanlamıştı, ama yüzündeki ifadede en küçük bir değişiklik göze çarpmıyordu. Yıldız tıpkı yıllarca önce olduğu gibi yine gençti, yine dinçti.

Hele İmparatoriçe Elizabeth rolünde oynamak fikri yıldıza pek cazip gelmiş, üç yıllık bir ayrılıktan sonra tekrar kameranın karşısına geçmek Ava'yı adeta gençleştirmişti.

Başta artistin oğlu rolünü oynayan Ömer Şerif olmak üzere kadrodaki erkeklerin hepsi birden Ava'nın etrafında birer pervane kesilmişlerdi. Ava'nın bir işareti, hepsinin birden onun yanına koşmasına yetiyordu. Ömrünün yarısını kamera karşısında geçirmiş olan Ava Gardner, belki de meslek hayatının en mutlu günlerini «Mayerling Faciası» isimli film çevrilirken yaşadı.

Ünlü yıldız, ilk filmini 1940 yılında çevirmişti. Sinema artisti olmayı hiç düşünmediği halde kayınbiraderinin ısrarı üzerine bir fotoğrafını MGM şirketine göndermiş, böylece hayatının akışı bir anda değişivermişti. Genç kadın, «We Were Dancing» (Dans Ediyorduk) isimli filmi çevirdikten sonra sinemaya bağlanmış ve yuvasını, ileride doğacak çocuklarını ikinci plana atmıştı. Şöhretin zirvesine yaklaştığı günlerde Ava macera dolu hayatiyle, sinemaseverleri hayli meşgul etmişti. Ünlü cazcı Artie Shaw ve ünlü aktör Mickey Rooney ile evlenip ayrılmış, çevresindeki yakışıklı erkeklerin sayısı her geçen gün arttıkça artmıştı. Nihayet günün birinde sinema ve müzik dünyasının ünlü sanatçısı Frank Sinatra'ya aşık olması, Ava Gardner'in meslek hayatını da, özel hayatını da sarsmıştı. Ava ile Frank Sinatra'nın evlilik hayatı pek fırtınalı geçmiş ve iki şöhret birbirini çılgınca sevdiği halde, selameti ayrılmakta bulmuştu...

Ava Gardner, Frank Sinatra'dan ayrıldıktan sonra Amerika'yı terk etti. Acı, tatlı bin bir hatırayla dolu olan anavatanında yaşamak istemiyordu. Kendine vatan olarak Ispanya'yı seçmişti. Yıllarca İspanya sosyetesi Ava Gardner'in maceralarının dedikodusuyla çalkalandı durdu. Sinemanın esmer yıldızı nereye gitse dikkati çekiyor, yalnız yaşaması biie onun dedikodulara hedef olmasını önleyemiyordu. Yıllar geçtikçe çevresindeki hayran kalabalığının azalması ihtimali, ihtiyarlık yıllarında yalnız kalma korkusu, Ava'nın sinirlerini de bozmuştu. Fakat ünlü yıldız üç yıl önce «Incil» filmindeki başarılı oyunuyla tekrar filmcilerin dikkatini çekmesini bilmiş ve nihayet Terence Young bu cazibeli fakat şanssız yıldıza bir şans daha vermişti. Ve Ava, bu son şansını gayet güzel kullandı.

Ava Gardner'in tahminlerin aksine yaşlanacak yerde daha gençleşmiş olduğunu gören filmciler, yıldızın bunca zaman film çevirmemiş olmasına hayıflanıyorlar ve bundan sonra onun peşini bırakmamayı düşünüyorlar... Evlilik hayatında aksiliklerden bir türlü kendini kurtaramayan Ava Gardner, meslek hayatındaki başarılarıyla talihsizliğini yenmeye çalışacak.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 29. SAYISI