Erol Tezeren Askerde
Tam Sinematek Derneğinin gösterilerinde «Arslan Asker Şvayk» ı seyrettiğimiz günlerde idarehanemize İskenderun’dan kalınca bir zarf geldi… Açıp baktık. Askere gider gitmez vefa duyguları depreşen yerli sinemanın çatık kaşlı ve sert jönprömiyesi Erol Tezeren gönderdiği mektupta askerliğin «acemilik» devresini atlatıp «usta bir er» olduğunu yazıyor ve İskenderun’daki günlük hayatını anlatıyordu. Mektubu başından sonuna kadar okuduk ve şu neticeye vardık: Çekoslavakların üniü askeri Şvayk’la bizim «Arslan Asker Erol»’umuz arasında «iyimserlik» bakımından en küçük bir fark yok.
Erol da «mantığın bittiği yerde askerlik başlar» gibi birtakım münakaşa edilebilecek sözleri elinin tersiyle itmiş ve askerde karşılaştığı her şeyi delikanlı yaşına rağmen «görmüş geçirmiş» biri olarak değerlendirmiş. Bunun neticesi olarak sabah erken kalkmaktan tutun da gece muayyen bir saatte yatmak zorunluluğuna kadar alışamadığı her şeyi askerliğin tabii - ve mantıki - bir icabı olarak görüyor. Satırları arasında şikayete ya da sızlanışa benzeyen tek bir kelime bulamıyorsunuz. Mektubunda «kol numarasını alıp alaya çıktığını», «personel bürosunda vazife sidiğini», «yemin ettiklerini» ve sonra «Ankara'dan gelerek her eri askerden önceki işine, mesleğine ve tahsiline göre,, ondan en iyi şekilde faydalanmayı sağlayacak şekilde sınıflara ayıran heyetin» karşısına çıktığını yazıyor.
Erol Tezeren'in mektubu bu minval üzere devam ediyor. Yalnız son sayfanın masum satırları içinde yan yana gelen birkaç kelime Erol Tezeren'in bunca askerliğine rağmen Yeşilçam modalarını takipten kurtulamadığını gösteriyor. Erol katiplikten artakalan zamanını mızıka taburunda geçiriyor ve orada kendi deyimiyle «ufak tefek aranje parçalar söyleyip neşesini buluyor» muş. İster misiniz, Erol terhis olunca yolunu bekleyen filmcilere bir gülücük yapıp kendini sahneye atıversin de şarkıcı olsun?
Erol Tezeren, asker mektubunu «Geldim, gördüm, şarkı söylüyorum» diye bitiriver... Siz şarkı söylemesine istediğiniz kulpu takın artık... İster sevincinden şarkı deyin, ister «yatırım yapıyor» deyin!... Ne derseniz deyin...
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 8. SAYISI