Gangsterlerin Dönüşü



Film çevirmek istiyorladı, ama ellerinde şöyle dişe dokunur, geniş seyirci kitlelerini ilgilendirecek ilgi çekici bir konu yoktu. Gizli ajan filmlerinin tadı kaçmıştı. Seyirciler artık romantik aşk hikayelerini pek önemsemiyorlardı. Harp filmlerinden ise çoktan bıkılmıştı. Eski hikayeler karıştırılırken filmciler, ellerine ilgi çekici bir hikaye geçirmişlerdi. 1920 yıllarında Amerika'yı haraca kesen Bonnie ve Clyde adındaki gangsterlerin hayat hikayesi pekala ilgi çekici bir film haline getirilebilirdi.





«Bonnie and Clyde» filmi çevrilirken filmciler ortaya başarılı bir macera filmi çıkarmaktan başka bir şey düşünmemişlerdi. Hele «Bonnie and Clyde» ın böyle sinemada yeni bir cereyan doğmasını sağlayacağım akıllarının köşesinden bile geçirmiyorlardı. Ama bunun bir önemi yoktu. Zira Kristof Kolomb da Hindistan'a gitmek için kısa bir yol ararken yeni bir kıta keşfettiğinin farkında değildi. Eğer yeni bir kıta keşfettiğini anlasaydı tıpkı ünlü İspanyol seyyahı gibi «Bonnie and Clyde»i çevirenler de filmin bütün dünyada yeni bir moda yaratacağını, gangster filmlerinin yeniden rağbet görmesine sebep olacağını akıllarına getirmemişlerdi. Onların tek gayesi, seyircinin merakla ve ilgiyle seyredebilecekleri, kar getiren bir film çevirmekten ibaretti. Fakat daha filmin galası yapılmadan filmin ismi bütün dünyaya yayıldı. Hele dünyanın büyük şehirlerinde tertiplenen galalara filmin baş artistleri filmdeki kıyafetleriyle gelince «Bonnie and Clyde» modası bir anda dünyayı sardı. Sanki birisi sihirli bir değnekle, dünyaya şöyle bir dokunuvermiş ve dünya, kırk yıl öncesine dönüvermişti...





«Bonnie and Clyde» dünyada böylesine sükse yapınca Hollywood filmcilerine de gün doğdu... Artık hikaye sıkıntısı çekmeyecekler. «Acaba seyirci hangi filmden hoşlanır,» diye kafa patlatmayacaklardı. Çünkü «Bonnie and Clyde» 1930 yıllarının gangster filmleri modasını yeniden diriltmişti. Artık uzun boylu hikaye aramaya lüzum yoktu. Bir zamanlar Amerika'yı dehşete düşürmüş olan ünlü gangsterlerin hayat hikayelerinden alınan filmleri allayıp pullayıp yeniden çevirmek pekala mümkündü.

Gangster filmlerinin böyle birdenbire rağbet görmesi, bütün filmcilerin dikkatlerini bu konu üzerinde toplamalarına sebep oldu.





Amerikan sinema tarihine oir göz atılacak olursa gangster filmlerinin bir devrin doğmasına sebep olduğu görülür. Bu türdeki filmlerin ortadan kalkmasıyla Amerika'nın sinemadaki hegemonyası hayli sarsılmıştı. Tabii günümüzün filmcileri, gangsterlerin hayat hikayelerini filme alırken bugünün seyircisinin zevklerinin, düşüncelerinin eski devirlerdekilerden çok daha değişik olduğunu biliyorlar, yapacakları eski gangster filmlerini ona göre tashih ediyorlardı.

1930 yıllarının gangster filmlerini görmüş olanlar hatırlarlar. O zamanın filmcileri, sokak ortasında peynir ekmek yer gibi adam öldüren gangsterlerin bu kanun dışı davranışlarını romantik bir hava içinde seyirciye vermeye çalışırlardı. Filmin sonunda da azılı gangster bir çeşit halk kahramanı olup çıkıverirdi. Şimdi gelin eski gangster filmlerine ve onlarda baş rolleri oynamış aktörleri şöyle bir gözden geçirelim.





Gangster filmlerinin unutulmaz aktörü James Cagney, 1930'da «Public Enemy» (Halk Düşmanı) filmini çevirdiği zaman adı sanı duyulmamış bir aktördü. Fakat azılı gangster rolündeki başarısı onu şöhrete ulaştırmaya yetmişti. Daha sonra da James Cagney, kadınları saçlarından tutup sürükleyen, karşısına çıkanları kurşun yağmuruna tutarak insafsızca öldüren gangster tipiyle şöhretini uzun yıllar devam ettirmişti.

Chicagolu gangsterler arasında «Little Caesar» adıyla anılan azılı gangsteri beyaz perdede ilk defa canlandırmak şerefi Edward G. Robinson'a nail oldu. Gangster filmlerinin sinemaya kazandırdığı bu ünlü aktör de James Cagney gibi dostuna düşmanına aman vermeyen azılı gangster olarak büyük bir mevki kazanmıştı...





Bugün bile acaba gangsterlerin kralı Al Capone'nin adını duymamış olan var mıdır? Bu azılı gangsterin hayat hikayesi birçok defalar filme alınmış, sinemanın şöhretli aktörleri Al Capone rolüne her devirde talip olmuşlardır. Sadece 1931 yılında elli gangster filminin çevrildiğini belirtmek her halde o devirde sinemada gangsterlerin hayat hikayelerine ne kadar fazla önem verildiğini anlatmaya yeter sanıyoruz.

Paul Muni, Edward G. Robinson, Humphrey Bogard, Richard Widmark ve George Raft sinemadaki şöhretlerini hep gangster filmlerindeki başarılarına borçludurlar. Ve bunu da hiç bir zaman unutamamışlar her vesileyle söylemişlerdir.





Paul Muni, «Scarface» (Yaralı Yüz) isimli filmdeki oyunuyla milyonların hayranlığım kazanmıştı. Edward G. Robinson da daha önce belirttiğimiz gibi şöhretini gangster filmlerine borçludur. Humphrey Bogart'a gelince... O da şöhretini bu türdeki filmlere borçluydu, ama değişik tipi ve oyun gücünün üstünlüğüyle sadece gangster filmlerinin oyuncusu olmadığını filmcilere kabul ettirmiş, değişik türlerdeki filmlerde oynamıştı. Fakat her şeye rağmen Humphrey Bogart da 1920- 30 yıllarının gangster tipinin bir örneğini meydana getirmişti, gangster filmlerinin bayraktarlığım yapmış ve bu yüzden de sinemaseverler arasında büyük bir hayran kütlesine sahip olmuştu. Aktörün ölümünden yıllarca sonra bile hayranlarının onu unutamamaları da Humphrey Bogart'ın mesleğinde ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir.



Richard Widmark, macera filmlerindeki başarısıyla günümüzün tanınmış aktörleri arasına girmiştir. Fakat o da şöhret yolundaki ilk adımım gangster filmleri sayesinde atmıştır.

George Raft, kısık sesi, rugan pabuçları, çizgili elbisesi ve sert davranışlarıyla özel hayatında da tipik bir gangstere benzediği için yıllar yılı şöhrete devam ettirmiştir.

Bu arada Rod Steiger, Jason Robards, Mickey Rooney gibi şöhretlerin de Gangster ilimlerinde gösterdikleri başarıyı hiç bir zaman küçümsememek gerekir.





«Bonnie and Clyde» filminden sonra «St. Valentine Day's Massacre» (St. Valentine Günü Katliamı) isimli bir gangster filminin çekimine başlayan Amerikalı ilimciler, bugün gangster ilimleri devrine yeniden dönmüş olmanın heyecanı içindeler. «St. Valentine günü Katliamı, Al Capone'un güpe gündüz, şehrin en işlek yerinde bir sürü insanı öldürtmesini hikaye eden ve hayalden ziyade gerçek olaylara dayanan bir filmdir.

Filmin rejisörü Roger Corman, «Bu filmi biraz da seyirciye gerçekleri anlatabilmek için çevirmeyi kararlaştırdım,» demektedir. «Sinema her zaman hayale hitap etmemeli, seyirciye yaşadığı dünya hakkında bir fikir verebilmeli...»



Gangster Al Capone'u bu filmde Huphrey Bogart'a olan benzerliği sayesinde isim yapan ve onun dul eşiyle evlenen Jason Robards canlandırıyor. 1959'da çevrilen ve Al Capone'un hayat hikayesini anlatan filmde ise ünlü gangsteri Rod Steiger canlandırmıştı.

Filmciler bir tarafta eski gangster hikayelerini yeniden ele alıp yeni bir anlayışla seyirciye sunmaya hazırlanırlarken, bu çeşit macera filmlerine günümüzün olaylarıyle ilgili filmleri de eklemeyi unutmuyorlar. Bugün Amerika'da gangsterler belki kırk yıl önce olduğu gibi sokak ortasında bir sürü insanı öldüremiyorlar, devlet içinde devlet kurmak cesaretini, cüretini gösteremiyorlar, ama perde arkasında faaliyet gösteren maceraperestlerin bulunmadığını da kimse iddia edemez. Dünyayı dehşete düşüren Mafia Çetesi, 1930 yıllarının gangsterlerinden belki de pek farklı değil. İşte dünya sinemasına yeniden gangster filmleri hakim olunca Mafia çetesinin maceraları da beyazperdeye aktarıldı. Bundan kısa bir süre önce tamamlanan bir filmde Kirk Douglas, Mafia çetesine mensup bir SicilyalIyı canlandırdı.



«Bonnie and Clyde» filminin açtığı çığır, psikologların feryatlarına, öğretmenlerin, ana ve babaların şiddetli itirazlarına rağmen daha hayli zaman sinema dünyasını tesiri altında tutacağa benziyor. Ama acaba, perdenin yeni gangsterleri, sinema seyircisine hayli heyecanlı dakikalar yaşatmış olan eski gangsterlerin yerini doldurabilecekler mi? Bir Kirk Douglas, bir James Cagney olabilecek mi? Bir Warren Beaty, Bogart'ın tahtına kurulabilecek mi? Bakalım bekleyelim. Bu soruların cevabını en doğru şekilde zaman verecek bize...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 15. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir