Monica Vitti’nin Üç Cephesi




En büyük aşkı tiyatro idi. Daha küçücük bir çocukken sahne sanatçısı olmayı aklına koymuş, bu aşkı uğruna her türlü fedakarlığa katlanmaya kendini hazırlamıştı.

Tiyatrodan başka hiç bir şeyle ilgilenmeyecek, kimseye de önem vermeyecekti. Fakat aradan yıllar geçtikten sonra yeni bir aşk Monica’nın hayatına renk kattı. Güzel yıldız, hükmetmesini seven, olgun erkeklerden hoşlanıyordu. Bir televizyon filminin çekimi sırasında tanıştığı rejisör Michelangelo Antonioni, Monica’nın aradığı erkek tipine tam olarak uyuyordu. İkisinin arasında başlayan iş arkadaşlığı, kısa bir zaman içinde hararetli bir aşka döndü. O kadar ki, Monica, Antonioni uğruna ilk aşkı tiyatrodan vaz geçmeyi bile düşündü. Michelangelo Antonioni, onun için baba, ağabey, arkadaş ve sevgili olmuştu… Onu çevresindeki diğer erkeklerle karşılaştırıyor ve her bakımdan üstün görüyordu.






Monica, böylece ilk aşkını unutmuş, Antonioni’den başkasını düşünmez olmuştu. Nihayet uzun yıllar nişanlı kaldığı erkekle evlendikten sonra aradığı mutluluğu buldu. Ama bu arada Antonioni’nin bazı kusurlarının bulunduğunu da fark etmedi değil. Bu kusurları da genç yıldız şöyle anlatıyor:

– «Ben kamera karşısında çalışırken kocam bana bir eşya, bir makine muamelesi yapıyor» diyor, onun soyadını taşıdığımı unutuveriyor. Hatta arada sırada bilmeden, farkına varmadan kalbimi de kırıyor. Fakat hiç bir zaman da beni değiştirmeye kalkışmıyor. Ben onu bütün kusurları ve meziyetleriyle olduğu gibi kabul ettim. O da bana karşı aynı şekilde davrandı…»






Monica Vitti, giyim konusunda kendi bildiğini okur ve zevkine göre giyinir. Modayı hiç önemsemez. Kendisine yakışan kıyafetin modası geçmiş de olsa onun nazarında kıymeti devam eder. Evinde misafirlerini daima uzun elbiselerle karşılar. Aynanın karşısında saatlerce saç taramak en büyük zevklerinden biridir. Topuz yapmaya bayılır, ama yüzüne topuzlu saçın yakışmadığını bildiği için de sokağa topuzla çıkmaz… Genç kadının yeşil ve mavi renklere karşı özel bir merakı vardır. Hele yeşilli – mavili desenli kumaşlara bayılır. Vücudunu daima ince, uzun gösterecek elbiseleri giymeyi tercih eder. Saçlarının sarı olması en büyük üzüntüsüdür.






Siyah saçlı kadınlara gıpta ettiğini söyler, fakat siyah saçın ona hiç yakışmadığını bildiği için de bu zevkini içinde saklamayı tercih eder. Ev işi yapmaktan çok hoşlanır, ama ayrı dairesinde oturmaktadır. Karı – koca birbirlerini görmek istedikleri zaman aradaki merdivenden birbirlerinin dairesine gitmektedirler. Antonioni de, Monica da çalışırken yanında bir başkasının bulunmasını katiyen istemez. Monica mutfakta sessiz sedasız kocasına yemek hazırlarken zamanın nasıl geçtiğini unutur. Dikiş dikmekten nefret eder, ama yün örmeye bayılır. Modellerde gördüğü örnekleri çıkartmak onu saatlerce oyalar… El işlerinin dışında kitap okumak, caz müziği dinlemek en sevdiği eğlencelerin başında gelir.






Makyaja fazla önem, vermez. Sadece gözlerim boyarken dikkatli davranır. Dudaklarına daima açık renk ruj sürer. Geceleri bir toplantıya giderken aşırı makyaj yaptığı görülmemişti.

Esrarengiz bir kadın olmak istemediği halde kamera karşısında hep esrarengiz bir kadın hüviyetine bürünmek zorunda kalan Monica Vitti, bu kılığa kocasının zoruyla girmiştir. Antonioni, Monica’ya esrarlı havanın her şeyden fazla yakıştığını ileri sürdüğü için o da kendini sevdiği erkeğin kararına ve zevkine uymak zorunda hisseder. Genç kadın, evlilikte mutlu olabilmek için kadının dizginleri elde tutması gerektiği inancındadır. Antonioni ile aralarındaki münasebetin mahiyetini şöyle açıklar:






– «Erkeğe, onun hükmü altına girmiş havasını uyandırıp hükmetmek daima iyi neticeler veren usuldür. Antonioni, çevresindekilere hükmetmesini çok sever. Ben de onun bu düşüncelerine hürmet etmesini bildim. Fakat özel hayatımızı dikkatle gözden geçirirseniz, Antonioni’nin hep benim dediklerimi yaptığını görürsünüz.»

Monica’yı arkadaşları çok severler. Arkadaş edinmekte pek usta olan genç kadın tatlı dili sayesinde herkese dediğini yaptırmaktadır.

Evlilik hayatında da Monica, kocasının zevklerine hürmet eder ve bu sayede de karı – koca aralarındaki büyük yaş farkına rağmen bir arada mutlu bir hayat sürmektedirler… Kocasının sevdiği yemekleri pişirmekten asla bıkmaz… Onun giyimiyle de bizzat meşgul olur.



Monica Vitti’nin kısa bir süre içinde sinemada şöhrete ulaşmasının sırrı rol yaparken yarattığı tipin hüviyetine tam manasıyla bürünmesi ve bir süre için kendini unutmasıdır. Komedi rollerinin onun tipine gitmeyeceğini düşündüğü için «bir de komedide şansımı denesem» demeyi aklından bile geçirmez. Başarı elde ittiği sahada ilerleyip şöhretini artırmak ona yeter. Bazılarına sorarsanız, Monica haris bir kadındır ve sırf ihtiraslarını yerine getirmek için Antonioni ile evlenmiştir. Monica ise bu iddialara gülüp geçer: «İlk aşkım tiyatro idi, ikinci aşkım ise Antonioni, ikisine de ihanet etmeyi hiç düşünmediğim gibi, birinin uğruna diğerini feda etmek de aklımdan geçmedi. Zaten bir kadının aklı varsa, iş hayatiyle his hayatını birbirine karıştırmak gafletinde bulunmayı…



Monica Vitti vücut güzelliğini korumak için gıdasına çok dikkat etmektedir. Sabah, akşam banyo yapması sayesinde yorgunluktan pek şikayetçi olmadığını, yüzünü, mahiyetini bilmediği kremlerle tanınmaz bale getirmekten daima çekindiğini belirtir. Cildinin güzelliğini korumak için de bol bol meyve ve sebze yediğini itiraf eder.

Monica Vitti, çalışkan, samimi, olduğu gibi görünmekten sakınmayan mutlu bir genç kadındır. Bugünkü başarısının sırrı da budur.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 30. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir