Gülriz Sururi de Şarkıcı Oldu
Kadıköy’de Opera sinemasında bir kadın büstü var. Üzerinde: «Suzan Lütfullah» adı ile doğum ve ölüm tarihleri yazılı… 1928 yılında ölen ilk Türk primadonnasının kızı Gülriz Süruri, 1968 yılının 1 martında mikrofona çıkıp kendi biyografisini şarkiyle anlatacak ilk tiyatro oyuncusu olacak. Annesinin ve kızının bu ilk sıfatların» isterseniz sizlere biraz daha açıklayalım:
– «Gülriz Hanım, bu mikrofonda ‘ilk defa kendi biyografisini veren aktris’ ne demektir?»
- «Sahnelerde çocukluğumdan itibaren bugüne kadar söylediğim şarkıları kronolojik olarak, sırayla okuyunca 'müzikal biyografim' ortaya çıkacak. Bundan yılla önce çocukluğumda İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü'nde «Şehrazat» adlı bir şarkı söylerdim:
Şehrazat, şarkın tatlı gölü Ne yaman bir dilberdi Herkesi deli ederdi Bi rnumaralı şarkım bu... Sonra «Ayşem» Operetindeki şarkı:
Aman Ayşem, canım Ayşem Gel aç şu duvağı Uzat bana ateşlenen O yangın dudağı
Arkadan «Deli Dolu» operetindeki, Bedia Muvahhit ve Zozo Dalmas'ın söylediği: «Pedimi pedakimu Sağa po poli poli» şarkısı ve en son olarak da «Çardaş Fürstin» deki:
Genç kızlar, genç kızlar Güzel melekler... şarkisiyle benim potpuri bitecek... Hani herkes şarkı söylüyor, ama benimkiler biraz başka olacak. (Son cümleyi Gülriz söylemedi, ama söylemek istedi). 15 dakikalık bu müzikal biyografiden sonra Blues'ten kantoya kadar bir başka programım var: Odetta adlı zenci kadın şarkıcının, Ülkü Tamer'in sözlerini Türkçe'ye çevirdiği, bir zenci halk türküsü, sonra, Peruz'ların, Şamram'ların bir kantosu: BEYAZ
GERDAN
Ah bana yazık oldu
Pek çok sevdim bir nevcivan
Çok severdi can yakmayı
Garip garip ağlatmayı
Bunun hemen arkasından da bir Laz türküsü...
Konagin kapisunda
Hanuma bak hanuma
Sonra, şair Cemal Süreyya ile Haldun Dormen'in sözlerini tercüme ettikleri şarkılar. Bunları Kanat Gür orkestrası ile söyleyeceğim. Aranjmanları Atilla Özdemiroğlu yapıyor.»
- «Neden şimdiye kadar mikrofona çıkmadınız?»
- «Ben, modaya uymadım. Yıllardan beri (8 yıl önce İrma'yı oynarken bile) teklif etmişlerdi. Fakat şimdi, kendi İrma'mız tuttu. Yeni oyun koymak için prova yapmıyoruz. Boş vaktim çok. Teklif de parlak olunca kabul ettim. Bir ay için elli bin lira veriyorlar... Doğrusu büyük para. Hem kısa bir müddet söyleyeceğim: Bir ay... Haldun Dormen tıpkı sahneye bir piyes koyar gibi bu Show'u yönetiyor. Bana 'Niçin, şarkı söylüyormuş?' diyorlar. Ben de. Tiyatrocu olduğum için,' diye cevap veriyorum. Malum ya, tiyatronun ilk çağlardaki başlangıcında önce müzik ve şarkı vardı.»
- «Halk sizi beğenirse, tutarsa devamlı olarak şarkıcılık yapar mısınız?»
- «Play-Boy'la yaptığım kontratta, lokal sahibi isterse mukaveleyi 10 gün daha uzatabilir.»
- «Ya tiyatro... Şarkıcılık uğruna tiyatrodan ayrılır mısınız?»
- «Asla! Ben tiyatrocu çocuğu olarak doğdum, tiyatrocu olarak öleceğim. Sadece, şarkı söyleyebileceğimi görmek ve göstermek istedim. Hepsi o kadar...»
Gülriz Sururi daha çok şeyler anlattı. Tatlı, zeki, hesaplı, ölçülü sözler. Anadan doğma tiyatro sanatçısının raks ve şarkı gibi, ilk tiyatronun «marifet» sayılan kısmını ustaca icra edip nasıl ön plana geçiyorsa, mikrofon basında da, kendine şarkıcıyım diyenleri geride bırakacağına eminiz. Hele son yıllarda mikrofon tekniğindeki büyük ilerleme, eskiden mahalle aralarında sakız çiğneyip seksek oynayan kızları da «vedet şantöz» yapacak hale geldikten sonra «ilk Türk primadonnası» Suzan, Lütfllah'ın ve sahnede 40 yıl operet oynamış tenor Lütfullah Sururi'nin kızı niçin hepsinden şahsiyetli bir şantöz olmasın?
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 8. SAYISI