Halil Kamil Film Stüdyosu’nda Yangın




Şişli Camisinin yanından Levent’e doğru, geçerken sol tarafa bakınız: Eski ahşap bir bina görürsünüz. 40 yıllık Halil Kamil Film Stüdyosu burasıdır. Duvarlarında 1918’de, 1928’de çevrilmiş filmlerden fotoğraflar var: Sararmış, kıvrılmış, eski hatıralar… Naşit’ler, Muhsin’ler, Raşit Rıza’Iar, Neyyire Neyir’ler, Hazım’lar, Sait Köknar’lar, Madam Kalitea’lar, Fehim Beyler, Onnik Binemeciyan’lar, Şadi’ler…






Geçen hafta, SES 1966-67 Kapak Yıldızı Yarışmacısı Turgut Akaslan’ın «Karaoğlan Bizanslı Zorba» adlı filimde, rol icabı, başı kesilecek ve bir tepsi içine konulup (gene SES Kapak Yıldızlarından) Esen Püsküllü’ye gösterilecekti. Bunu yaptıran hain Roma İmparatoru rolünü de Tanju Gürsu oynayacaktı. Set hazırlanmış, rejisör Suat Yalaz (aynı zamanda filmin prodüktörü) kameracıya:

– «Dikkat!» diye bağırmıştı.






SES foto muhabiri Tamer Güvenç de makinasını ayarlamıştı, Turgut Akaslan’ın film hilesiyle kesik gösterilecek başını çekmek üzereydi. Turgut Akaslan, bir kafa geçecek genişlikte delik açılmış masanın altına girdi, başını boynuna kadar yukarı uzattı.

– «Motor!» sesiyle kamera çalıştı. Daha doğrusu çalışmaya başladığı saniyede:






– «Yangın vaaaar!» diye ortalığı çınlatan bir feryat duyduk. Fon perdesi olarak kullanılan büyük örtünün arkasından kocaman bir alev fışkırdı. Bunu gören set işçileriyle 30 oyuncu bir anda paniğe kapıldı. Hemen sokağa kaçmak üzere birbirinin üzerine yığıldılar. Kapılar kırıldı, herkes soluğu Şişli caddesinde aldı. Neden sonra içeride on binlerce liralık dekor, kostüm, makine, kamera, projektör kaldığı anlaşıldı ve tekrar içeri girip «mal canın yongasıdır» diyerek sinema malzemesini dışarı taşıdılar.






Yalnız, Romalı ayakkabıları giyen oyuncular kendi modern pabuçlarını kaybetmişlerdi. «İmparator» Tanju Gürsu harmaniyesini yaldızlı tahtında bırakıp kaçanların başında geliyordu. 20 dakika sonra itfaiye geldi. 20 yıl önce Türkiye sinemalarında on binlerce defa gösterilip de hurdaya çıkmış filmlerin yığıldığı depoyu ve üstündeki evi (yandıktan sonra) söndürdü…






Ahşap evde ses mühendisi Hikmet Kuyucu, iki çocuğu ve eşi vardı. Onlar kaçıp kurtulmuştu. Yeşilçam’da birkaç dakika sonra haber duyulduğu için yerli sinemanın hemen bütün iş sahipleri Halil Kamil’in önüne gelmişti. Bereket, sadece eski filmlerin ve eski bir evin yanmasıyla (bir de eski sanatçıların fotoğraflar») yangın atlatıldı. Ama, sokaktan yangını seyredenler bu «sahici» yangına inanmadılar:

– «Burası film stüdyosudur. Bu yangını da yalancıktan çıkarmışlardır; film çekmek için!» dediler ve geçtiler.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 30. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir