Hüseyin Peyda Lokanta Açtı



- «Her şey aslına rücü eder. Hayata lokantacılık ile atıldım. Yüz binlerce lira kazandım. Hepsini de Yeşilçam'da tükettim. Şimdi gene lokanta açacağım. Gene kendi elimle içli köfte yuğuracağım, lahmacun pişireceğim. Kazandığım parayla tekrar Yeşilçam'a dönüp sinemaya bıraktığım yerden devam edeceğim...»

Hüseyin Peyda bu sözleri bize bundan tam dört ay önce söylemişti.

Geçenlerde Hüseyin Peyda'nın sözünü tuttuğunu öğrendik. Şehremini'nde «Ey Dost» adlı lokantayı açmıştı. Hüseyin Peyda sözünü tutmuş ve başladığı noktaya dönmüştü.





Kendisiyle lokantasında konuştuk... Yemek vakti geçip de müşteriler gidince birlikte fırına indik, bilgi aldık. Bu arada çok ilgi çekici bazı şeyler de öğrendik. Artık bütün Türkiye'nin tanıdığı Ezo Gelin çorbasının yanında Cıvıklı ve Beyti yemekleriyle «Uyduruk tatlısı» diye, tatmadığımız, bilmediğimiz bir tatlı vardı. Bunların nasıl şeyler olduğunu sorduğumuz zaman Hüseyin Peyda anlatmaya başladı. Meğer Cıvıklı, «Kayseri işi lahmacun» demekmiş. «Kayseri işi lahmacun» ise acısı az, domatesi bol lahmacunmuş. Beyti de, lahmacunun bir başka çeşidi... Yalnız bunda pide yuvarlak değil de uzun açılıyormuş. «Uyduruk Tatlısı» ise, bir hata sonucu «icat» edilmiş. «Acısız» isteyen bir müşteriye yanlışlıkla bol acılı lahmacun verilmiş... Acıya hiç tahammülü olmayan adam kıvranmaya başlayınca hemen başına üşüşmüşler, «Sen hiç merak etme... Şimdi sana bir tatlı getiririz olur biter,» demişler... Ama meydanda tatlı falan yok. Hepsi tükenmiş. Hüseyin Peyda hemen fırına inmiş. Bir pide açıp içine pudra şekeriyle biraz yağ koyup fırına atmış... Aman efendim aman... Artık lokantaya gelen bütün müşteriler o tatlıdan ister olmuşlar. Bunun üzerine Peyda da «icat ettiği» tatlıya «Uyduruk» ismini takıp her gün yapmaya başlamış!...





Bu arada yanımıza gelen bir «yamak» lahmacun etinin geldiğini haber verdi. Hep birlikte aşağıya indik... Ortada büyük bir parça et duruyordu. Biz etrafımızda kıyma makinesi falan görmediğimiz için şaşırdık... Meğer lahmacunun içine konan kıyma, makinede çekilmezmiş. «Makine, etin tadını alırmış.» Hüseyin Peyda ile bir işçi, normalden çok büyük ve enli birer bıçak alıp etin üzerinde gezdirmeye başladılar... 20 dakika kadar sonra koskoca et parçası, makineye sokulmuş gibi «un ufak» olmuştu!...

Et hazırlandıktan sonra, hep birlikte yukarıya çıktık ve Peyda'ya veda ettik. Bizi uğurlarken, «Sözüm söz. Buradan kazanacağım, gene Yeşilçam'a geleceğim,» diyordu. Haydi hayırlısı!...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 19. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir