Altın Ses Yarışması’nın Finalistleri

ZEKİ ÇETİN

”Elektronik müziği sahneye getireceğim”

Altın Ses birincisi Zeki Çetin’in hocası ünlü besteci Yusuf Nalkesen… Yarışmayı en az Zeki Çetin kadar heyecanla izleyen Nalkesen, neticeler açıklanınca talebesini böyle tebrik etti. Biri birinci diğeri de bunda hissesi olduğu için mesuttu.

Günümüzün en popüler şarkıcısı Zeki Müren’e bir rakip çıkıyor. Onun da ismi Zeki.

Soyadı Çetin. Zeki Çetin, Altın Ses’in erkeklerarası birincisi. Boy, bos olarak Zeki Müren’i hayli andırıyor.





Zeki Çetin, yarışmaya İstanbul dışından katılmış. Neticelerin ilan edildiği gün kendisiyle konuştuk. Terbiyeli, efendi, cin gibi bir çocuktu. «Çok heyecanlıyım, ters bir şey söylersem kusura bakmayın» diye söze girdi. Ve hayat hikayesini anlatmaya başladı: «11 kasım 1943' de Karabük'ün Bulak köyünde dünyaya gelmişim. Babamın çok sevdiği bir arkadaşının ismi Zeki olduğu için, adımı ''Zeki'' koymuşlar. Kimin aklına gelir, günün birinde Türk müziği alanında çok meşhur bir isimle aynı sahada çalışacağım. Sesini ve sanatını takdir ettiğim Zeki Bey'e sesim hayli benziyor. Belki bu benzeyişi siz de fark etmişsinizdir. Eğer taklit etmeye kalksam tıpkı onun gibi okurum. Gırtlak nameleri bakımından sesim buna müsait. Ama ben her şeyimle kendime benzemek isterim.»





Zeki Çetin, 1.70 boyunda, kumral saçlı, yeşil gözlü. Renklerden yeşile tutkun. Esas mesleği muhasebecilik. Halen, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde ikinci sınıf öğrencisi.

Zeki Çetin bize bir hayli iddialı göründü. Çocukluğundan beri Türk müziğiyle ilgilendiğini söylerken, şimdiye kadar Türk müziği alanında yapılmamış bir şeyi yapacağım da açıkladı. Türk müziği sahnelerini elektronik düzen bakımından çok yetersiz buluyormuş. Ve yetersizliği de mutlaka halledecekmiş.



Elektronik cihazlara karşı aşırı bir ilgisi var. Bir mühendis arkadaşı ile birlikte sahnelerimize getirecekleri yenilikleri anlatırken, «Bakın göreceksiniz. Ne mükemmel olacak.» diyordu. Anlattıkça yüzü pembeleşiyordu. Söz tekrar döndü dolaştı, yarışmaya geldi. Zeki Çetin'e göre halkın kendisine verdiği oyların boşa gitmediğini zaman gösterecekmiş.

Zeki Çetin’in hocası, son zamanların gözde bestekarı Yusuf Nalkesen. Hocasının üç eserini plağa okumuş. «Bahtı Gülmeyen Kadın», «Neler Geçer Gönlümüzden», «Biliyorsun İmkansız Artık Geri Dönmemiz» isimli şarkılar bunlar. En sevdiği makamlar, Rast, Hüzzam, Hicaz. Koyu bir Fenerbahçeli. Türk film artistlerinden de Türkan Şoray'ın hayranı.



İstanbul dışından yarışmaya katılan ve neticeler ilan edildiği günün ertesi günü memleketine giden Zeki Çetin, her haliyle kendine güvenen bir genç... Bu güvenin havasını bilgisinden aldığını söylüyor ve ilave ediyor: «Hocam beni bir dakika olsun yalnız bırakmadı. Yarışma sırasında da benden fazla heyecanlandı.»



VEDAT ÇETİNKAYA

''Yedi yıllık müzisyen''

AĞIRBAŞLI — İkinciliği kazanan Vedat Çetinkaya Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünde öğrenci. Yarışmacıların en ağırbaşlısı olarak dikkati çekti. Halen İstanbul Radyosundan stajiyer sanatçı olan Çetinkaya'nın en büyük ideali iyi bir coğrafyacı ve radyo sanatkârı olabilmek...





Onda müzikle uğraşan bir insandan ziyade, bir iş adamı havası var. Konuşmalarından Vedat Çetinkaya’nın geniş bir müzik bilgisi olduğunu anlıyoruz. Hislerini saklamasını çok iyi biliyor. Yarışmada ikincilik gibi iyi bir derece alması, onda fazla bir etki yapmamışa benziyor. «Girdik ve kazandık» diyor. Napolyon gibi kestirme konuşmasına, kendisi de dayanamayıp güldü. Ama onun bu gülüşünde bile bir ciddiyet vardı. Sonra konuşması gerektiğini hissederek «Tabii söylediğim kadar pek kolay olmadı. Kendimi güçlü buluyordum ama, gene de çalışmak, eserleri hiç değilse iki üç kere geçmek, provalar yapmak icap etti. Daha iyi bir derece ümit ediyordum. Kısmet böyleymiş» diye ekledi.



Vedat Çetinkaya öğrenci... İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde, Coğrafya Bölümünde 3. sınıfta okuyor. Aynı zamanda da ticaretle uğraşıyor. Evli. Yakında da bir çocuğu olacak.

2 mayıs 1943'de İstanbul'da doğmuş. Siyah saçlı, ela gözlü. Bir zamanlar atletizm çalışmış. 100 metrede okullar arasında dereceler kazanmış.

Evine gittiğimiz zaman onu notalara gömülü bulduk. Masasının üzerinde çeşitli şarkıların notaları vardı. İlk sorumuz, «En çok hangi şarkıyı ve makamı beğenirsiniz?» oldu. Hiç tereddüt etmeden, «Hicaz» dedi ve yarışmaya da, Hicaz makamına olan sevgisi yüzünden, Yusuf Nalkesen’in Hicaz şarkısı ile katıldığını açıkladı. Sonra şarkının ilk iki mısrasını mırıldandı. «Yalan, yalan değil. Pek kolay olmayacak seni unutmak».



Birden iş adamı hüviyetinden çıkıvermiş, duygulu, hassas bir kişi olmuştu. «İnanın Türk müziği benim bütün dünyam» diyordu. İlk hocası üniversite korosundan Süheyla Altmışdört olmuş, ondan sonra birçok ünlü hocalardan musiki bilgisini ilerletmiş. İki yıl kadar önce İstanbul Radyosundan stajyer sanatçı imtihanını kazanmış, halen bu kadroda görevli.

Vedat Çetinkaya yedi yıldır müzikle uğraşıyor. Tek dileği, iyi bir radyo sanatçısı olmak. Sahneye çıkmayı şimdilik düşünmüyor. «Talebeyim. Hele bir okulu bitireyim. O zaman düşünürüm» diyor...



HÜLYA TÜZÜNTÜRK

''Bütün bildiklerimi anne ve babamdan öğrendim''

SEMPATİK ÜÇÜNCÜ 18 yaşındaki «Altın Ses» üçüncüsü Hülya Tüzüntürk, hiç bir hocadan ders almamış...

«Eğer üçüncü olmam bir başarıysa, bunu anneme ve babama borçluyum,» diyor. Yarışmada söylediği «Agora Meyhanesi» onun en sevdiği şarkı.

İlk bakışta sempatik oluşuyla dikkati çekiyor. Bu haliyle kendine ilk anda bir avantaj sağlıyor. Her sahneye çıkışında da öyle oldu. Güler yüzünün yanı sıra, pınar gibi akan bir ses ile dinleyenleri büyüleyiverdi. Hülya Tüzüntürk üçüncü oluşuna biraz kırılmış, biraz üzülmüş gibi. Fazla derine inmeden, «Ne yapalım kısmet böyle imiş,» diyip geçiyor... Ama belli ki üçüncülük onu tatmin etmemiş.





1950 yılının temmuz ayının 26'sında bir salı günü İstanbul'da dünyaya gelen Hülya Tüzüntürk 1,60 boyunda, kilosu ise 55. Saçları kumral, gözleri ela. Mimari birinci sınıf talebesi. Müzik olarak ne biliyorsa annesinden, babasından öğrenmiş. Hiç ders almamış. Yarışmada üçüncülüğü kazandığı zaman annesi, «Sen çocukluğunda da çok güzel ağlardın Hülya» demiş. «Bunun için dereceye gireceğini biliyor ve hiç heyecanlanmıyordum!...»

Yarışmaya, kendisine çok yaraşan siyah saten etek üstüne lame bluz ve lame pabuçlarla çıkan Hülya Tüzüntürk'e Altın Ses üçüncülüğünü kazandıran şarkı İsmet Nedim'in «Agora Meyhanesi» hayli dedikodusu olan bu şarkıyla hem büyük bir ilgi topladı, hem de kıymetli bir üçüncülük aldı. Şimdi onun tek dileği, iyi bir radyo sanatçısı olmak.

Hülya Tüzüntürk diğer derece alan arkadaşlarının aksine Türkan Şoray'ı değil de, adaşı Hülya Koçyiğit'i beğeniyor.



NEDİM UTKAN

''Doktordan ses sanatçısı olur da, hukukçudan niçin olmasın''

Altın Ses'in erkekler üçüncüsü Nedim Utkan'ın aşırı bir çiçek sevgisi var. Evinin her odası sanki bir çiçek bahçesi halinde. «Çiçekler, müzik ve hukuk, işte benim dünyam,» diyor. Utkan, hukuk öğrencisidir.

«Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım». Selahattin Pınar’ın bu hüzzam şarkısı ile «Altın Ses» yarışmasına katılan Nedim Utkan, erkekler arasında üçüncü oldu.





1946 yılının 26 eylülünde Samsun'da dünyaya gelen Nedim Utkan, ilk bakışta insana bir sporcu hissini veriyor. Boyu 1.80, kilosu ise 80. Saçları kumral, gözleri ela... Konuşmasına, «Ben hayatta iki şeyi severim» diye başlamıştı. «Sporu ve müziği. Boş zamanlarımda hep bu iki şeyle uğraşırım. İyi yüzerim. Barfiks ve halter de çalışırım. Tabii bütün bunları müzik çalışmalarından ve derslerimden baş alabildiğim zamanlarda yaparım.»

Nedim Utkan halen Hukuk Fakültesi üçüncü sınıfında öğrenci. İleride iyi bir hâkim olmak istiyor. Müzik alanında kendine sahneyi değil de, radyoyu seçmiş. «Doktorlardan radyo sanatçısı var da, hakimlerden niçin olmasın?» diyor.



Koyu bir Beşiktaşlı olan Nedim, yerli sinema artistlerinden Türkan Şoray'ı, Hülya Koçyiğit'i diğerlerine tercih ediyormuş. Türk müziğinde ise Behiye Aksoy’a hayranmış... Bülent Oral'ı da sever ve takdir edermiş. Ona göre bir ses sanatkarı muhakkak bir müzik aleti çalmalıymış. «Peki siz çalar mısınız?» diye sorunca mahçup mahçup başını önüne eğdi. «Evet,» dedi. «Biraz tambur çalmasını bilirim. Fakat şu anda tamburum tamirde. Onun için size maalesef bir tambur ziyafeti veremeyeceğim.»



Ve finalistler

MUSTAFA BOZYEL

Davudi sesi ile dikkati çeken Mustafa Bozyel, 25 yaşında. En beğendiği şarkıcı: Recep Birgit. «İçimde bin türlü keder» adlı şarkıyla yarışmaya katıldı. 5 yıldır müzikle uğraşıyor.



KENAN ÖZTÜMÜRLENK

23 yaşında. 10 yıldır müzikle uğraşıyor. Yarışmaya, «Bilmem ki neden sen bana hor bakıyorsun» adlı şarkı ile katıldı. En büyük ideali, iyi bir şarkıcı ve iktisatçı olabilmek.

HAYRİ ENGİN

Yedi yıldan beri Türk müziğiyle uğraşan Hayri Engin, 25 yaşında. Yarışmaya «Avuçlarımda hâlâ sıcaklığın var» adlı şarkı ile katıldı. En beğendiği şarkıcı: Orhan Şener.



ÇETİN KÖRÜKÇÜOĞLU

20 yaşında, 4 yıldan beri Türk müziğiyle ilgileniyor. En beğendiği şarkıcılar: Zeki Müren, Nesrin Sipahi, Mediha Demirkıran. Yarışmaya «İçimde bin türlü keder» şarkısı ile katıldı.

ÜLKÜ ÜST

20 yaşındaki Ülkü Üst'ün Türk müziğine sevgisi, aileden geliyor. Annesi kanun, dayısı bağlama çalarmış. 20 yaşında. En beğendiği şarkıcılar: Zeki Müren, Safiye Ayla.



ÜLKAN BALKIR

Müzisyen bir aileden gelen Ülkan Balkır, 6 yıldır müzikle uğraşıyor. 25 yaşında. Yarışmada okuduğu şarkı: «Geçti ömrüm, yine hâlâ ben o bin dert ileyim».

NEVİN AKÇAN

10 yıldır müzikle uğraşan Nevin Akcan, konservatuvar mezunu. 20 yaşında. Yarışmada okuduğu şarkı: «Yine hazan mevsimi geldi». En beğendiği şarkıcı Behiye Aksoy...



NAZAN KASIM

Yarışmaya, «Zaman olur ki» diye başlayan şarkı ile katılan Nazan, 24 yaşında. En beğendiği şarkı: «Seni sevda çiçeğim». Şarkıcılardan, Münir Nurettin’i, Zeki Müren'i beğeniyor.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 27. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir