Karaoğlan Fırtınasına Kartal Tibet Yorumu

Geçen hafta «‘Karaoğlan’ Adı Etrafında Kopan Fırtına» başlıklı yazımızda Karaoğlan tipini yaratan Suat Yalazla, beyazperdenin Karaoğlan’ı Kartal Tibet arasındaki anlaşmazlıktan bahsetmiş, münasebetlerini gergin bir ipe benzetmiştik. Geçen haftanın sonunda olan oldu, ip koptu. Suat Yalaz bir basın toplantısı yaptı ve ağır bir şekilde suçladığı Kartal Tibet’i bundan sonra filmlerinde oynatmayacağını açıkladı. Kartal Tibet de Suat Yalaz’ın basın toplantısındaki sözlerine cevap verdi: «Madem iyi oyuncu değilim, Karaoğlan’a bensiz devam etsinler» dedi.





«İki tarafın şu andaki münasebeti çok gergin bir ipe benzemektedir... Günler gerek Kartal Tibet - Suat Yalaz ilişkisi, gerek ''Karaoğlan'ın istikbali'' bakımından çok şeylere gebedir...»

Geçen hafta «Karaoğlan adı etrafında kopan fırtınayı» vermiş ve yazımızı yukarıdaki cümlelerle bitirmiştik. Taraflar ipi koparmak, tahminimizi doğru çıkarmak için bizi fazla beklemediler! Yukarıdaki satırların bulunduğu SES Mecmuası'nın İstanbul'da piyasaya çıktığı cuma günü Suat Yalaz yazıhanesinde bir basın toplantısı yaptı.





«Bu, bir sinir harbinin sonudur. Ben hayatım boyunca Kartal Tibet'in yanlış hareketlerini hoş görmeye, ters tutumunu affetmeye mecbur değilim» diyerek sözlerine başlayan Suat Yalaz, önce bir resimli roman kahramanı olan Karaoğlan'ın beyazperdeye gelişinin hikayesini anlattı. Yalaz yıllarca film şirketlerini dolaşmış, «Karaoğlan'ı filme alalım» demiş ama fikrini kimseye kabul ettirememiş. Bu arada kendisinden bir senaryo istenmiş ve onun yazdığı senaryodan yapılan film iş yapmayınca hiç bir prodüktör yeni bir denemeye girişmek cesaretini kendinde bulamamış. Bunun üzerine kendi imkanlarıyla bir film yapmak isteyen Yalaz, Karaoğlan tipi için o sırada Ankara'da tiyatroda oynayan Kartal Tibet'i seçmiş...





«Akşam gazetesinin Ankara bürosunda karşılaştık. Büroya sapsan bir yüzle gelmişti. Sözlerine, ''Ben ve ailem Karaoğlan hayranıyız. Onun maceralarını zevkle okuruz'' diyerek başladı. Konuştuk. ''Kartal, ben bu iş için 5000 lira düşünmüştüm ama sana 7500 lira vereceğim'' dedim. Kabul etti. Beraberce İstanbul'a geldik. Yalnız mühim bir mesele vardı. Kartal ata binmesini bilmiyordu. Atlı Spor Kulübüne götürdüm, ilk defa benim yanımda ata bindi... Neyse, ilk Karaoğlan filmini yaptık. Bir süre sonra Kartal'ı Hürrem Erman'a götürdüm ve Erman Film'le 2 filmlik mukavele yapmasını sağladım. Bu arada Ertem Eğilmez'e de (Arzu Filim sahiplerinden) gittim. Bana, ''Ondan Karaoğlan'dan başka şey olmaz'' dedi. Tam bu sırada Kartal bana telefon etti. Kulise çağırdı. Gittim. Birkaç gün önce bana, 'Kartal'la 10.000 liradan 5 senelik mukavele yap,' demişlerdi, kabul etmemiştim. Onu duymuş. ''Suat, ben sırtımdan adam geçindirmem'' dedi. Şaşırmıştım. Biraz konuştuk, sonunda, ''Kartal, seninle mukavele yapmıyorum. Ne zaman istersen oynarsın'' deyip ayrıldım.





«Geçen sene onu yazıhaneme çağırdım. Zaten geçen senenin sonuna kadar, ben çağırmadan yazıhaneye gelmezdi ya... Neyse, geldi. Ona 3 film teklifi yaptım. Her film için 20.000 lira teklif ettim. Hemen ''Ben herkesten 25.000 alıyorum''» dedi. Artık dayanamadım. ''Kartal, kimse senin üzerine 5 kuruş koymadığı zaman ben bütün servetimi riske soktum'' dedim. Birden yelkenleri indirdi, ''Peki, peki 20.000 olsun'' dedi... Yalnız 3 film yerine iki filmde oynamak istiyordu. Bana kalırsa sebep şu: Bana 5000 eksiğine oynayacak ya, tek filmi aradan çıkarıp o filmi başkasına yapacak ve 5000 lira fazla kazanacak. Neyse, ertesi gün prodüksiyon amiri Cevat Alkan vasıtasıyla yeni bir haber gönderdi. Sanki bir gün önce ''peki'' diyen o değilmiş gibi, ''Bana her film için 25.000 verirse oynarım, aksi halde oynamam'' diyordu. Bu sene başında yeni bir manevra çevirdi, nisan ayını bana verdiğini inkar etti...»





Suat Yalaz bundan sonra aldığı mektuplardan bahsetti. Yalaz'a göre; Karaoğlan hayranları Kartal için, «Soğuk nevale, tipi mahvetti» diyorlarmış. Yalaz, «Çok doğru bu» diyor, «Kartal aşk sahnelerinde karşısındaki kadını annesi gibi öpüyor.»

Kartal Tibet'ten uzun uzun yakınan Suat Suat Yalaz bir ara onun vücut geliştirici antrenmanlar yapmamasından da yakındı. «Cüneyt Arkın gibi, her gün antrenman yapmıyor» dedi.

Basın toplantısının sonunda, «Benim için Kartal problemi yok, Karaoğlan problemi var» diyen Suat Yalaz sözlerini bitirince biz de hemen Kartal Tibet'in peşine düştük.



ESKİ KARAOĞLAN NE DİYOR?

— «Suat Bey benim hatalarımı hayatı boyunca affetmeye mecbur değilmiş, ben de değilim. Evet, İstanbul'a geldiğim zaman ata binmesini bilmiyordum. Bunu söylemiş. Peki, eskrim yapmasını biliyordum, bütün Karaoğlan filmlerinde kılıç ve kavga sahnelerini ben düzenledim, onu da söylemiş mi? Bana Erman Film'le 2 mukavele yaptırdığını söylediği günlerde Suat Bey Hürrem Erman'la kavgalıydı. Beni Semih Sezerli çağırdı, gittim ve Erman Filim'le 2 değil 5 filmlik anlaşma yaptım. Yıllarca ikimize laf getirip götürdüler. Bu bakımdan dedikodulardan birinin etkisi altında kalıp ''Ben sırtımdan adam geçindirmem'' demiş olabilirim. İşin aslı şu: Suat Yalaz kendisini benim 'babam' zannediyor. Ben ilk Karaoğlan'dan önce 4 - 5 film teklifi almış, kabul etmemiştim. Karaoğlan beni sinemaya kabul ettirecek bir filmdi, onun için kabul ettim. Efendim? Suat Yalaz'a göre, ''Ben iyi bir sinema oyuncusu değilmişim'' öyle mi? Buna ne diyeyim. Bu konuda kararı halk ve sinemacılar versin. Yalnız şöyle bir şey söyleyeyim. Ben aktör olarak şu anda 44'üncü filmimi yaptım, o acaba firması dışında kaç film yaptı? Birtakım misaller vermiş, ben de bir takım misaller verebilirim. Ama o kadar bayağılığa tahammülüm yok. Ben Karaoğlan'a madem bir şey katmamışım, madem yanlış atmışım, madem başarı Abdullah Ziya'nın tipiyle Suat Yalaz'ın rejisindeymiş, Karaoğlan'a bensiz devam etsinler o halde... Ankara'dan gelirken benim başka tarihi filmlerde oynamamı konuşmuşuz ama ben buna riayet etmemişim. Laf. Bir defa ona ben karar verecektim. Üstelik ben bugüne kadar sadece 7 tarihi filmde oynadım. Bunların beşi de Karaoğlan'dır zaten...»





Kartal Tibet bir an durdu, düşündü ve sözlerini şöyle bağladı.

— «Kendimi ona karşı manevi bakımdan borçlu hissederdim. Yüzüme vurulmadıkça bu borç artacaktı. Şu anda bu borçtan kurtuldum, kendimi bir tüy kadar hafif hissediyorum Ona maddi borcum yok, buna karşılık 20.000 liralık protestolu alacağım var. Şu ana kadar hacze tevessül etmedim. Hakkımdaki çirkin sözlerine rağmen yine haczettirmeyeceğim. Ama fazla bayağılaşırsa onu da yaparım. Sanatçılığıma gelince, herkes bunu kabul etmeye mecbur değil, ama Suat'ın kabul etmeyişine üzüldüm.»



Evet, yorgan gitti, kavga bitti. Daha doğrusu kavga bitti ama yorgan gitmedi. Suat Yalaz eylül ayında yeni bir Karaoğlan filmi çevireceğini söylüyor. Bakalım beyazperdenin yeni Karaoğlan'ı kim olacak?

Failim vardır artist meşhur eder; artist vardır filmi meşhur eder. Yerli sinemada yeni bir salgının başlamasına yol açan «Karaoğlan» ilk sınıfa giren filmlerdendir. İlk «Karaoğlan» filmi olan «Altay’dan Gelen Yiğit» o güne kadar bir tiyatro artisti olarak tanınan Kartal Tibet'i tuttu, yerli sinemanın en büyük şöhretlerinden biri haline getirdi... Ama sadece ilk film... İkinci, üçüncü, dördüncü filmlerde şartlar eşitti. Kartal'la Karaoğlan etle tırnak misali kaynaşmışlardı...



KARAOĞLANSIZ KARAOĞLAN

Bu bakımdan ilk defa «Karaoğlan»sız bir «Karaoğlan» filminin yapıldığını duyduğumuz zaman çok şaşırdık. Filmde «Karaoğlan» filmlerinin tipleri (Emircan, Çalık, Balaban ve ünlü Camoka) var olmasına vardı ama ya «Karaoğlan» nerelerdeydi? Bu yüzden hemen konunun üzerine gittik. Halkalı'nın 20 km. kadar doğusundaki film setine gittiğimiz zaman önce koltuklar dikkatimizi çekti. Yan yana 3 bahçe şezlongu konmuştu. Her birinin üzerine koca koca harflerle 3 artistin ismi yazılmıştı. Danyal Topatan, Gülgün Ok, Yavuz Selekman.

Bu, aslında sinemanın çok «faydalı» bir adetidir. Film çevrilen her Avrupa ülkesinde rejisörün, başrol oyuncularının, karakter oyuncularının üzerlerinde isimleri yazılı olan özel koltukları vardır. Sette, film çalışması olmadığı zamanlar artistler gelip kendi koltuklarında dinlenirler. Bizde de zaman zaman böyle yaparlar... Tabii Avrupa'da olduğu gibi lüks koltuklar değildir bunlar... Ya bir iskemledir, ya da bir şezlong...





33 yılın Danyal Topatan'ı başrol oyuncularına mahsus koltukta dinlenirken görünce aklımıza hemen şu soru geldi: Acaba Karaoğlan, yani Kartal Tibet burada olsaydı, Danyal Topatan bu koltuğa oturabilir miydi? Karaoğlansız bir Karaoğlan filmi en çok Danyal'a yaramıştı. Meslek hayatının 33. yılında üzerinde adı yazılı bir koltuğa kavuşmuştu. «Karaoğlan»ı yaratan Suat Yalaz'a bunu söylediğimiz zaman, «Haklısınız» dedi. «Danyal sinemaya setleri süpürerek girmişti. Spot taşımış, reflektör tutmuştu. Karaoğlan'da Camoka tipini ona verdim. Karaoğlan'la birlikte Camoka da tuttu. Üstelik Danyal da Camoka olarak çeyrek asrı aşan sürede edinemediği kadar ün sahibi oldu. Bu filmde de başrol oynuyor.»





Konu biraz sonra yeni filme intikal etti. «Karaoğlan» filmlerini seyreden okurlarımızın da hatırlayacakları gibi «Camoka'nın İntikamı»nda Karaoğlan'la Camoka kıyasıya bir kavgaya tutuşmuşlar, sonunda Camoka cüzzamlıların bulunduğu bir mağaraya düşmüştü. Bu filmde önce Camoka'nın mağaradan ve cüzzamlıların arasından nasıl kurtulduğu anlatılıyor, sonra asıl konuya geçiliyormuş.

Biz de konuyu merak ediyorduk. Çünkü film piyasasında Suat Yalaz'Ia 5 Karaoğlan filminde «Karaoğlan»ı canlandıran Kartal Tibet'in anlaşmazlığa düştükleri, birbirlerini hayli ağır sözlerle itham ettiklerine dair rivayetler dolaşıyordu.





Suat Yalaz’ın anlattığı konuda Karaoğlan’ın ismi vardı ama «cismi» yoktu. Bunu kendisine söylediğimiz zaman, «Hayır, hem ismi var, hem de cismi» dedi. «Filimde biri bir hikaye anlatmaya başlar. Bu, Karaoğlan'a ait bir hikayedir. İşte Karaoğlan filmin burasında perdede gözükür. Filmde bu sahne en az 4, en çok 7 dakika gözükecek. O sahneler için önceki Karaoğlan filmlerinden faydalanarak, Kartal Tibetle Tülin Elgin'li sahneleri kullanacağım...»

Söylentilere göre filmin afişinde bu sahneye dayanılarak Kartal Tibet’in adı yazılacak ve bu suretle seyirci filmde Kartal'ın oynadığını zannedecekti. Kendisine bunu söylediğimiz zaman Suat Yalaz çok sinirlendi. Nereden çıkarıyorlar bunu? Biraz önce izah ettiğim gibi bu yaptığımız bir nevi flash - back (geriye dönüş)... Afişte Kartal'ın adı katiyyen olmayacak. Şunu özellikle belirtmek istiyorum. Ben bugüne kadar kimseyi istismar etmedim. Kişileri istismardan kaçınan bir adam, kitleleri istismara yeltenir mi hiç?»





Konu ister istemez «Karaoğlan» etrafında dönüyordu. Suat Yalaz’la bir süre daha onun hakkında konuştuk. Bize şunları söyledi:

— «Çıkış noktası çok yanlış... Karaoğlan Kartal'a bağlı değildir, olsa olsa Kartal, Karaoğlan’a bağlıdır. Bakın niye? Tarzan filmlerini düşünün bir kere. Beyazperdede kaç tane tarzan gördük. Kartal 50 yaşına gelince de Karaoğlan rolüne çıkmayacak ya... Artistler geçici, tip devamlıdır. Ama hemen ilave edeyim. Bugün için böyle bir şey yok. Ne Tanju Korel’i, ne de bir başkasını Karaoğlan rolü için düşünmedim. Sonra Karaoğlan bambaşka bir tip. İlk filme başlarken bilseniz kaç tane şöhretli jön-prömiye gelip o rolde bedava oynamayı teklif etti bana. Kabul etmedim, müsabaka yaptım. Orada da bulamadım. Sonra Kartal aklıma geldi. O da film piyasasına girmek için istekliydi. Hatta bunun için birkaç defa İstanbul'a gelmiş, kapıları zorlamış ama Yeşilçam'a girememişti. Gittim onu aldım ve İstanbul'a getirdim. Bir süre benim evimde kaldı. Sonra hazırlıklarımızı tamamlayıp filme başladık.»



Suat Yalaz'ın bir an gözleri daldı. Sonra kelimeleri tarta tarta konuşmasına devam etti:

«Bugün bile hatırımdadır. Benim arabayla geliyorduk. Yol boyunca bana, ''Ne dersin acaba başarabilecek miyim? Muvaffak olabilecek miyim?'' diye sorup duruyordu. Çok heyecanlıydı. İnsanlar ne çabuk değişiyor. Hem aradan kaç yıl geçti ki?»

Suat Yalaz’ın sözünü kestik ve «Peki, siz bu film için ona teklif yaptınız mı?» diye sorduk.



«Şöyle söyliyeyim» dedi. «Biz Kartal'la sadece ilk film için yazılı anlaşma yapmıştık. Ondan sonraki anlaşmalarımız hep sözlüydü. Geçen yıl Kartal yazıhaneye geldi. Ona bu sene içinde iki film yapacağımızı söyledim. Nisan ve eylül ayları için anlaştık. ''Tamam'' dedi, gitti. Bu sene lafını inkar etti, ''Ben sadece eylül ayını sana vermiştim'' dedi. Güya biz eylül ayında iki film yapmak için sözleşmişiz. Verdiği sözden caymasını bir yana bırakın. Ortada gözle görülür bir durum var. Onu Ankara'dan getirip şöhret yapan bir adam var. Bir de benim bu yılın ilk aylarındaki durumum var. Çıkardığım dergiler kapanmış, çevirdiğim bir filmi bitirmeden başrolü oynayan kızın anası ölmüş, film yarım kalmış, yüz binlerce lira borcun altına girmişim. Bu durumda ben beklerdim ki Kartal gelecek ve 'Üzülme Suat, filme ne zaman başlıyoruz?' diyecek. Yanılmıyorsam buna hakkım var. Aslında onun hesabı başka. Eylül ayına kadar bekliyecek, ben durumumu düzeltirsem filmi yapacak, düzeltemezsem yapmayacak... Üstelik nisan ayını da başka firmaya vermiş... Ne diyeyim, ben yanlış ata oynamışım.»



KARTAL TİBET NE DİYOR?

Aynı konuda o gece Kartal Tibet’le konuştuk. Kartal’ın bize söyledikleri Suat Yalaz'ınkilerden oldukça farklıydı.

«Ben» diyordu, «Bana direkt bir şey söylenmedikçe konuşmam, hele bir kimseyi töhmet altında bırakacak lafları hiç etmem. Evet, aramızda yazılı anlaşma yapmazdık. Yalnız unuttuğu bir şey var Suat Beyin. Ben geçen yıl gittiğim zaman masasının üzerindeki ajandaya ''eylül ayı Suat Yalaz'ın'' diye yazıp imzalamıştım. Madem nisan ayı için anlaşmışız nerede o ajanda, nerede o ajanda üzerindeki benim imzam? Ben her sene programımı yapmadan önce Suat Bey'e giderim. O hangi ayı isterse alır, diğer ayları ben öteki firmalara dağıtırım. Bakın mesela, eylül ayı şu anda boş, daha doğrusu Suat Yalaz’ın. Ben ayın birine kadar bekleyeceğim, ondan bir haber gelmezse benden o ayı isteyen 6 şirketten biriyle veya ikisiyle çalışmaya başlayacağım. Sonra madem öyle, karşı karşıya gelip konuşalım. Kim haklı, kim haksız anlaşılsın. Benim de söyleyecek çok sözüm var ama şimdilik değil.»



«Peki» dedik... «Karaoğlansız Karaoğlan filmi için ne dersin? Sana bu film için teklif yapılmış mıydı?»

«Evet yapılmıştı. Fakat ben arada bir görülecektim. Bütün yük Camoka ile Emircan’daydı. Tabii kabul etmedim. Sonra bu film önceden de yapılmış ve tutmamıştı. Hem ben kendimi niçin harcatayım? Seyirci, filmde Karaoğlan var, diye gelecek, sonra Karaoğlan'ı göremeyecek. Olmaz böyle şey...»

İki tarafın şu andaki münasebeti çok gergin bir ipe benzemektedir. İkisi de düşünerek, kelimeleri seçerek konuşmaktadır fakat konuşmaların dozu çok «sert» tir. Önümüzdeki günler gerek «Kartal Tibet - Suat Yalaz» ilişkisi bakımından, gerek «Karaoğlan»ın istikbali bakımından çok şeylere gebedir ve işin sonucu da şu anda kestirilebilecek gibi değildir.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 31. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir