Leslie Caron Dünden Bugüne Çok Değişti




Yanımdaki Fransız fotoğrafçısı kolumu dürttü: «Bak, Leslie Caron geliyor. Hemen makineni hazırla,» dedi. «Bu kadın Londra’dayken gazetecilere kök söktürdü. Fotoğraf çektirmekten hiç hoşlanmaz.»

Gerçekten, karşıdan bir kadın geliyordu ama ben bu dağınık saçlı, yorgun yüzlü, üzgün davranışlı kadının sinemanın ünlü yıldızı Leslie Caron olabileceğini aklıma dahi getirmemiştim. O esnada yabancı kadın bize iyice yaklaşmıştı. İşte o an «Gigi» filminin başarılı sanatçısını hayal meyal seçtim. Bir, iki fotoğrafını çekmek için kendisinden randevu rica edince de gülümsedi. «Resmimi mi çekmek istiyorsunuz? Hay hay…» dedi. Ne zaman, nerede isterseniz hazırım. Arzu ederseniz, sahilde çekin. Manzara güzel, belki fotoğraflar da iyi olur… Ben bu akşam ve yarın boşum. Sizin için hangi saat uygunsa o saatte buluşalım.»





İkimiz de afallamıştık... Leslie Caron, resmini çektirmemek için bahaneler aramak şöyle dursun, bize bin bir kolaylık gösteriyordu... Bir şöhretin kısa bir zaman içinde bu derece değişebileceğine inanmak içimden gelmemişti.

Leslie Caron, Nanni Loy'un yönetiminde Nino Manfredi ile beraber çevirdiği «Baba Evi» isimli filmin Venedik'te gösterilmesini fırsat bilip buraya gelmişti... Festival süresince de genç kadının genç rejisör Nanni Loy'la çok samimî bir hava içinde konuşup dolaşması dikkati çekti... Leslie Caron'un eski şöhret günlerini bilenler, Nanni Loy için: «Leslie'yi yeniden perdeye kazandırmakla çok iyi bir iş yaptı» demekteydiler... Gerçekten de uzun bir süre İngiliz ve Amerikan sinemasının belli başlı yıldızlarından biri olan Leslie Caron'a son yıllarda adeta nazar değmiş, genç kadın birdenbire ortadan kaybolmuş, görünmez olmuştu.





Venedik'te karşılaştığım İngiliz dostlarım da Leslie Caron'un durumundan üzüntüyle bahsettiler, «ünlü rejisör Peter Hall ile evliyken Leslie Caron mevki ve isim sahibi kibar bir hanımefendiydi» dediler. «Kocasının evinde bir imparatoriçe gibi yaşardı... Çocuklarına da çok düşkün olduğunu herkes biliyordu. Günün birinde onun, elindeki nimetleri tepip basit bir macera kadını havasına bürüneceğine ihtimal vermezdik. Warren Beatty adındaki o maceraperest, Leslie Caron'un hayatını altüst ettiği gibi şöhretini de baltaladı...»

Gerçekten de öyle olmuştu. Leslie Caron, durmadan sevgili değiştirmekten başka bir özelliği bulunmayan, üstelik yaşça da kendisinden hayli küçük olan Warner Beatty'nin tatlı sözlerine, romantik bakışlarına kanmış, her şeyi herkesi unutmuştu. Sevgilisinin peşinden Amerika'ya giderken, evde bıraktığı yaşlı gözlü yavrularını düşünmemiş, ancak aradan epey zaman geçtikten sonra çocuklarını aramak, hatırına gelmiştir.





Dostlarım doğru söylüyorlardı... Leslie Caron'un son bir, iki yıl içinde hemen hiç bir filmini seyretmemiştim. Yıldızın hayranlarının da onun film çevirmemesinden şikayetçi olduklarını biliyordum. Fakat benim Venedik'te gördüğüm Leslie Caron ile de geçen yılların ünlü yıldızı arasında dağlar kadar fark vardı... Bir kere genç kadın, henüz orta yaşlı bile sayılamayacak çağda olduğu halde vaktinden önce hayatından bezmiş, yaşlanıp çökmüştü... Kılığı, kıyafeti de insanı yadırgatıyordu... Londra'da film galalarında gördüğüm o şık kıyafetli şahane kadınla bu dümdüz saçlı, yorgun hatlı kadın arasında ne büyük farklar vardı... Leslie Caron, randevu yerine darmadağınık saçlarla geldi. Üzerinde ucuz cinsten bir havlu plaj elbisesi vardı... Hiç bir şey söylememize fırsat kalmadan, sahildeki iskelelerden birine uzandı, poz verdi... Bütün gayretlerimize rağmen, yüzündeki yorgun, kederli ifadeyi bir türlü silemedik...



Havlu elbisesiyle birkaç resim çektirdikten sonra yüzünde müstehzi bir tebessümle: «Fotoğrafçılar, kadın artistlerin bikinili resimlerini çekmek isterler» dedi. «Ben de size kolaylık olsun diye içime bir bikini mayo giydim. Birkaç poz da böyle çekin...»

Sanat kabiliyetiyle şöhret yapmış bir genç yıldızın bir seks kraliçesi gibi soyunarak poz vermesi beni şaşırtmıştı, fakat bunu söylemedim. Bikinili fotoğraflar çekilirken, Leslie de hayatından memnun görünüyordu...

Yıldıza bundan sonra hayatına nasıl bir yön vermeyi düşündüğünü sordum.



- «Artık kendimi kaderin eline bıraktım» dedi. «Hangi ülkeden film teklifi alırsam, orada çalışacağım. Yeniden evlenmeyi düşünmüyorum. Fakat yarın öbür gün karşıma vaz geçemeyeceğim bir erkek çıkarsa o zaman kararımı değiştirebilirim... Şimdilik, Venedik Film Festivali'nin tadını çıkarmaktan başka hiç bir düşünceyle zihnimi yormak istemiyorum.»

Yıldıza çocukları hakkında bir, iki sual sormak istedim ama, o da bunu sezmiş olacak ki, «Benim bir randevum daha vardı, geç kaldım» diyerek alelacele giyindi ve koşa koşa sahilden uzaklaştı... Daha sonra da Venedik'in ikinci, üçüncü sınıf kabarelerinde Leslie Caron'a dağınık saçları, kederli yüzüyle birkaç kere rastladım. Ve ne yalan söyleyeyim, içim sızladı...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 40. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir