Sinemada Yeni İsim Funda Postacı
1966’da çevrilen «Fakir Çocuklar» filminde oynayan henüz çocuklukla genç kızlık arasındaki bir kız, iyi oyunu ve ve sinemaya uygun tipiyle dikkati çekmişti. Kendisini seyredenler üzerinde çok iyi bir intiba bırakan kızın adı Funda Postacı idi ve bu yıl çevirdiği filmlerle «Fakir Çocuklar»daki başarısının bir tesadüf olmadığını ispat etmişti.
Funda Postacı ile Yeniköy’de çevrilmesine başlanılan «Kanun Namına» adlı filmin setinde karşılaştığımız zaman ilk defa röportajı yapılan her «taze artiste» sorulan klasik soruyu sorduk:
– «Sinemaya nasıl girdiniz?»
- «İlkokul sıralarında bütün müsamerelerde rol alırdım. Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü müdürü olan Ferih Egemen Bey de okul müsamerelerini hiç kaçırmaz, seyrettiği kabiliyetleri tiyatroya alırmış. Beni de seyretmiş. Beğenmiş olacak ki beni tiyatroya davet etti...»
8 yaşındaki Funda'ya annesi ve babası önce «Olmaz» demişler. Annesi Funda'nın elinden tutup tiyatroya gitmiş. Ferih Beyi bulmuş: «Kızım daha çok küçük, hem dersleri de var. Onun için teklifinizi şimdilik kabul edemeyeceğiz,» demiş. Bunca yılın Ferih Egemen'i hiç bozmayıp «Peki, nasıl isterseniz» demiş. Demiş ama onları bir piyese davet etmeyi de unutmamış.
Funda gene annesiyle tiyatroya gelmiş. Ferih Bey «Gel, sen kuliste seyret» diye Funda'yı annesinin yanından alıp kulise getirmiş ve «Haydi bakalım, çık sahneye» demiş. Funda biraz şaşırmış ama ne yapsın? Bu tecrübeli amcanın dediğine itiraz olur mu?
Funda Postacı'nın tiyatroya girişi böylece bir «oldu-bitti» ye getirilmiş. Hele tiyatroya girişinin ikinci günü başrol oyuncusu Nilüfer Koçyiğit hastalanıp da yerine Funda çıkartılınca annesiyle babası da razı olmuşlar. Şimdi de onun tiyatroda ve sinemada oynamasından en çok memnun olanlar onlar...
Funda Postacı için «Hızlı yaşayan kız» deyimini kullanmak yanlış olmayacak. 1952 doğumlu olduğuna göre henüz 15 yaşında. Bu 15 seneye sığdırdıklarına bir bakın: Kimya imtihanını verirse Ortaokulu bitirecek. Halen yedinci filmini çeviriyor. İtalyancayı çat pat konuşabiliyor. İstanbul Belediye Konservatuvarı bale bölümünde 3 yıl okumuş. 1960'tan beri ara vermeden çalıştığı Şehir Tiyatrosundan bir yıl için izin almış. Bu, günlerde bir taraftan film çalışmalarına devam ederken bir yandan da sezon başında perdelerini açacak bir «kabare tiyatrosunun» provalarına katılıyor.
- «Sinema mı, tiyatro mu?» diyoruz. Aslında artık bu soru bütün anlamını yitirdi. Bugüne kadar bu soruyla karşılaşıp da «Sinema» diyenine rastlamadık. Funda Postacı da «kaidenin istisnası» olmuyor.
- «Tabii tiyatro. Sinemaca bir müddet daha kalacağım zaten. Kabul ediyorum, şimdi hem yaşım, hem de tipim baş kadın rolleri oynamaya müsait değil. Ama hep ikinci kalmak da istemem tabii. Bir, bir buçuk yıl sonra eğer başrollere geçemezsem kendimi tamamıyla tiyatroya veririm.»
Funda Postacı'nın dedesi askerde haberci imiş. Soyadlarını bundan dolayı «Postacı» almışlar. Kendisini setlerde hiç yalnız bırakmayan annesiyle babasının tek çocuğu.
- «Bilemezsiniz tek çocuk olmak ne zordur» diyor. «Allah annemden razı olsun. Bana sadece annelik yapmıyor aynı zamanda benim en samimi arkadaşım.»
Bu yıl «Sözde Kızlar», «Elveda», «Kara Davut» adlı üç filmde oynayan ve bugünlerde «Kanun Namına» da Ayhan Işık'ın gelini rolünü yapan Funda Postacı önümüzdeki yıllar içinde mutlaka İtalya'ya gidecekmiş.
- «İtalyanlar Türkiye'de 'Maça Ası' filmini çevirmişlerdi ya... İşte, o filmin kameramanı Alfreco Mancenello ile tanıştık. Kendisi Türkiye'de kaldığı müddet zarfında bizim misafirimiz oldu. Giderken beni İtalya'ya davet etti. Orada hem Roma'daki Theatre School'da okuyacağım, hem de televizyon temsillerinde rol alacağım.»
Minyon tipli, iri gözlü, taptaze bir genç kız olan Funda Postacı, mesleğinde yükselmeyi kafasına koymuştu. Bunu da her haliyle, konuşmasıyla, yüzünün ifadesiyle, jestleriyle belli ediyordu.
- «İtalya artık benim 'rüyalarımın ülkesi' oldu. Oraya gitmeyi 'Theatre School' da okumayı, ünlü, ama çok ünlü bir yıldız olmayı öylesine istiyorum ki... Biliyorum istemekle iş bitmez. İşte ben de bunun için boş durmuyorum. Boş vakitlerimi, ya sinema, tiyatro üzerine yazılmış eserleri okuyarak, ya da sinema ve tiyatro seyrederek değerlendiriyorum.»
Tam o sırada bir set işçisi «Funda Hanım sizi çağırıyorlar,» dedi. Hep birlikte sete doğru yürüdük.
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 39. SAYISI