Umumi Kaptan İzzet Günay



- «Top... Top... Tophane...

Top... Top... Tophane»

- «Donatım Spor çok yaşa...»

Adapazarı Şehir Stadındayız... Türkiye Amatör Kümeler Şampiyonası grup maçlarından biri olan İstanbul Tayfun Gençlik Kulübüyle, Adapazarı Zirai Donatımspor maçını seyrediyoruz.





Biz, futbol sahasının hemen yanına konan bir bankta, Tayfunspor idarecileriyle birlikte maçı seyrediyoruz. Biraz ilerimizde kulüp başkanı Nasri Örücü, onun hemen yanında antrenör (eski GalatasaraylI) Kamil Altan... İdareciler ve menajer İstanbulsporlu Feridun ile Genel kaptan İzzet Günay!... Evet, evet, yanlış okumadınız! Salacak'ta doğan, orada büyüyen, yıllar sonra evini Teşvikiye'ye taşıyan yerli sinemanın yıldızlarından İzzet Günay, Tophane Tayfun Gençlik Kulübünün genel kaptanı! Salacak nere, Teşvikiye nere, Tophane nere?... Yanıbaşımızda heyecanla maçı seyrediyor, arada bir müdahalelerde bulunuyor :





- «Benan, ver - kaç yap oğlum...»

- «Afferin sana Vedat... Tutma topu evladım. Bak önünde Ahmet var... Yolla ona!...»

Sabah, İstanbul'dan yola çıkmış ve bizden önce hareket eden Tayfunspor ekibini İzmit'te yakalamıştık. Ankara asfaltı üzerindeki bir lokantada yemekler yendi. Futbolcular tertemiz eşofmanları, terbiyeli ve saygılı halleriyle antrenörlerinin emrine uyarak lokantanın yanındaki korulukta bir süre dinlendiler. Sonra hep birlikte, büyük bir konvoy halinde Adapazarı'na doğru yola çıkıldı.





Adapazarı'nda «Çark» adlı meşhur mesire yerinde maç saatini bekliyoruz. İzzet, dinlenen futbolcuların aksine bir o tarafa, bir bu tarafa koşup duruyor. Haftayımda yenecek limonlardan, malzeme sandığında bir noksan olup olmadığının kontroluna kadar bîr sürü işi yanında bir de etrafını kuşan veren hayranlarına dil döküyor, dert anlatıyor. Böylece futbolcular dinlenirken Umumi Kaptan İzzet de, iki saatlik bir «imza maçı» yaptı. Nihayet maç saati geldi, çattı... Hep birlikte stada doğru yürümeye başladık. Adapazarı Stadında bizi başka bir sürpriz bekliyordu. Saha kenarından ilerleyen İzzet Günay'ı gören seyirciler, «İzzet Günay çok yaşa,» diye tezahürata başladılar. Tezahürat tam orta çizginin yanındaki sıraya oturuşumuza kadar devam etti. Biraz sonra da biri İstanbul'un, diğeri Adapazarı'nın şampiyonu olan iki amatör takım karşı karşıya geldi. Biz, yolda hep 'İzzet'le maçı seyrederken bol bol konuşuruz' diye düşünmüştük. Nerdeee, 0-0 berabere biten koca bir buçuk saat içinde İzzet'le tek kelime bile konuşamadık. Yerli sinemanın şöhretli oyuncusu, kendini maçın heyecanına öylesine kaptırmıştım ki...





Nihayet maç bitti ve yola düştük... Yolda İzzet devamlı olarak 0-0 biten maçın kritiğini yapıyordu. Bizse, sabahın köründen o saate kadar hep maç lafı duymaktan bıkmış, neredeyse «Allah aşkına maçsız bir bardak su!» diyecek hale gelmiştik. Bunu söylediğimiz zaman İzzet kahkahayı bastı ve konuşmasından 'maç' lafını kaldırdı. Fakat futboldan bahsetmeye devam etti.. Baktık, o pazar günü nasibimiz futboldan açılmış, bari biz de İzzet'e futbolla ilgili sorular soralım dedik ve başladık:



- «Sizin takım ne zaman kuruldu?»

- «1952'de... 1964-65 sezonunda büyük bir reform yapılmış. Nasri ağabey başkan olmuş ve o günden sonra Tayfunspor'un şansı değişmiş... Biliyorsunuz, İstanbul Amatör 1. Küme 6 gruptan müteşekkil. Biz önce bu altı gruptan birinin şampiyonu olduk. Sonra gruplar arasında yapılan maçları kazanarak şampiyonluğu kazandık ve Türkiye şampiyonasında İstanbul'u temsil etme hakkını aldık. Bugünkü maç, bu şampiyonanın ilk maçı.»





- «Peki sen ne zaman idare heyetine girdin?...»

- «Tayfunspor kendi kümesinde şampiyon olduğu zaman. Antrenör Kâmil, benim çok eski arkadaşımdır. Teklif yaptı, gittim, takımın genel havasına; idare heyetindeki arkadaşlara baktım. Sonunda 'Kabul, ama acaba faydalı olabilir miyim?' dedim. Tabii,' dediler. Böylece başladık işe...»

İzzet Günay bundan iki yıl önce baş rollerini Fatma Girik'le paylaştığı «Tophaneli Osman» da bileğine kuvvetli, yüreğine sağlam bîr kabadayıyı canlandırmıştı. Kendisine bunu hatırlatarak «O filmi çevirirken Tophane'nin şampiyon takımına Umumi Kaptan olacağın aklına gelir miydi?» diye sorduk.



- «Nerdeee,» dedi. «Filmle gerçek hayat arasında bağlantı kurmaya başlarsak işimiz var demektir.»

Uzaktan İstanbul'un dost ışıklarının gözükmeye başladığı dakikalarda aklımıza Yeşilçam geldi. Şu dakikada sinema adına kim bilir neler tezgahlanıyor, kimler ne dedikodular peşinde çıkarını kolluyordu!... Aynı anda arabasının koltuğuna yatar gibi uzanmış bir Yeşilçam mensubu bütün bu dedikoduların dışında, takımının bir hafta sonra yapacağı rövanş maçını düşünüyordu. E, giyiminden, sevdiği spora, dakikliğinden centilmenliğine kadar tam bir İngilizi andıran, daha doğrusu o davranışı benimseyen izzet Günay'a da. Umumi Kaptanı olduğu futbol takımının bu hayati maçlarını düşünmek yakışırdı, doğrusu.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 17. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir