Dünya Sineması
AŞK DA VAR: Vampir filmleri, çok rağbet görüyordu. Fakat filmciler buna rağmen seyirciyi bıktırmaktan korktukları için her vampir filmine ayrı bir özellik katmaya çalışıyorlardı… Meselâ o devre göre fazlaca ateşli sayılabilecek bir aşk sahnesi, bunun yanı sıra bir hırsızlık olayı, ayrıca bir de sihirbazlık hikayesi eklenince vampir filmi dört başı mamur bir eser olup çıkıyordu… Tabii o devrin ölçülerine göre… O günlerin en ünlü vampirlerinden biri de Lucille Young idi. Bu uzun boylu, cazip vücutlu genç kadında hiç de vampir havası yoktu. Yoktu ama ekmek parası ve şöhret uğruna vampirliğe katlanıyordu. Fotoğrafta ünlü vampir Lucille Young ve kurbanı Charles West.
ESTHER WILLIAMS'IN KULAKLARI ÇINLASIN: Esther Williams daha dünyaya gelmeden Amerikalı yüzücü Mabel Normand Amerika'da film çevirmeye başlamıştı. Ama sonra yüzücülüğü bırakmak zorunda kaldı. Zira o devrin tekniği Mabel Normad'ın yüzme sahnelerini filme çekmeyi sağlayacak kadar ileri değildi.
CİNAYETİN KOMİĞİ: Mack Sennett, Griffith'in yanından ayrıldıktan sonra, çeşitli olayları, bilhassa cinayetleri karikatürize ederek seyirciyi güldüren filmler hazırlamaya başlamıştı... Ünlü yüzücü Mabel Normand, artist olduktan sonra Mack Sennett'in komedilerinde oynamaya başlamıştı.
EN USTA PASTA ATICI: Sennet, komedilerinde öfkelenince koskoca bir pastayı karşıda duranın başına atmak âdet olmuştu... Fakat pastayı öfkeyle karşıya fırlatmak da, o gün için en azından pastayı pişirmek kadar marifet ve tecrübe isteyen bir işti. Mabel Normand, pasta atma işini şaşılacak kadar çabuk benimsedi!. Artık hangi filmde pasta atmak gerekirse, Mabel Normand'a haber uçuruluyor, eski yüzücü de Olimpiyat müsabakalarında şampiyon bir disk atıcı edasıyla film setine gidiyordu!.
TARZAN'IN BÜYÜK DEDESİ: 1914 yılında sinemada pek çok değişiklikler oldu. Filmciler sinemada kaliteli konulara yer vermeye başladılar. Bu tarihlerde Amerikalı tanınmış hikayeci Jack London'un hikayeleri filmciler için zengin bir konu kaynağı olmuştu. Mesela «An Odyssey Of the Month» isimli hikayesi pek ilgi çekiciydi. Filmin baş kahramanı Unga'yı yıllarca sonra «Tarzan» adiyle şöhrete ulaşan film kahramanının büyük dedesi sayabiliriz. Bu filmde «Unga» adıyla seyircinin karşısına çıkan aktör Rhea Haines idi.
GERÇEK DRAMLARA YÖNELİŞ: Para ihtiyaçlarını karşılamak için evlerini, eşyalarını ipotek edip para bulan, sonra da borçlarını ödeyemedikleri için varları, yokları haciz edilen, hapis yatan talihsizleri. Filmciler, gerçek hayattan alınmış hikayeler ararlarken, bu ipotek - haciz meseleleri onlara pek cazip gelmişti. Bu konuları icabında bir komedi şeklinde de seyirciye verebileceklerini düşünüyorlardı.. Bu tip ilk filmlerden olan, «It's No Laughing Marter» (Gülünecek Mesele değil) seyircileri katıla katıla güldürmüştü.. 1900 yıllarının hafif opera şarkıcılarından Myrtle Steadman, sesinin eskisi kadar dinleyicilerin hoşuna gitmediğini fark edince, sese ihtiyaç göstermeyen bir iş aramış ve sinema artistliğinde karar kılmıştı... İpotekli - hacizli gerçekçi filmlerde oynayarak şöhretini artırmaya bakmıştı.
KENDİLERİ PİŞİRİP KENDİLERİ YİYENLER: Bugün sinema dünyasında rejisörlüğe, prodüktörlüğe heveslenen pek çok artist vardır. Hatta bazıları iş bulamaz hale gelince servetini, ismini ortaya koyup dört başı mamur bir film çevirmeyi de göze alır. Mesela Jerry Lewis, filmlerinin senaryolarını yazdıktan başka rejisörlüğünü ve prodüktörlüğünü de yapar. Fakat bir de 1914-1915 yıllarını düşünün. O devirde artist olabilmek bile meseleyken bir filmin rejisörlüğünden senaristliğine, artistliğine kadar her işini yapabilmek çok önemli bir meseleydi. Lois Weber ile kocası Phillips Smalley, aralarında bir sinema tekeli kurmuşlar, kendi kendilerine film hazırlayıp çevirmeye başlamışlardı... Ve gariptir çevirdikleri filmler de sinemanın en çok tutulan eserleri oluyordu. Fotoğrafta 'tekelci' karı-koca «Where Are My Children?» (Çocuklarım Nerde?) isimli filmde.
İLK MEŞUM KADIN: Sinemanın ilk meşum kadını Theda Bara'nın asıl adı Theodosia Goodman idi. Bu ünlü artist üç yıl içinde kırk film çevirerek rekor kırmıştı. Tabii bizim yerli sinemanın artistleriyle Theda Bara'nın boy ölçüşmesine bugün bile imkân yok.
İZCİLER PERDEDE: Bugün sinemada kadın kovboylar aldı yürüdü. Fakat 1914 yılında Myrtle Stedman de izci kıyafetiyle seyircinin karşısına çıkarak bugünün kadın kovboylarına yol açmış oldu... Fotoğrafta görülen izci kıyafetli genç, sonradan rejisör olan Jack Conway'dir.
İLK KLEOPATRA: Sinemanın ilk meşum kadını Theda Bara, 1917 yılında şöhretin zirvesine çıktı. Ünlü artistin, tarihin en güzel ve en meşum kadını olduğu bir bakışta anlaşılıyor, ama o günler için Theda Bara, unutulmaz bir Kleopatra olmuş. Seyircileri, onun bir fotoğrafı için kapısında sabahlıyordu.
SERİ FİLMLER: Filmciler, daha çok para kazanmak için, bir filmde anlatılacak hikayeyi uzatıp beş altı filmlik bir seri yaptılar. Seri filmler çok fazla rağbet gördü. «The Million Dollar Mystery» isimli ilk seri film, 125 bin dolara mal olmuştu.
KALABALIK SAHNELERE DOĞRU: Yıllar ilerledikçe seyircinin gözünü doyurmak için kalabalık sahnelere ihtiyaç olduğu anlaşıldı. Bu arada Griffith ve De Mille gibi ustaların yanında Thomas ince de karınca kararınca bir şeyler yapmış «The Wrath of Gods» (Tanrıların Gazabı) isimli filmde kalabalık sahnelerin bol olmasına dikkat etmişti. Çünkü bu tip filmleri seyirci çok tutuyordu.
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 5. SAYISI