Yıldız Kenter’in Öğrencileri



Etiler'de, Basın Sitesi karşısında Cevat Mahruki'nin köşkündeyiz. Peyami Safa'nın «Server Bedi» imzasıyla yazdığı «Sabahsız Geceler» filme alınıyor. Filmin prodüktörü, Berker İnanoğlu, siyah Ford arabasıyla biraz önce geldi. Salonda, rejisör Ertem Göreç yönetiminde Sema Özcan ile Kartal Tibet çalışıyor. Yanlarında Nedret Güvenç ile Cahit Irgat da var. Bu filmin bir özelliği, oyuncularının hemen hepsinin «tiyatrodan gelmiş sanatçılar» olması. Sema Özcan, İstanbul Konservatuvarı'ndan, Kartal Tibet Ankara Devlet Konservatuvarı'ndan. Birincisi Kent Oyuncularının ünlü bir aktrisi, İkincisi Devlet Tiyatrosu ve Meydan Sahnesi'nin yakışıklı bir jönü. Nedret Güvenç İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda, Cahit Irgat İstanbul'un birçok tiyatrolarında oynamış sanatçılar. filmde Necabettin Yal (Karaca Tiyatrosu'ndan), Nevzat Okçugil ile Mürüvvet Sim (eski SES Tiyatrosu oyuncularından) de var.





Rejisör Erdem Göreç, «Bu film, çok iyi oyun isteyen bir konuya dayandığı için, dram sanatını, tekniğini çok iyi bilen oyuncuları seçtik,» dedi. «Sabahsız Geceler», sette öğrenebildiğimiz kadarıyla «festivallik bir film» olarak hazırlanıyormuş ve biraz sonra Yıldız Kenter, iki eski öğrencisini, Sema Özcan ile Kartal Tibet'i seyretmeye gelecekmiş. Hiç bir film setine (rolü olmadığı zaman gitmeyen Yıldız Kenter'in geleceğini, salonun bir kenarında hazırlanan ziyafet sofrasından da anlamak mümkün. Prodüktör Berker İnanoğlu, Türk tiyatro dünyasının bu büyük yıldızına, Yıldız Kenter'e layık bir «tören» tertiplemiş.





Biraz sonra Yıldız Kenter'in «Chevy» marka arabası göründü. Sema Özcan ile Kartal Tibet, eski öğretmenlerinin geldiğini haber alınca çalışmayı filan unutup kapıya koşmuşlardı. Güler yüzü, parlak yeşil gözleri, zarif hareketleriyle Yıldız Kenter, sete gelince setin havası birden değişti. Herkeste bir itina, bir saygı, bir dikkat!... Bütün artistlerin ellerini teker teker sıkan Yıldız Kenter, kameranın yanında bir iskemleye oturup Sema Özcan ile Kartal Tibet'in heyecanlı, hareketli sahnesini seyretti. Birkaç yerde, rejisörden izin isteyip ikaz ve tavsiyelerde bulundu. Öğlen tatili yapılınca senaryoyu gözden geçirdi.





Yıldız Kenter, Kartal Tibet'e, Devlet Konservatuvarı'nda üç yıl, Sema Özcan'a İstanbul Konservatuvarı'nda dört yıl öğretmenlik yapmıştı. Onlara hala yardım ediyor, ilerlemelerini istiyordu.

- «İki talebemin aynı filmde karşılıklı oynaması beni son derece sevindirdi. Yalnız iyi tiyatrocuların film sahasına kaymasına biraz da üzülüyorum. Tabii bazı oyuncuların... Fakat, film artistlerine, tiyatro artistlerinden daha çok ücret verildikçe bu böyle olacaktır Sema ile Kartal'ın, filmlerini, kendilerinin dublaj yapmalarını isterdim. Hatta mümkün olsa da sesli çekilse böylece dram tahsili yapmış, istidatlı oyuncuların farkı üstünlüğü ortaya çıksa. Sema'nın da Kartal'ın da bir - iki filmini gördüm. Başkaları ses vermiş. Tabii olmamış. Sinema seyircilerinin, Sema ile Kartal'ın kendi seslerini duyması, her halde Türk filmciliği için büyük kazanç olur...»





Ziyafet sofrasında şerefe kadehler kalktı. Yıldız Kenter, İstanbul Konservatuvarı'nda 1961 -65 yılları arasında talebesi olan Sema Özcan'ı, 1962'de hemen kendi tiyatrosuna almış, Çehof'un «Martı» sında oynatmıştı. Tiyatrodaki başarılarına film oyunculuğundaki büyük gücünü katan Sema Ozcan bugün ünlü bir sinema «yıldız» ı olmuştu. Kartal Tibet de şöhretin merdivenlerini çabucak tırmanmıştı.

- «İkisiyle de iftihar ediyorum,» dedi Yıldız Kenter, «Türk sineması ancak, mesleğini bilen ve seven; ciddi, çalışkan, şöhreti skandallarda aramayan, dram sanatına gerçekten saygısı olan oyuncuların sırtında yükselebilir.»





Yemekten sonra «üç eski arkadaş» yemyeşil çimenler üzerinde, ılık nisan güneşinde, dolaştılar. Onlar, sinema ve tiyatronun yıldızları, hatta güneşi haline gelmişlerdi. Etraftan geçen «hayranları» onları yakından görebilmek için duruyor, «A, bak Yıldız Kenter gelmiş... Sema Özcan'la konuşuyor. Yanlarında Kartal Tibet de var. Acaba aynı filmde mi oynuyor?» diyorlardı. Bu sözleri duyunca aklımıza geldi:

- «Acaba bu üç tiyatro ve sinema yıldızı aynı filmde oynasa ne olur?»

Yanımdaki foto muhabiri:



- «Ağabey, üçünün oynadığı film bir festivalde yarışmaya girerse üçüne de ayrı ayrı birer altın heykel vermek gerekir» demez mi?

Yıldız Kenter, setten ayrılıp eski dostlarına, settekilere, rejisör ve prodüktöre veda ederken Sema Özcan ile Kartal Tibet:

- «Hocam, senden öğreneceğimiz daha çok şey var...» diyordu.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 17. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir