Zeynep Aksu’nun Kiloları 



Fenerbahçe'da güzel bir köşk... Bina yeni... İçindeki eşyaların bir kısmı modern, bir kısmı eski konaklardan kalma, gayet pahalı eşyalar... Duvarda eski yağlı boya tablolar... Renkleri solmuş... Çerkez büyük anneler, pos bıyıklı paşalar... Şöminenin üzerinde kırmızı bir fes... Orta masasında buzlu viski bardakları... Zeynep Aksu ile konuşuyoruz: «Zayıflamak için yapmadığım şey kalmadı» diyor. «Bir türlü istediğim vücuda sahip olamadım. Sauna' ya gittim olmadı, su içmedim olmadı. Bereket versin yaz geldi de, deniz can kurtaran simidi gibi beni kurtardı. Filmciler durmadan 'zayıfla, zayıfla' diyorlar.





Ama, Türk yemekleri insanı şişmanlatıyor. O canım baklavalar, börekler, çeşitli hamur işleri, pilavlar, makarnalar, daha bir sürü şey... Geçenlerde bir dostumuz, 'Et ve sebzeden başka bir şey yemeyin,' demişti. Onun tavsiyesini tuttum. Gerçekten zayıflamaya başladım. 1.72 boyum, 66 kilo ağırlığım var. 20 yaşında bir kızın bu kadar kilosu olması fazla... Bunu ben de biliyorum. Ama su bile içsem şişmanlıyorum. Et ve sebze rejimine başlayalı beri tam 3 kilo vermişim. Meyve suyundan başka şey içmiyorum. İçki de insanı şişmanlatıyor. İnsan annesine çekiyor. Annem oldukça toplu... Ben de ne yapsam veraset kanunlarından kurtulamıyorum!»





Bir sigara yaktı, bacak bacak üstüne attı. Üzerinde lacivert mini etekli bir elbise vardı. «Çocuk parkına çıkalım. Mayomu da alırım. Hem salıncak sallanırım, hem de küçük sandalımda deniz banyosu yaparım,» dedi ve arkasından ilave etti: «Ne yapayım, şimdilik param, sandala yetti!...»

İçerdeki edaya koşarak gitti. Biraz sonra elinde çantayla geldi. Birlikte Erguvan sokağındaki evinden asfalt yola çıktık. Parkta çocukların arasına karıştı. Tahterevallide, salıncakta sallandı. Epeyce yoruldu. Yolda bir arkadaşının bisikletini aldı. «Bisiklete binmek de zayıflatır,» dedi.





Üç - beş dakika dolaşıp geldi. Nefes nefeseydi. Fenerbahçe plajına gelince beyaz mayosunu giydi. Önce kıyıda koştu, oynadı. Sonra da başladı güneşlenmeye. Bir ara, «Denize gireyim,» dedi. Ama daha ayaklarını suya daldırır daldırmaz, vazgeçti. «Bırrr.»

Zeynep Aksu, bir süre daha deniz kenarında oturdu. Sonra, «Bugünlük bu kadar kafi,» deyip kalktı, giyindi. Hep birlikte geldiğimiz yoldan aheste beste yürüyerek eve döndük... Eve girdiğimiz zaman annesi Zeynep'i karşıladı, «Yemeğin hazır,» dedi. Ve bir bardak meyve suyu ile bir dilim salamlı ekmek verdi.



Zeynep Aksu'nun evinde hep şişmanlamak ve zayıflamaktan bahsettik. Zayıflığın faydaları, şişmanlığın zararları... Ama birisi çıkıp da, «Yahu şişmanlığın hiç mi faydası yok?» diye sormadı.

Bilmem siz sorar mısınız?

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 22. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir