“501 Numaralı Hücre” Filmi Rekora Gidiyor



Kayalık tepelerde ağaç, ot diye bir şey yoktu. Güzel ve genç kadın, sivri topuklu beyaz pabuçlarının üzerinde zorlukla birkaç adım atabildi. Üzerinde gayet pahalı, dekolte bir tuvalet vardı. Tuvaletin üstüne, kürk bir manto almıştı. Kolları yanlardan sallanan pahalı bir vizon... Kadının yanında eli tabancalı, siyah çizmeli bir asker duruyordu. Kadın önde, üniformalı adam arkada yürüdüler. Bir kayanın önüne geldikleri zaman bıyıklı, sert yüzlü adam:





- «Dur!» diye bağırdı. Kadın durdu ve adama doğru döndü. Sert yüzlü adam cebinden çıkardığı mendili uzattı:

- «Belki idam mangasından korkarsınız! Gözlerinizi bağlayayım?» dedi.

Güzel kadın sanki tükürür gibi adamın suratına şöyle baktı:

- «Korkmam!» dedi, «Ölümden korksaydım, şimdi burada olmazdım!»





İdam mangasının komutanı, biraz sonra kurşuna dizilecek genç kadının ince bileklerine baktı:

- «Elinizi bağlamak zorundayım Bayan Tamilla...» dedi. «Hem bu, sizin arzunuza bağlı olmayan bir husus...»

Bileği bağlanırken genç kadın karşısındaki silahlı askerlere baktı. Soldan sağa doğru hepsini teker teker süzdü. Hayatı bir anda gözlerinin önünden bir sinema şeridi gibi akıp geçmeye başladı.





Babası Kafkasyalı, annesi İtalyan'dı. Bakü'de doğmuş, büyümüş ve orada tahsil yapmıştı. Bir gün yapılan bir ihbar üzerine gizli polisin adamları evi basmışlar, erkek kardeşlerini ve babasını alıp götürmüşlerdi. Sonradan onların öldüğüne dair bir haber almıştı. İşte o anda babasını ve kardeşlerini öldürenlerden intikam almak için kendi kendine yemin etmiş ve yeraltı teşkilatına girmişti. Bakü Hava Okulu Uçuş Birliği Komutanı Mehmet Altunbay adlı, Azerbaycanlı bir Türk subayına gönül vermiş, iki ideal arkadaşı zalimlere karşı birlikte savaşmışlardı. Fakat bu arkadaşlık uzun sürmeyecekti. Mehmet Altunbay, Gizli Polis tarafından yakalanarak tam idam edileceği sırada iki arkadaşıyla birlikte uçağa binip Türkiye'ye iltica edecek, böylece genç kadın da yalnız kalacaktı.





Sevgilisinin kaçmasından sonra Tilda, adını Tamilla yapmış, makyajını değiştirip Gizli Polisin arasına girmişti. Polis şefi Mişel, kısa zamanda bu güzel kadına aşık oldu. Tamilla'nın da isteği Duydu zaten... Mişel'in aşkından faydalanarak ondan birçok sırları öğrenmiş, böylece de binlerce kişinin Sibirya'ya sürülmesine engel olmuştu.

Gizli Polis şefi Mişel, vazifesinde asla kalbinin sesini dinlemiyor, öz kızı Nadya'yı bile zindanlara atıyordu. Tamilla ile Mişel'in dostluğu uzun süre devam etti fakat bir gün her şey meydana çıktı. Bunun bir tek cezası vardı: Ölüm. Tamilla kısa bir muhakemeden sonra kurşuna dizilmek suretiyle idama mahkum edilmişti. İşte nihayet karşısındaki namlular korkunç canavarlar gibi ağızlarını açmışlardı. Biraz sonra o namlular ateş kusacak ve genç Tilda (Tamilla) sonsuzluğa karışacaktı.





İdam mangası komutanı elini havaya kaldırdı. Tilda gözlerini kırpmadan karşısındakilere baktı, baktı, baktı...

- «Ateş!...» diye bağıran sesle birlikte kurşun sesleri kayalık tepelerde akisler yaptı ve genç kadın yere yuvarlandı. Gözleri hala açıktı...





«501 Numaralı Hücre» adını taşıyan film on aydan beri Ankara'da Nusret Eraslan rejisinde çevriliyor. Filimde rol alanların hepsi Devlet Tiyatrosu ve Balesi sanatçıları. Ankaralıların yakından tanıdığı 80 sahne sanatçısı, 200 figüran bu filmde oynuyor. «501 Numaralı Hücre» de sinema alemini bir tek Atıf Kaptan temsil ediyor. Şimdiye kadar yapılan masrafı bir milyon lirayı bulan filmin karlı sahneleri geçen kış Kızılcahamam'daki Çamkoru'da çekilmişti. Devlet Tiyatrosu artistleri, tıpkı büyük Avrupa ve Amerika filmleri gibi bir yıl süren uzun bir çalışma sonunda filmi tamamlamış olacaklar. Tamamen renkli olarak çekilen film yılbaşında memleketin her yanında 40 sinemada birden vizyona girecek.. «Kafkas Film» firmasının yaptığı bu film, bundan yıllarca önce Stalin devri Rusya'sındaki Gizli Polis Teşkilatı (NKVD) nin yaptığı zulümleri, tüyler ürpertici işkenceleri, Sibirya sürgünlerini, ölüm zindanlarını ve özgürlüğe susamış nice insanların cesaretle direnişini ele almaktadır.





«501 Numaralı Hücre» nin birçok tarafları gerçek bir olaya dayanmaktadır: Mehmet Altunbay, gerçekten yaşamış bir subaydır. Azerbaycanlı subay iki arkadaşıyla birlikte Türkiye'ye iltica etmiş ve hatıralarını o zamanki iki büyük günlük gazetede yayınlamıştır.

«501 Numaralı Hücre» isimli filimde, Hitler Almanya'sında, Hitler'in emriyle yapılan bir filimden parçalar var.





Metraj bakımından şimdiye kadar çevrilenlerin en uzunu olan bu milyonluk filimde Devlet Tiyatrosu aktörlerinden Cüneyt Gökçer, Ayten Gökçer, Semih Sergen, Şahap Akalın, Tekin Akmansoy, ilyas Avcı, Tülay Artuk, Meliha Ars, Nurşen Girginkoç, Muammer Esi, Yalın Tolga, Bozkurt Kuruç, Ferdi Merter Fosforoğlu, Coşkun Kara, Adnan Başar, Mithat Demokan, Ali Cengiz, Azmi Orses, Savaş Başar, Ertan Savaşçı, İlhan ülkü, Ihsan Şenol, Orhan Kuraner oynuyor.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 43. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir