Dünya Sinema Tarihi



ŞÖHRETLER PERDEDE: Dünya tarihinin ünlü kişileri filmciler için her zaman ilgi çekici bir senaryo konusudur. Fransa tarihinin çapkın krallarından tutun da Uzakdoğu'nun dünyaya dehşet saçmış imparatorlarına kadar pek çok ünlü şahsiyetin hayat hikayesi sinemanın başlangıcından bugüne kadar filme alınmıştır. Hatta bazılarını bir değil, defalarca... İşte mesela Amerika'nın tiyatroda suikaste kurban giden Cumhurbaşkanı Abraham Lincoln. Lincoln'un hayatını ilk defa beyazperdeye aktarmak şerefi ünlü rejisör David Griffith'e aittir. Griffith, 1930 yılında bu filmi çevirmek için United Artists şirketiyle anlaşmış, başrollerde de Walter Huston ve Una Merkel'i oynatmıştır. Bu arada şunu da hatırlatalım: Meşhur şahsiyetler arasında hayat hikayesi filme çekilmeyen tek şahıs, Atatürk'tür.





ŞÖHRET YOLU AÇILIYOR: Norma Shearer, Amerikan sinemasında 'kibar kadın' rollerinin değişmez oyuncusuydu. Daima şık kıyafetlerle seyircinin karşısına çıkar ve her filmi de şöhretini bir kaç misli artırırdı. 1931 yılında Norma Shearer, Amerikan sinemasının rakipsiz yıldızlarındandı. O yıl Norma Shearer, M-G-M şirketinden ilgi çekici bir teklif aldı. Lionel Barrymore ve Clark Gable adında yeni bir artistle «Free Soul» (Serbest Ruh) isimli gangster filmi çevirecekti. Bu filmde gangster rolünü oynayan Clark Gable, başarılı bir aktör olarak Hollywood'a yerleşti. Fotoğrafta Norma Shearen ve Clark Gable.





BİR DEV DOĞUYOR: 1930 yılı Hollywood için bir büyük kayıp yılı olmuştu. Makyaj üstadı ve korku filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu Lon Chaney ölmüş ve bu ölüm Amerikalı filmcilere hayli korkulu anlar yaşatmıştı. Bu ünlü aktörün yerinin kolay kolay doldurulamayacağını biliyorlardı. Fakat filmcilerin uzun uzun Lon Chaney'in matemini tutmalarına lüzum kalmadı! Asıl adı Charles Edward Pratt olan Boris Karloff, Lon Chaney'den boşalan koltuğa oturdu. 1941'de ilk «Frankenstein» filmini çeviren Boris Karloff, Universal şirketine büyük paralar kazandırmıştı. Bundan sonra da birçok Frankenstein filmi çevirdi.





İHTİYATLI OLMANIN FAYDASI: İsveçli yıldız Greta Garbo, sesli filmlerde rol alıyordu, ama bir türlü Amerikalı şivesiyle İngilizce konuşmayı öğrenememişti. Bu yüzden de yıldız rol seçerken çok ince eleyip, sık dokuyor, şivesinin bozukluğunu seyircilerin bile yadırgamayacakları rolleri tercih ediyordu. 1931'de Alphonse Daudet'nin «Sapho» isimli eserinden alınan «İlham» adlı filmde de oynamayı bu yüzden kabul etmişti. Rol arkadaşları L. Stone ve R. Montgomery'ydi.





SEYİRCİYE HOŞ GÖRÜNMEK İÇİN: Gangster filmlerinin modası öyle çabuk çabuk geçeceğe benzemiyordu. Bir İktisadi krizin eşiğinde olan Amerika için gangsterler gerçekten önem taşımaktaydılar ve bunların hayat hikayeleri ile çeşitli maceraları da sinema seyircilerini fazlasıyla etkiliyordu. Bütün bunlara rağmen filmciler, gene de tedbiri elden bırakmadılar. Günün birinde seyircilerin gangster filmlerinden bıkabileceklerini hesap ederek, bu çeşit filmlerde bazı değişiklikler yapmak istediler. Her şeyden önce kadın seyircilere bu filmleri beğendirebilmeleri lazımdı. Bunun için de değişik bir gangster tipi yaratmakla işe başladılar. «Halk Düşmanı» isimli filmde James Cagney, kadınlara daima çok sert davranan değişik bir gangster tipini yarattı. Kadın seyirciler bu sert gangster tipini gerçekten pek beğenmiş, o da bu sayede şöhrete erişmişti.





Bugün Hollywood'un başarılı televizyon prodüktörlerinden biri olan Jackie Cooper, çocukluk yıllarında da Hollywood'un ve dünyanın sevgilisiydi. 1921 yılında doğmuş olan Jackie Cooper, dokuz yaşında Hollywood'da girmiş, yaşına, minik boyuna göre büyük bir sükse yapmış ve hayli de para kazanmıştı. Percy Crosby'nin hazırladığı «Skippy», Jackie Cooper'i milyonların sevgilisi haline getiren filmdir. Bundan sonra, Hollywood'un şöhretli artistleri, Jackie Cooper ile oynayabilmek için adeta birbirleriyle yarışa giriştiler. Bunlardan biri de Wallace Beery idi. Ünlü aktör, Frances Marion'un bir hikayesinden alınan «Şampiyon» filminde Jackie Cooper ile oynamıştı. 1931 yılının en başarılı filmlerinden biri olan bu eserde Wallace Beery, kendini içkiye vermiş eski bir boks şampiyonunu canlandırmıştı. Şampiyon ve oğlunun acıklı hikayesi, yıllar boyunca sinemaseverlerin dillerinden düşmedi. Jackie Cooper ile Wallace Beery, seyircilerine bu filmde bir sanat ziyafeti çekmişlerdi.





BİR KOMEDYEN ÇİFT: Sinema dünyasının adı yıllar boyunca dillerden düşmeyen komikleri Laurel - Hardy'nin filmlerini görmemişseniz bile, hiç değilse büyüklerinizden adlarını duymuşsunuzdur. Rahmetli Ferdi Tayfur'un sesiyle Türkçeleştirilen Laurel - Hardy filmleri, yaşları otuzu aşkın olan sinemaseverlerin hafızalarından bugün bile hâlâ silinmemiştir. Stan Laurel - Oliver Hardy çiftinin filmleri, sessiz film devrinde ilgi görmeye başlamış, sesli film devrinde bu ilgiyi devam ettirmiş, hatta artırmıştı. Laurel - Hardy'nin 1931 yılında çevirdiği «The Brats» (Yumurcaklar) isimli film, adeta bir hadise olmuştu. İki küçük okullu çocuk hüviyetine bürünen Laurel - Hardy çiftinin bu filmdeki kıyafetleri de seyircileri kahkahalara boğmuştu...





TEMİZ AİLE FİLMİ: Sinema dünyasında en fazla ismi geçen ailelerden biri de muhakkak ki Barrymore'lardır. Sinema ve tiyatroya ünlü sanatçılar yetiştiren bu ailenin fertleri maalesef elde ettikleri başarıyla şımarmışlar, yıllar sonra Barrymore ailesinin çocukları beyazperdenin kabiliyetli, fakat talihsiz şöhretleri olarak sinema tarihine geçmişlerdir. Barrymore'lar sesli filmin ilk yıllarında şöhretin zirvesine çıkmışlardı. O zamanlar John, Ethel ve Lionel Barrymore, Hollywood'un en başarılı üç sanatçısıydılar. 1932'de çevrilen «Rasputin» filmi bu üç Barrymore kardeşi bir araya getirdi.





TARZAN'IN DA SESİ DUYULUYOR: Edgar Rice Burrough'nun, ormanlar kralı «Tarzan», sesli film devrinin en ilgi çekici kahramanlarından biriydi. Eski yüzme şampiyonlarından Johnny Weismüeller'in canlandırdığı Tarzan, büyük küçük sinema seyircilerinin hayran oldukları tiplerden biriydi. Gençler, Tarzan denilince, daima Johnny Weismüller'i gözlerinin önünde canlandırıyorlardı... Bu yüzden de ünlü aktör, Tarzan'dan başka bir filmde rol almamıştır. Tarzan'ın eşini ise Maureen O'Sullivan canlandırırdı. Mia Farrow'un annesi olan bu ünlü yıldız da Tarzan'ın eşi «Jane» olarak yer etmiştir.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 25. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir