Cüneyt Arkın Kızına Hasret



Cüneyt Arkın o gece yatağında ter içinde fırlamıştı. Korkunç bir rüya görmüştü... Rüya değil de adeta kabus...

Hızlı hızlı çarpan kalbini dinledi, zonklayan şakaklarını oğuşturdu. Kendi kendine, «Yarabbim,» diye belli belirsiz mırıldandı, «Nedir benim bu çilem? Her gece kabus, her gece böyle korkunç rüyalarla mı uyanacağım?»

Hemen telefona sarıldı. Ayrı yaşadığı eşi Güler ile kızı Filiz o gece bir akrabalarının evinde misafir olarak kalıyordu. Gece yarısı herkes uykuda olduğu için telefon uzun uzun çaldıktan sonra açılabildi, «Ben Cüneyt... Bir rüya gördüm de...» Kelimeler ağzında kaldı ve telefon «çat» diye yüzüne kapandı. Tekrar çevirdi. Ama nafile, fişi çekmişlerdi. Telefonda ne ses, ne bir nefes vardı.





Cüneyt tekrar uyumak için yatağa uzandığında artık gün ışımaya, horozlar ötmeye başlamıştı. Gözlerinin önünde o korkunç rüya, kulaklarında Filiz'in «Baba... Baba...» diyen incecik çığlıkları beynini delip geçiyordu. Tekrar telefona sarıldı. Bu defa yakın bir arkadaşını aradı. «Kusura bakma,» diye söze başladı. «Bir rüya gördüm de... Filiz denize düşmüştü. 'Baba... Baba...' diyerek feryat ediyordu. Elbiselerimle denize atladım, ona doğru yüzmeye başladım. Bir türlü yanına yaklaşamıyordum. İşte tam o sırada uyandım. Şu anda ne yapacağımı bilmez bir haldeyim, deli gibiyim. Hala rüyanın tesirindeyim. Yavruma bir şey mi oldu acaba?»

Arkadaşının, «Çocuk olma. Sen kültürlü insansın. Böyle rüyalarla nasıl olur da kendini üzersin,» gibi sözlerini duymadı bile. Telefonu kapadı, pencerenin önündeki koltuğa oturdu.





İstanbul yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı. Belki hayatında ilk defa sevmedi İstanbul'u... Hatta nefret bile etti... Acele traş oldu. Menajerine telefon etti, «Bugün mutlaka bir çocuk yuvasına gitmek istiyorum. Oyuncaklar al, şeker, çikolata ne lazımsa yaptır,» dedi. «Akşama kadar çocuklarla beraber olmak istiyorum. Onları sevip okşamak istiyorum... Güler'i de bir ara bakalım. Belki seninle konuşur. Filiz'i sor.»

Cüneyt, öğleye doğru Çocuk Esirgeme Kurumu Kasımpaşa şubesine geldi. Otomobilinin arka koltuğu bebek, top, dönme dolap, otomobil, kamyon, motosiklet, tabanca, tüfek gibi çocuk eşyaları, çikolata ve şeker paketleriyle tıka basa doluydu. Çocuk Esirgeme Kurumu'nun yöneticileri, böyle hediyelerle dolu olarak gelen şöhretli artisti karşılarında görünce önce şaşırdılar, sonra da sevindiler. Bu arada Cüneyt'in semtlerine geldiği Kasımpaşalılar arasında (hayrettir) adeta bir yıldırım süratiyle duyulmuş, kapının önü, resim ve imza meraklılarıyla dolmuştu.





Cüneyt Arkın, çocuklara hediyelerini kendi eliyle teker teker verdi. Onların sevinçlerini, neşelerini gördükçe gözleri buğulanıyor, yaşları saklamak için başını bir o yana, bir bu yana çeviriyordu... Bu sırada Gökçen Gülsever isimli bir kız çocuğu ağlamaya başladı. Cüneyt hemen onu kucağına aldı, öptü, kokladı, cebinden mendilini çıkararak çocuğun göz yaşlarını sildi. Sonra arkalarda mahzun mahzun duran Serpil Yolcu adında, iki yaşında bir kız çocuğuna gözü ilişti. «Aman Allahım, Filiz'ime ne kadar da benziyor?» diyerek ona doğru koştu.

Gerçekten de kumral saçiı, beyaz tenli Serpil, Cüneyt'in kızı Filiz'e çok benziyordu. Kurumun yöneticisi Emrullah Tiryaki'den çocuk hakkında uzun uzun bilgi aldı. Gidene kadar da, «Filiz'im... Yavrum...» diyerek Serpil'i kucağından bırakmadı.





Cüneyt Arkın Çocuk Esirgeme Kurumu'nun Kasımpaşa şubesinde bir hayli kaldı. Bu süre içinde burada bulunan çocuklarla şakalaştı, onlara masallar anlattı, hikayeler okudu, biraz büyük olanların dersleriyle ilgilendi, küçük olanlarla türlü oyunlar oynadı. Sabahki hali pek kalmamıştı. Açılmıştı biraz...

Cüneyt, akşama doğru kurumdan ayrılırken, Kasımpaşalılar, «Gene bekleriz. Yaşa... Varol...» diyorlardı. O ise bu sevgi gösterilerinin hiç birini duymuyor, kurumun yöneticilerine: «Burayı çok sevdim, gene geleceğim,» diyordu. Arkasından da sıkı sıkı tembih ediyordu: «Filiz'ime benzeyen Serpil'e iyi bakın. Üzmeyin onu. Sakın ağlatmayın.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 16. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir