Cüneyt Arkın Kızlarla Havuzda




Yıldız Parkı’na girip yokuş yukarı tırmandık. Kapıcı: «Filmciler Malta Köşkünde çalışıyor» demişti. Arabamız döne döne, asfalt yollardan geçti ve sarı boyalı, kargir köşkün önünde durdu. Kapıda siyah, uzun bir elektrik kablosu görünce içeride film çekildiğini anladık. Yerlerde sürünen kabloyu takip edip kapıdan içeri adım atacağımız sırada birisi:

– «Aman dikkat, Film çekiliyor!» diyerek yolumuzu kesti.






Bekledik. Nejat Saydam’ın «tamam» sözünü duyunca içeri girdik. Vaktiyle sultanların serinlediği dört köşe mermer havuzdaki manzarayı görünce kendimizi geçen asırlarda yaşıyormuş zannettik. Sözle anlatılır gibi değildi manzara: Şelaleli çeşmelerden şıkır şıkır sular akıyor. Sonra bunlar birleşip büyük havuza doluyor. Havuzun etrafındaki sütunlar çiçeklerle süslenmiş. Bazı yerlere beyaz paravanalar konmuş. Havuzun içine önce bir «afet devran» girdi. Çıplak mı çıplak. Hemen etrafını yarım düzeni genç kız aldı. Başladılar ortalarındaki başı taçlı, kulakları kocaman küpeli, gözleri sürmeli güzeller güzelini yıkamaya. Altı kızın üçü kenarda durup suya güzel kokular döküyor, üçü de sultanlarını incitmeye korkarak yıkıyor.






Ortadaki güzel kadın:

Havuz sahnesinde Cüneyt Arkın ile, eski Tarzan filmlerinin şöhretli oyuncusu, Johnny Weissmuller arasında benzetmeler yapılırken birisi:

– «Bu havuzda balık var!» diye bağırıverdi. Altı cariye, bu sesi duyunca, fare görmüş gibi kaçışmaya başladılar. Nihayet rejisör Nejat Saydam, hepsini yatıştırdı, ışıkları ayarlattı ve tekrar «fazla erkekleri» setten çıkardı. Bize de:






– «Gazeteciler doktorlara benzer. Onlardan bir şey saklanmaz!» dedi. Cüneyt tekrar havuza oturdu. Birsen Ayda, kurulandığı havlusunu bıraktı ve önce kenardaki mermere oturdu, oradan usulca içeriye kayıverdi. Altı cariye de iki kahramanın etrafını alınca, aynı sahnenin çekimine devam edildi.

Biz, sahne bitip dışarı çıkarken, Cüneyt Arkın da mermer havuzdan çıkmış havluya sarılmış:

– «İşte bazen atlayıp zıplıyor, kavga ediyoruz. Bazen da, saraylardaki güzellerle sular içinde yüzüp, sevişiyoruz, filmciler bir kadınla sevişmemizi az buldular, yarım düzüne kızı daha etrafımıza çember gibi sardılar» diye tatlı tatlı şikayet ediyordu..

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 37. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir