Hanımefendi Suna Pekuysal



Suna Pekuysal'ı herkes tanır. Sempatik, güler yüzlü, çek bilmiş, cıvıl cıvıl bir hizmetçidir o... Tabii sahnede ve perdede... Evinde ise, bir hanımefendi, yuvasının dişi kuşudur... Ama ona sorarsanız bu halinden hiç de şikayetçi değildir: «Ne yapalım ekmek parası,» der. Hemen arkasından da, «Başka bir emriniz var mı beyefendiciğim?»'i yapıştırır.





İşte bu sırada onu görmek lazımdır. Ağzını yaya yaya kelimeleri uzata uzata bir konuşuşu vardır ki, sanki sakız çiğniyor sanırsınız! Sonra fıkırdamayı, kırıtmayı da ihmal etmez. Ona göre hizmetçi dediğin kırıtmalı, ama işi hiç bir zaman sırıtma derecesine vardırmamalı ! Bunu yaparken de gözlerini süzüp tebessüm etmeli... Bir o yana, bir bu yana manalı manalı bakmalı. O da neden demeyin. Hanımefendiler yapıyor da hizmetçiler neden yapmasın?





Sahnenin ve perdenin bir numaralı hizmetçisi bakın bu konuda neler diyor: «Hizmetçi dediğin nedir ki, bütün evin yükünü sırtında taşıyan, terleyip yorulan, yıpranan hep o değil midir? Üstelik hiç bir garantisi de yoktur. Gün olur evin hanımefendisi onun kaşını beğenmez, kapı dışarı eder. Buna mani olmak için ne yapmalı? Tek bir şey: Evin beyine sempatik gözükmeli.»





Konuşmasını tamamlar tamamlamaz bize bir de göz kırptı. «Pekiyi hesapta evin beyine böyle göz kırpmak var mı?» dedik. Suna her zamanki şen kahkahalarından birini patlattı: «Tabii tabii, sınırı aşmamak şartıyla,» diyerek cevap verdi. Birden aklımıza Süleyman Turan'ın SES'te çıkan, «Bir Derste Çocuk Bakımı» adlı röportajı geldi. Süleyman nasıl çocuk konusunda otoriteyse, Suna da hizmetçilik konusunda öyleydi. Sanki aklımızdan geçenleri anlamış gibi, «Sinemadan ve tiyatrodan emekli olunca ideal hizmetçi yetiştirmek için bir kurs açacağım,» dedi.





Suna'nın sahne ve perdedeki hizmetçiliği o kadar çok ki sayısını kendisi bile bilmiyor.

Aklına gelen eri şöyle sıraladı: «Küçük Hanımın Şoförü», «Derbeder», «Hayat Bazan Tatlıdır», «İstanbul'da Randevu» filmlerinde anlı şanlı hizmetçi kadın olmuştu. Başı örülü, çatık kaşlı, otoriter bir hizmetçi... «Çatıdaki Çatlak» piyesinde, evlere gündeliğe giden hizmetçi Fatma Kadın olmuş. «Mağara» piyesinde ise evlatlık kız... «Kahvehane» oyununda baş hizmetçi kadın... Daha birçok film ve oyunlarda gene hizmetçi... Ne yapsın, Suna'nın talihi film ve piyeslerde hizmetçilikten açılmış bir kere!





Suna Pekuysal sinemaya 15 yıl önce başlamış. Tiyatroda ise 21 yıllık bir geçmişi var. İkisini üst üste koyarsanız 36 yıl eder ki, bu kadar yıllık bir hizmetçi de her halde mumla aransa bulunmaz.

Bir de madalyonun tersi var. Bu yüzünde hanımefendi bir Suna Pekuysal karşımıza çıkıyor. Suna'nın hanımefendiliği evindedir. Hizmetçiliği kapının eşiğinde bırakır. Eşi Ergun Köknar'a ve evine son derece bağlıdır Evinde devamlı olmasa bile orta işlerini gören, çamaşırı yıkayan gündelikçi kadınlar gelir. O, hizmetçiliğin ne demek olduğunu bildiği için katiyyen sert davranmaz. Daima onların gönüllerini alır. Bütçesinin yettiği kadar da, fazla para vermeye çalışır.



Genç karı - kocanın evleri bir «hizmetçi cenneti» ne benzer. Ama, misafirlerini kabul ettiği zaman Suna Pekuysal gerçekten bir hanımefendidir. İstanbul'da çok ev kadınları, hanımefendiler vardır. Ama Suna gibi gece tiyatroda veya film setinde komik veya sert bir hizmetçi olup da gündüz bütün ahbaplarının hayranlığını kazanan bir ev hanımı olmak kolay şey midir?

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 25. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir