Herşey Balo İçin



Bugünlerde yerli film artistleri hummalı bir faaliyet içindeler. Sokakta veya herhangi bir yerde karşılaşan artistler bir köşeye çekilip hemen fısıltı halinde konuşmaya başlıyorlar: «Davetiyeleri dağıttın mı?», «Son toplantıda neler konuştunuz?»,

«Yarın piyango için hediye toplama sırası hangimizin?» gibi cümleler, bu karşılaşmalarda selam - sabahtan önce geliyor!. Hepsinde bir telaş, bir heyecan... Ama onlardan da telaşlı ve heyecanlı olanlar var... Bunlar, 18 mart gecesi. Hilton salonlarında yapılacak Prodüktörler Cemiyeti balosunun tertip komitesi üyeleri... Daha baloda SES'in 1968 Sinema Artisti Yarışması birinci, ikinci ve üçüncülerine taç giydirileceği haberi duyulur duyulmaz, komiteye müracaatlar, birbiri peşi sıra yağmaya başladı.





Toplantı gününü öğrenip cemiyete müracaat edenler mi ararsınız, komite üyelerinin yolunu kesenler mi, idarehanemize kadar gelip bu önemli gecede kendilerine bir görev verilip verilmediğini öğrenmek isteyenler mi?... Hepsi de yerli sinemada isim yapmış, şöhret olmuş birer artist olan müracaatçıların isteği aynıydı. Balo için çalışmak, 18 martta taç giyecek SES 1968 Sinema Artisti Yarışması galibi genç arkadaşlarına layık bir gece olabilmesi için çalışmak istiyorlardı. Hülya Koçyiğit, Ediz Hun, Selda Alkor, Tamer Yiğit, Ajda Pekkan, Devlet Devrim ve onlar gibi yerli sinemaya SES yoluyla giren daha birçok yıldız. Gerek bize, gerek balo tertip komitesi üyelerine hep aynı şeyleri soruyorlardı: «E, söyleyin bakalım. Ben ne iş yapıyorum...» İçlerinden Ediz Hun, bütün arkadaşlarının hislerine tercüman olarak şöyle diyordu: «Biz, yerli sinemaya SES'in yarışmasıyla girdik. Yeni arkadaşlar edineceğimiz için çok sevinçliyiz.»





Tertip komitesinde sadece Hülya Koçyiğit ve Sezer Güvenirgil gibi SES yıldızları değil, Fatma Girik gibi yerli sinemaya figüranlıkla girip mesleği, bütün kademelerini aşarak «yıldız» seviyesine erişmiş yıldızlar da vardı. Fatma Girik de, SES yıldızlarının taç giyeceği 18 marttaki Prodüktörler Cemiyeti balosu için şunları söyledi: «Baloda taç giyecek olan yeni arkadaşlarımızla çok kısa zamanda kaynaşacağımıza inanıyorum. Zaten dar bir kadro içinde çalışan yerli sinemanın samimî havası, müşterek başrole çıkacağımız filmlerle bizi birbirimize kaynaştıracak.





O bakımdan ben diğer bütün artist arkadaşlarım gibi «Onların gecesi, daha doğrusu «Hepimizin gecesi» diye adlandırdığım 18 martın en mükemmel şekilde geçmesi için çalışacağım.» Sinemanın «centilmen erkeği» izzet Günay, Hülya Koçyiğit'ten davetiyelerini sevinçle alıyor ve hemen serzenişte bulunuyordu. «Niye daha önceden haber vermediniz, belki ben de faydalı olabilirdim...» İzzet Günay'dan Kartal Tibet'e, Türkan Şoray'dan Nilüfer Koçyiğit'e kadar her yıldız aynı şeyi tekrarlıyordu. Niye kendilerine daha önce haber verilmemişti, yapılacak iş var mıydı? Arkadaşlarının taç giyeceği gecenin daha mükemmel olabilmesi için neler yapabilirlerdi...





Hepsine aynı cevaplar verildi. Balo için her şey yapılmıştı. O geceye renk katacak sanatçılarla konuşulmuş, davetiyeler dağıtılmış, salon kiralanmış, piyano, açık arttırma gibi her balonun vazgeçilmez aksesuarı sayılan şeyler (bugüne kadar görülmemiş derecede sürprizli olarak) tertiplenmişti. Bütün yıldızlara hazırlık safhasında yapılacak iş kalmadığı izah ediliyor ve «Rastladıklarınıza sorun, davetiye almamış olanı varsa Prodüktörler Cemiyeti'ne uğrayıp alsın,» deniyordu. Bir de o gecenin aslında Türk sinema yıldızlarının gecesi olduğu hatırlatılarak iki elleri kanda olsa gelmeleri rica ediliyordu. Hepsi buna karşı «Söz» dediler... «Bu gece bizim gecemiz. SES dergisinin, onun sinemaya kazandırdıklarının, sayfalarında yer verdiği bizlerin... O gece biz gelmeyeceğiz de kim gelecek?...»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 11. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir