Hollywood’da Oscar Heyecanı

«Kiminin derdi seçim, kiminin derdi geçim» derler ya, Hollywood filmcilerinin de önemli dertleri Oscar’dır. Amerikan sinemasının en büyük armağanı olan Oscar, Amerikalı filmcilere yıl boyunca uykusuz geceler geçirtir… Nisan ayının ikinci haftasında Oscar armağanları dağıtılır dağıtılmaz hemen bir yıl sonrası için hazırlıklara başlanır. Ocak ayının sonlarına doğru önce Oscar adayları tespit edilir. Sonra da Oscar heyecanı, adaylar ve onlara film çevirten şirketler arasında paylaşılır. Artık büyük yarış başlamış demektir… Kim daha atik davranırsa, kim daha büyük masrafı göze alabilirse, nisan ayında onun yüzü gülecektir…





Bundan yıllarca önce Hollywood'u büyük film şirketleri idare ettiği zamanlar, Oscar komitelerine pek fazla iş düşmezdi... Büyük şirketlerin yöneticileri, o yıl seçilmesi gereken filmleri ve sanatçı adaylarını işaretlerler, komite üyeleri de reylerini büyük şirketlerden aldıkları talimata göre verirlerdi...

Bugün artık bunlar mazi oldu. Büyük film şirketlerinin ellerinde uzun vadeli kontratlarla bağlanmış sanatçılar yok.. Ünlü artistler, büyük şirketlerle ancak bir veya iki film için anlaşma yapıyorlar... Hemen hepsi de bir şirkete bağlanmaktansa, serbest çalışmayı tercih ediyor... Sonra Hollywood'da o kadar çok film çevriliyor ki, bunların arasından bir seçme yapmak gerçekten çok zor bir iş... Aynı şekilde filmi çeviren şirketin, filmde baş rolleri oynayan sanatçılarla birlikte varlıklarını Oscar Komitesine hissettirebilmeleri için olağanüstü gayret sarf etmeleri gerekiyor...





Geçenlerde bir Hollywood şöhreti, «Oscar yarışının, bir genel seçim hazırlığından hiç farkı yok,» diye dert yandı. «Oscar yarışında kazanmak için mutlaka geniş bir reklam kampanyasına girişmek lazım... Başkan, senatör ve vali adayları gibi Oscar adaylarının da servetlerini Oscar uğruna sokaklara dökmeleri şart artık... Eğer kampanya açmazsanız, Oscar'ı da kazanamazsınız.

«Çok akıllı bir sanatçı, her şeyden önce, komite üyelerini her fırsatta aramalı, onlarla ahbaplık kurmalıdır.»

Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi, Oscar yarışı Hollywood'da en azından bir genel seçim kampanyası kadar ilgi görmektedir.





Filmcilerin Oscar dertleri müzmin bir hastalık gibi, sık sık tekrarlanır... Bir armağan dağıtıldıktan sonra, yenisinin hazırlıkları başlar... İşte şu günlerde de filmciler, kendilerini yeniden Oscar heyecanına kaptırdılar... Bu yıl Oscar armağanı kazanması ihtimalinden bahsedilen kadın artistler arasında Elizabeth Taylor gibi yılların ünlü sanatçıları bulunduğu gibi, Katherine Ross gibi adı sanı hiç duyulmamış olanlar da var.. 1967 Oscar'ının en kuvvetli kadın adayları arasında, geçen yıl sinemaya başlayan Faye Dunaway geliyor. Genç yıldız, Warren Beatty ile çevirdiği «Bonnie and Clyde» filmindeki başarılı oyunuyla diğer rakibelerini gölgede bırakacağa benzemektedir...





Yılların yıldızı Katherine Hepburn «Guess Who's Corning to Dinner» (Yemeğe Kim Geliyor Tahmin Et) isimli filmdeki oyunuyla bir hayli rey toplayabilir. İngiliz asıllı genç artist Redgrave, birbiri ardından çevirdiği filmlerdeki başarılı oyunuyla hayli takdir topladı... Genç kadının Richard Harris ile çevirdiği «Camelot» filmindeki oyunuyla Oscar kazanması beklenebilir. «Miracle Worker» (Karanlığın İçinden) filminin Oscar kazanmış yıldızı Anne Bancroft ile genç yıldız adayı Katherine Ross «Graduate» (Mezun) isimli filmle 1968 Oscar'ında hayli şanslı. Estelle Parsons, adı henüz sinema çevrelerinde hiç duyulmamış bir yıldız adayı ama «Bonnie and Clyde» filmindeki başarılı oyunu onu da günümüzün en tanınmış sanatçıları arasına soktu. Dame Edith Evans, «The Whispererrs» (Fısıldayıcılar) isimli filmdeki başarılı kompozisyonuyla Oscar adayları arasında yer almaya hak kazandı...





Geçen yılın Oscar kazanmış yıldızı Elizabeth Taylor ise, bu yıl da «Taming of the Shrew» (Hırçın Kız) filmindeki oyunu ile tekrar Oscar adaylar» arasına girdi. «Neşeli Günler» filminin başarılı yıldızı Julie Andrews, «Thoroughly Modern Millie» isimli filmde büyük başarı sağlayabilmek için canla başla çalışmıştı... Fakat Oscar adayları arasında genç kadının şimdilik adı hiç geçmiyor... Onun yerine aynı filmde rol alan Carol Channing, adaylar arasına girmeyi başardı.





Oscar yarışında adları sık sık geçen erkeklere gelince... Shirley MacLaine'in kardeşi Warren Beatty, adayların başında yer almaktadır.. Yıllarca ikinci sınıf bir aktör olarak film çevirdikten sonra «Bonnie and Clyde» filmindeki oyunu, genç aktörün birdenbire sivrilmesine yol açtı... Birçokları daha şimdiden Warren Beatty'ye Oscar kazanmış gözüyle bakıyorlar. Fakat Oscar bu... Kimin kazanacağı hiç belli olmaz. Geçen yıl, Oscar kazanamayan Richard Burton'un, bu yıl «Hırçın Kız» filmindeki oyunuyla nihayet bir Oscar sahibi olabilmesi de kuvvetle muhtemel...





Macera filmlerinin başarılı aktörlerinden Rod Steiger, «In the Heat of the Night» (Gecenin Sıcağında) isimli filmdeki başarılı oyunuyla New York kritiklerinin en başarılı aktör armağanını kazandı... Aynı filmdeki rolüyle Rod Steiger'in bu armağana bir de Oscar heykelciği eklemesi mümkün.

«Guess Who's Corning to Dinner» filmini çevirdikten sonra bir kalp krizinden ölen Spencer Tracy'nin son filmindeki başarısının, ölümünden sonra ona Oscar kazandıracağını düşünenler ise, bugün sinemayla ilgilenenler arasında çoğunlukta...



«My Fair Lady» filminin başarılı aktörü Rex Harrison, «Dr. Dolittle» filmindeki hayvan dilleri üzerinde araştırmalar yapan profesör rolüyle bir hayli takdir topladı... Aktörün bu yıl da bir Oscar kazanması ihtimal dahilinde...

Oscar adayları arasında sinema dünyasının yıllanmış aktörlerinden başka Michael Pollard, Robert Blake, Gene Hakman ve Scott Wilson gibi adları yeni duyulanlar da var...

Rejisörlere gelince... «Hain Kurttan Kim Korkar» filminde ilk rejisörlük denemesini yapan Mike Nichols, «The Graduate» (Mezun) filmindeki başarısıyla bu yıl da Oscar adayı oldu... Onun yanında Robert Aldrich, Richard Brooks, Arthur Penn ve Stanley Kramer gibi ustaların da adları geçiyor.



İşte 1967 Oscar adayları bunlar. Nisan ayına kadar Hollywood'da kulis faaliyeti artacak, büyük paralar, büyük reklamlarla armağan kampanyası günden güne hızlanacak ve nihayet nisanın ikinci haftasında her şey bitmiş olacak... Oscar gecesinde kaybedenler, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, üzüntülerini gizleyemeyecekler, armağan kazananlar ise Oscar heykelciklerini evlerinin en göz alan yerine yerleştirdikten sonra bu heykele layık olmak için bir sanat yarışına girişecekler. Kırk bir yıldır bu hikaye hep aynı şekilde tekrarlanıyor... Ve yıllarca da böyle devam edeceğe benzer.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 7. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir