İzzet Günay’ın Golf Merakı

Allah, kullarına, kış ortasında yaz günlerine mahsuben bir ‘avans’ veriyor… Kar – kıyamet, sis, lodos derken hava birdenbire yatıştı ve ortalık süt-liman oluverdi. Gökte pırıl pırıl parlayan ve mayıs günlerin» aratmayan güneş İstanbul’u ısı ta dursun, İstanbullular da bu havadan faydalanmak için sokaklara dökülmüşler…





İzzet Günay'ın arabasıyla golf kulübüne gidiyoruz. İzzet bir süreden beri sigaraya karşı harp ilan etmiş. Ne yapıp edecek, sigara denen illetten kurtulacakmış! Sormuş, soruşturmuş... Kimi «Sabahları bal ye,» demiş, kimi «çiklet çiğne» demiş! Sonunda «spor yapınız» tavsiyesini benimsemiş, ama o zaten her gün spor yaparmış. Düşünmüş, taşınmış. «Sabahları kültür-fizik yapıyorum, yazın yüzüyorum. Buna rağmen sigara içtiğime göre, demek başka bir spor yapmam şart... Ne, yapsam... Ne, etsem?» demiş ve sonunda da golf oynamaya karar vermiş...





Nispeten boş yollarda dizginleri serbest bırakılmış bir yarış atı gibi hızla süzülen araba nihayet golf kulübüne giden toprak yola saptı ve kulüp binasının önünde durdu. Hep birlikte indik. İzzet, bagajdan çeşit çeşit golf sopalarının bulunduğu ve bir arkadaşından o gün için ödünç aldığı golf çantasını çıkardı, kulüp binasına girdik. Orada bizi kulübün idare amiri Ahmet Güllüel karşıladı. İzzet ona golf oynamak istediğini söyleyince kendisinin aynı zamanda golf hocası olduğunu belirten Ahmet Güllüel, üye olmak için yapılması gereken şeyleri İzzet'e uzun uzun anlattı ve:





- «İsterseniz, sahaya çıkıp bir Bismillah deyin,» dedi. İzzet bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Hep birlikte sahaya çıktık ve Bay Güllüel ünlü öğrencisine ilk dersi vermeye başladı.

- «Bu sahada tam 18 tane delik var. 1 numaralı delikten başlayıp teker teker bu 18 deliğe topu sokacaksınız. Oyunun esası budur. 1 numaralı delik, başlangıç noktasından 217 metre mesafede. En ideal olanı, golfçünün 4 vuruşta topu deliğe sokabilmesi... Neyse, işin teknik tarafını sonra öğrenirsiniz. Şimdi topu dikip ilk vuruşunuzu yapın...»





İzzet «tee» denen ve sivri ucu toprağa batırılan «top sehpasını» golfçü gibi büyük bir dikkatle çantadan çıkarıp toprağa batırdı. Üstüne itina ile topu yerleştirdi, sonra eğilip çantadan bir sopa alıp Ahmet Güllüel'in tarif ettiği şekilde vuruşa hazırlandı. Tam o anda hoca tekrar işe karıştı: «Olmadı... O sopayla olmaz...»

İzzet ne bilsin, çantaya elini atmış ve ilk gelen sopayla vuruş yapmaya kalkmıştı. Meğer sopaların da cinsi varmış. Gerçekten her sopanın ucunda topa temas eden demirlerde birer numara var... Numaralar birden dokuza kadar devam ediyor. Mesafe küçüldükçe sopaların numarası büyürmüş. Yani ilk vuruş için dokuz numaralı sopayı kutlanmalıymış.





İzzet'in vuruşu ile top altmış, yetmiş metre gitti. Topu bulunduğu yere doğru giderken Ahmet Beyden çok ilgi çekici bir şey öğrendik. James Bond filmlerinin baş artisti Sean Connery, Türkiye'ye gelişinde bu sahayı ziyaret etmiş ve saatlerce golf oynamış. Ahmet Bey, Connery'nin filmlerini çok beğeniyor ama golf oyunculuğu için aynı şeyi söyleyemiyor.

Topu buluyoruz... İkinci, üçüncü derken İzzet ilk defa oynamasına rağmen nihayet altıncı vuruşta topu deliğe sokuyor ve birden yüzü gülüyor. Halinden bu aristokrat sporunu sevdiğini anlıyoruz. Delikler birbirini takip ediyor. Yavaş yavaş yorulmaya başlıyoruz; ama bizimle aynı yolu, hem de içinde bir düzine sopa bulunan çantayla yürüyen İzzet'te yorgunluktan eser yok... Neşe içinde gülüyor, konuşuyor. Top nihayet on sekizinci deliğe girince Ahmet Güllüel saatine bakıyor ve:



- «Bravo İzzet Bey...» diyor. «Normal bir oyuncu sahayı ortalama 2 saatte devreder... Siz ilk defa oynamanıza rağmen 2 saat on dakikada bu işi başardınız. Başlangıç için bu çok iyi.»

Bir süre kulübün salonunda dinlendikten sonra hocaya veda edip tekrar arabaya biniyoruz, izzet şehre kadar hep golften bahsediyor. Bizim aklımızda ise artistlerin gardıropları röportajı. Devamlı okuyucularımızın hatırlayacakları gibi o röportaj İzzet Günay'ın giyimine ait bir özelliği ortaya çıkarmıştı. İzzet İngiliz stili giyiniyordu. Sinemamızın İngilizler gibi giyinen tek aktörünün İngiliz oyunu olan golfü sevmesinden, bu sporu yapmasından tabiî ne olabilir? Araba ara sokaklardan dolaşarak Galatasaray'a geliyor. Vedalaşıp ayrılıyoruz. Biz matbaaya giderken o da kendine dört başı mamur bir golf takımı sipariş etmek için Taksim istikametinde gözden kayboluyor.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 7. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir