Majorka’da Dört Şöhret

Ünlü bir romandan alınan «Magus» (Sihirbaz) isimli film, sinema dünyasının birbirini tanımayan dört şöhretinin bir araya gelmesini sağladı. Başlangıçta bu dört yabancının bir araya gelip film çevirmesinin bazı aksaklıklara yol açacağı sanılıyordu, ama netice hiç de tahmin edildiği gibi olmadı. «Sihirbaz» kadrosunun en ünlü aktörü Anthony Quinn, diğer meslektaşlarına pek yakınlık göstermemekle beraber geçimsizliğe yol açacak hiç bir hadise yaratmadı. 1968 yılının ilk dev filmi olan «Magus», Anthony Ouinn’in yanı sıra, diğer sanatçılar, Michael Caine, Candice Bergen ve Anna Karina için de büyük önem taşımaktadır.





Bir filmin başarılı olması, seyircinin ilgisini çekebilmesi için her şeyden önce artist kadrosunun iyi seçilmesi gerekir. Birbirleriyle hiç bir şekilde bağdaşamayacakları önceden bilinen artist grubunu kamera karşısında bir araya toplamak, çevrilecek filmin ölüm hükmünü önceden imzalamak demektir. Bu sebeple Hollywood filmcileri bir esere başlayacakları zaman kadro üzerinde uzun uzadıya düşünmeyi kendilerine prensip edinmişlerdir. Geçenlerde de Majorca adasında önemli bir filmin çekimine başlandı. John Fowles'in satış rekorlarını kırmış olan «Magus» isimli eseri beyazperdeye aktarılacaktı. Eserin belli başlı dört kahramanını beyazperdede canlandıracak dört artisti seçmek ise filmi çevirenler için filmi çekmekten daha zor, daha üzücü bir iş oldu... Uzun çalışmalar ve araştırmalardan sonra «Magus»un kadrosu tespit edilince sinemaseverler hayret etmekten kendilerini alamadılar. Rejisör Guy Green, başroller için öyle akla hayale gelmez isimleri bir araya toplamıştı ki, bu filmin hadisesiz tamamlanacağını düşünmek biraz safdillik olurdu!...





«Magus» kadrosundan Michael Caine ve Candice Bergen, daha önce de aynı adada film çevirdikleri için rejisörün tespit ettiği tarihten önce film setine gelmişlerdi. Onlardan birkaç gün sonra da Danimarkalı yıldız Anna Karina Majorca'ya geldi. Sıra kadronun dördüncü elemanındaydı. Ada halkı kadar «Magus»un artistleri de, filmin dördüncü oyuncusu Anthony Quinn'i görmek, onunla tanışmak için sabırsızlanıyordu. Fakat aradan birkaç gün geçip de aktör ortalıkta görünmeyince onun da sinirleri iyice gerildi. Genç yıldız, rol arkadaşlan hakkında sorulan soruları cevaplandırırken Michael Caine ile gayet iyi anlaştığını Anna Karina'ya gıpta ettiğini, fakat Anthony Quinn hakkında henüz bir şey söylemesine imkan olmadığını belirtiyordu.





Nihayet günün birinde Anthony Quinn, bir elinde gitarı, bir elinde portatif satranç takımı adaya ayak bastı. Onun Majorca adasına böyle muzaffer bir kumandan edasıyla gelişini birçokları tenkit ettiler. Fakat aktör, filmde oynayacağı rolü, çalışmalara başlamadan önce benimsemeyi prensip edindiği için bu şekilde davranmıştı. Geç gelmişti... «Magus» filminde Anthony Quinn, insanların kaderlerini elinde tutmaya çalışan bir nevi sahte tanrı rolündeydi. Herkese hükmedecekti. Herkes de ondan çekinip korkacaktı! Anthony Quinn, film setinde de aynı havayı yaratmasının şart olduğunu düşündüğü için rol arkadaşlarına karşı gayet soğuk davrandı... Adada hiç kimseyle dostluk kurmadı... Film çalışmalarına ara verilince gitarını alıp bir köşeye çekiliyor, kendi kendine romantik parçalar çalıyordu. Akşamları yemeklerini kendisine ayrılmış olan otel odasında yalnız başına yiyor, hatta satranç oynarken bile yanma kimseyi çağırmıyordu. Aktörle diğerleri arasında görünmez bir duvar vardı sanki...





Gerçekte ise Anthony Quinn genç rol arkadaşı Michael Caine ile çok iyi anlaşabileceğine kanaat getirmiş, fakat bu düşüncesini genç meslektaşından gizlemeyi daha doğru bulmuştu.

Michael Caine'in durumu ise Anthony Quinn'inkinden çok daha değişikti. Genç aktör, adaya gelmeden kısa bir süre önce nişanlısı Camilla Sparv'dan ayrılmış olmanın verdiği üzüntü içinde nereye gideceğini, kiminle dostluk kuracağını bilmez bir haldeydi. Genç aktör, sevimli tavırları, esprileriyle çarçabuk dost edinebiliyordu, ama his dünyasını allak bullak eden o ayrılma hadisesi Michael Caine'de yabancılarla samimi olma arzusu bırakmamıştı... Aktör «Magus» (Sihirbaz) filminde de hayatta takip edeceği yolu bulamamış, birbirine zıt düşünceler arasında bocalayan zayıf karakterli bir genci canlandırıyordu. Romanm kahramanı ile Michael Caine'in durumu arasında bazı benzerlikler bulmak elbette kabildi. Nitekim, aktör de bunu itiraf etmekten hiç bir zaman çekinmedi. Alenen söyledi.





Majorca'daki film çalışmaları sırasında Michael Caine'e üzüntüsünü unutturabilen tek kimse Candice Bergen oldu... Genç yıldız, yakışıklı rol arkadaşını bir dakika yalnız bırakmıyordu.

Candice Bergen'in durumuna gelince... Yirmi bir yaşındaki yıldız, kendisinden yedi yaş büyük olan rol arkadaşı Anna Karina ile dostluk kurabilip kuramayacağını önceden bilemediği için adaya geldiği ilk günler onun için azap olmuştu. Candice Bergen ile Anna Karina, sadece tipleri bakımından değil, yetiştikleri çevreler, düşünceleri, duyguları bakımından da apayrı iki insandılar. Candice Begren, California'da varlıklı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş, babası ünlü vantrilog Edgar Bergen, küçük kızının hiç bir şeyden mahrum kalmaması için elinden gelen gayreti sarf etmişti... Candice Bergen, on sekiz yaşında evini terk edip çalışmaya başladığı zaman da bunu maddi sıkıntı çekmemek için değil de ailesine daha fazla yük olmak istemediği, biran önce bağımsız bir insan hüviyetine bürünmeyi arzuladığı için yaptığını açıklamıştı.





Filmin esmer kadını Anna Karina'nın ise durumu Candice'inkinin tam tersiydi. Danimarkalı yıldız, yıllarca sefil bir hayat sürmüş, küçük yaşta açlıkla mücadele etmek zorunda kalmıştı. Sinemayı meslek seçmesinin sebebi de geçimini temin etmekti.

Tahminlerin aksine bu iki zıt kutbun birbiriyle ilgilenmesi çok kolay oldu... Candice Bergen, Anna Karina'nın cesaretine, bilgisine hayrandı. Anna Karina ise Candice'in çalışkan, temiz kalpli ve arkadaş canlısı bir sanatçı olduğunu söylüyordu. Gerçi filmde iki artisti bir arada görmek kabil olmayacaktı, ama onların set dışındaki dostlukları filmin havasına tesir etmiş, böylece «Magus» 1968'in dev filmlerinden biri olması ihtimali belirmişti.





Filmde en ağır yükün Anthony Quinn'in omuzlarına yüklendiğine şüphe yok. Ünlü aktör, seyircinin karşısına şimdiye kadar yarattığı tiplerden çok daha değişik bir insan olarak çıkmaktan hiç şikayetçi değil. «Bir artist, eser yaratabildiği müddetçe yaşar,» diyor. «John Barrymore benim çok sevgili dostlarımdan biriydi. Genç yaşta ölmesinin sebebi de eser yaratma gücünü kaybetmiş olmasıdır. İşte ben de o gün bugündür, durmadan film çevirip yeni bir şeyler yaratmaya gayret ediyorum...»





Michael Caine için «Magus» filmi mesleki bakımdan büyük önem taşıyor... Candice Bergen ve Anna Karina için de öyle... Bu iki genç artist, «Magus» gibi ciddi bir filmde başarı sağlayabildikleri takdirde sinema dünyasının şöhretleri arasında kendilerine sağlam bir yer bulabilecekler. Anthony Quinn için ise bu film, şimdiye kadar çevirdiği filmlerden ayrı bir özellik taşımıyor. Onun tek endişesi, üzerine düşen vazifeyi en iyi şekilde başarabilmek... Rejisör Guy Green ise, Majorco'ya gelinceye kadar birbirleriyle hiç karşılaşmamış olan bu dört sanatçının sayesinde yılın en önemli filmini başarıyla çevirebileceğine inanıyor...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 6. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir