Marlon Brando’nun Irkçılık Savaşı
Geçenlerde Hollywood'un daima şöhretlerle dolup taşan lokantalarından birine sarı saçları yer yer ağarmış orta boylu, şişmanca bir adam girdi... Lokantada kil er kapıdan giren şahsı görür görmez, önlerindeki yemeği bırakıp göz ucuyla onun hareketlerini takibe başladılar. Amerikan sinemasının ünlü aktörü Marlon Brando, Hollywood'un böyle lüks lokallerinde pek seyrek görüldüğü için herkes onunla ilgilenmişti.
Bu arada aktörün hayranlarından biri bu fırsattan faydalanıp Marlon'un yanına seğirtti, «Artık eskisi , gibi sık film çevirmiyorsunuz,» dedi. «Oysa biz, filmlerinizi seyretmek için sabırsızlanıyoruz. Hayranlarınızı üzmeye hakkınız yok.»
Aktörün hayranı, tabii Marlon'un can damarına bastığının farkında değildi. Ondan, «Yakında yeni bir filme başlayacağım,» ya da «İyi bir senaryo bulur bulmaz yeni bir film çevireceğim,» tarzında sözler bekliyordu. Fakat netice hiç de onun umduğu gibi olmadı. Marlon Brando film çevirmek kelimelerini duyar duymaz sinirli ve heyecanlı bir sesle içini dökmeye başladı: «film çevirmek mi, dediniz? Böyle bir devrede ben stüdyolarda kamera karşısında vakit öldüremem. Şu ırk kavgaları sona ermedikçe ben de film çevirmeyeceğim. Vaktimi, zencilerle beyazlar arasındaki ırk kavgasının giderilmesine harcamak istiyorum. Ben de zenci kardeşlerimle beraber sonuna kadar mücadele edeceğim.»
Marlon Brando bu sözleri biraz fazla yüksek sesle söylemişti... Lokantada bütün bakışlar ondan tarafa çevrilmişti. Biraz sonra aktörün çevresini saran meraklılar ona son olaylar hakkında sorular sordular ve genç adamın dertlerini iyice deştiler... Bu arada aktörün sanıldığı kadar boş durmadığı Fransa'da bir film çevirdi de meydana çıktı.
Ünlü aktör «The Night of the Following Day» (Ertesi Günün Gecesi) isimli macera filminde çocuk kaçıran bir çetenin reisini canlandırmıştı. Filmin hikayesine göre, Marlon Brando, çete mensuplarının kaçırdığı on yedi yaşında bir genç kıza aşık olmakta, böylece ortaya çeşitli problemler çıkmaktadır. Marlon'un aşık olduğu genç kızı da perdede genç İngiliz artisti Pamela Franklin canlandırmaktadır.
Paris'te Universal stüdyolarında çevrilen filmin setine hiç bir gazeteci kabul edilmediği için Marlon Brando'nun bu filminden de kimsenin haberi olmamıştı. Genç aktör, son yıllarda gazetecilerin aşırı merakları yüzünden başının derde girdiğini ileri sürmüş ve film çalışmalarına başlarken, gazetecilerin stüdyodan uzat tutulmalarını şart koşmuştu. Fakat Amerika'ya döndükten sonra sinema artisti hüviyetinden tamamen sıyrılıp sosyal davalar uğruna her türlü fedakarlığı göze alan ateşli bir Amerikalı vatandaş olunca durum değişti. Bundan sonra Marlon Brando, gazetecilerle iyi geçinip onlarla iş birliği yapmak zorunda. Irk davalarını halletmeye öylesine azimli ki baş düşmanı gazetecilerle bile dost geçinmeye kararlı.
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 19. SAYISI