Metin Ersoy ve Devlet Devrim Aşkı Bacayı Sardı




Cihangir’deki modern apartmanın zilini çaldığımız zaman, kapı açılmadan önce, kapı arkasında birtakım fısıltılar oldu. Sonra kapıya, mavi gözleri uyku içinde genç bir kadın çıktı. Kısacık saçlarını eliyle düzelterek mahmur mahmur konuştu:

– «Devlet Devrim, biraz sokağa çıktı. On dakika sonra gelecek!» dedi ve kapıyı «çat» diye kapadı.

Mavi gözlü kadın, adı şarkıcı Selçuk Ural’la çeşitli maceralara karışan Ceyhan Cem’di… On dakika sonra geldiğim zaman Devlet Devrim, elinde süpürge yerleri süpürüyordu. Yatak odasın m kapısına baktım. Kendisine yıllar önce «Kalipso Kralı» adım takan «şarkıcı» Metin Ersoy’un, çalıştığı gece kulübünde giydiği sivri burunlu pabuçları yan yana duruyordu. Ve bu, bir çift erkek pabucu, sanki Devlet Devrim’in sinemadaki hayatının bir dönemine imzasını atmış gibiydi…





Devlet Devrim, pabuçlara baktığımı fark etmedi. Ama, saklayacak gibi değildi. Metin Ersoy adlı şantörün henüz imzası kurumamış «ithaflı» resmi masasının üzerinde duruyordu. Tıpkı aylar önce, Devlet Devrim'in gene şöhretli bir kadın olan «manken» Gönül ile birlikte oturduğu evdeki masasının üzerine koyduğu şantör Selçuk Alagöz'ün imzalı fotoğrafı gibi... Devlet Devrim'in Selçuk Ural ile de, adına flört denilen, maceraya girdiği biliniyordu. Neyse, Devlet Devrim’e Metin Ersoy'un pabuçlarım gösterip «Ne o, yeni bir aşk mı, yoksa?» dediğimiz zaman şöyle bir hafifçe gülümsedi. Kızgınlığım böylece örtmeye çalışıyordu.





- «Eh, ben yalnız bir kadınım, özel hayatıma da kimse karışamaz. Dünyadan mümkün olduğu kadar fazla zevk almak hakkım değil mi? Dün Selçuk Alagöz veya Selçuk Ural, bugün Metin Ersoy, yarın bir başka biri... ömrümüz böyle geçecek bizim!...»

Yani «Katip benim, ben katibin, el ne karışır?» demek istiyordu, beyazperdemizin yeşil gözlü dilberi... Şimdi Devlet'in, hem de Devrim'li Devlet'in, aleyhinde hüküm vermeyi bırakıp Harunreşid'e gelelim. Hani Ortaçağda, orta ve yakın Asya'da yaşamış meşhur hükümdara...





Rejisör Atıf Yılmaz Batıbeki, And Film hesabına «Harunreşid'in Gözdesi» adında bir film yapmaya karar verince başta Ajda Pekkan, Tuncer Necmioğlu, Turgut Özatay, Erol Tezeren, Lale Belkıs olmak üzere Devlet Devrim'i de kadroya almış. Geçen hafta bu filmin Zeyrek'teki meşhur Çinili Hamam'da bir hamam sahnesi çekildi. Harunreşit rolünü Tuncer Necmioğlu, onun veziri ve başkumandanı rolünü Turgut Özatay, Horasan valisinin kızı rolünü Ajda Pekkan, Harunreşid'in oğlunu Erol Tezeren, saraydaki gözde cariyelerden birini de Devlet Devrim temsil ediyordu.





Ajda Pekkan, rolü olduğu halde «Rutubetli hava sesini bozar!» diyen patronunun sözünü dinlemiş gelmemişti. Neticede 2.500 lira ceza verilmesine karar verildi ve hamam sahnesi çekildi. Hamama giren terler, derler ya! Biz de terlemeyi göze alarak «Harunreşid'in hamamına» gittik. Kapıda bir adamın iki tek pabucu «tamdık» çıktı. Hani Devlet Devrim'in odasının kapısında yan yana duran kahverengi süet pabuçlar yok mu? İşte onları bu sefer, saçları seyrekleşmiş bir adamın ayaklarında gördük. «Kalipso Kralı» Metin Ersoy, hükümdar Harunreşid’in «cariyesini» alıp götürmek niyetiyle hamama gelmişti!





- «Devlet’i almaya geldim de...» diye nazik, duygulu ve zekice konuştu. Hani ikisi de saklamıyorlardı. Zaten Metin Ersoy ve sonra Devlet Devrim için bu olay büyük fayda sağlıyor: Bol bol reklam... Artistler de bunları bildikleri için muhakkak böyle bir «olay» çıkartıyorlar. Hamam'da Atıf Yılmaz bize filmi hakkında:

- «Çok masraflı, spektaküler bir film... Zengin dekor, zengin kostüm, güzel müzik, güzel danslar... Eğlendirici, oyalayıcı bir entrika filmi... Saraylar, cinayetler, şehvet, saf aşk, kahramanlık, fedakarlık, ne isterseniz var... Ama temiz bir çalışma. Bu yılın en ciddi tarihi filmi... Masal esprisinde bir kurdele...» dedi .



Bir film çevrilirken rejisörlerin en kızdıkları, en içerledikleri şeylerin başında, filmde rolü olan bir artistin «yakınının» filmin çekiminde hazır bulunmasıdır. Hele, bu «yakın» işlere müdahale ederse o zaman film setleri bir muharebe meydanına döner. İşte bu hamam sahnesinde, Metin Ersoy'un, Devlet Devrim için sete gelmiş olması da, havayı biraz elektriklendirdi. Hele Devlet Devrim’in, en ufak bir arada bile, üzerinde peştemal ile Metin Ersoy'un yanma koşması onunla el ele, omuz omza, yanak yanağa fısıldaşması, az daha film setinde tatsız olaylara yol açacaktı.

Devlet Devrim'e Erol Tezeren (Harunreşid'in oğlu) kamçı ile vururken Metin Ersoy dayanamadı:



- «Aman Erol, o kadar hafif vurma, dedi ve kamçıyı alıp Devlet'i bir güzel dövdü.

Filmde Ajda Pekkan, onu iğfal eden Hükümdar’dan, yani Harunreşit ve vezirinden intikam alıyor, ikisini de öldürüyor, sonra Harunreşid'in oğlu Emin’e aşık olduğu halde onu da terk edip gidiyordu. Biz böyle acıklı sahnelere kalamadık. Hamamda terleyen cariye Devlet Devrim'i Metin Ersoy’un alıp gittiğini görünce biz de başımızı alıp gittik.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 45. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir